Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/399 E. 2022/958 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2022/399
KARAR NO: 2022/958
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 04/11/2021
NUMARASI: 2021/704 (E) – 2021/817 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 24/05/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı, davalı … AŞ’ye ait, …’in yönetimindeki … plakalı aracın davacıya çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek, yaralanması nedeniyle 1.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan, 20.000,00 TL tazminatın ise sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. lk derece mahkemesince, arabuluculuğa başvuru yapma zorunluluğuna ilişkin dava şartının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; mutlak ve ticari dava niteliği bulunmayan olmayan davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 4’üncü maddesi incelendiğinde, 3 grup ticarî davanın bulunduğu görülür: Bunlar, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticarî sayılan ve aynı zamanda “mutlak ticarî davalar” biçiminde adlandırılan davalar; ticarî sayılması için en azından bir ticarî işletmeyi ilgilendirmesi gereken davalar ve her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve “nispi ticarî davalar” olarak adlandırılan davalardır. Mutlak ticarî davaların bir kısmı TTK’nin 4/1’inci maddesinde 6 bent halinde sayılan hususlardan kaynaklanır. Aynı Kanunun 4’üncü maddesinde söz edilmeyen mutlak ticarî davaların ikinci grubu ise özel kanun hükümlerinde ticarî olduğu açıkça gösterilen uyuşmazlıklardan doğan davalardır. TTK’nin 4/1’inci maddesinde gösterilen mutlak ticarî davalar: TTK’de düzenlenen hususlardan doğan davalar; Türk Medeni Kanununun 962-969’uncu maddelerinden doğan davalar; TTK’nin 4/1-c maddesinde gösterilen Türk Borçlar Kanunu hükümlerinden doğan davalar; Fikri Mülkiyet Hukukuna ilişkin mevzuattan doğan davalar; Borsa, Sergi, Panayır ve Pazarlar ile Antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin hükümlerden doğan davalar; bankalara diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlemlerine ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan davalardır. Özel kanun hükümleri gereği mutlak ticarî sayılan davalar ise; TTK’nin dışında özel kanunlarda düzenlenen işlerden kaynaklanan davalardır. Örneğin kooperatifler kanununun 99’uncu maddesi uyarınca bu Kanunda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticarî sayılır. İflas davası da borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesinde açılır. TTK’nin 4’üncü maddesinin, 1’inci fıkrasının son tümcesinde ise; havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan uyuşmazlığın ticarî dava sayılabilmesi için, uyuşmazlığın taraflardan birinin ticarî işletmesiyle ilgili olması koşulu aramıştır. TTK’nin 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre, her iki tarafın da ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hüküm nedeniyle yukarıda açıklanan işler dışında kalan ve tacir sıfatına sahip kişiler arasında, bunların ticarî işletmeleriyle ilgili olarak gelişen işlerden kaynaklanan ve nispi ticarî dava olarak adlandırılan hukuk davalarını da ticarî saymak gerekir. Somut uyuşmazlıkta gerçek kişi davacı meydana gelen trafik kazası nedeniyle meydana gelen yaralanmasından dolayı maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Bu nedenle eldeki dava TTK’nin 4 ve devamı maddeleri uyarınca mutlak ya da nispi ticari dava niteliğini taşımadığından aynı Kanunun 5/A maddesi gereğince zorunlu arabuluculuk kapsamında da bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/4’üncü maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.