Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/310 E. 2023/1050 K. 14.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/310
Karar No: 2023/1050
Davanın Konusu: Tasarrufun İptali
Karar Tarihi: 14/7/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Sanayi Limited Şirketine kredi kullandırdıklarını, davalılar … ve …’in kredi sözleşmesinin kefili olduklarını, diğer davalıların borçlulardan gayrimenkullerini devralan davalılar olduğunu, davalıların icra takibindeki borcun tahsilini engellemek amacıyla muvazalı olarak tasarrufları gerçekleştirildiğini, tasarrufların iptaline tabi olduğunu, davalılar arasında yapılan tasarrufların iptali ile alacağın tahsil yetkisi verilmesini talep etmiştir. Davalı borçlu … cevap dilekçesinde özetle; devir ilişkisi içerisinde olduğu diğer davalıları tanımadığını, davalıların taşınmaz satışlarına ilişkin bilgi ve belgeleri ibraz edeceklerini, mal kaçırma kastıyla hareket etmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Davalı borçlu … (…) cevap dilekçesinde özetle; diğer davalı …’ın eski eşi olduğunu, borçlu şirkete bir komplo ile ortak yapıldığını, şirket ortaklığı ne kadar geçerli ise kefaletinde o kadar geçerli olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; ödeme dekontu ve çektiği taşınmaz kredisine ilişkin bilgi ve belgeleri sunarak dava konusu … parselde bulunan … numaralı taşınmazı bedeli mukabili davalı…’dan satın aldığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu … parsel … numaralı taşınmazı eşit hisseler üzerinden malik olan davalılar …. ve …’den satın alarak o taşınmazda ikamet ettiğini, taşınmazı emlakçı aracılığıyla satın aldığını, çektiği taşınmaz kredisi ve ödeme dekontları sunmak suretiyle satış bedelinin bir kısmını bankadan kullanmış olduğu kredi ve şahsi birikimiyle ödediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; borcun doğum tarihinin hesap tarihinden sonraki bir tarih olduğunu, taşınmazı davalı …’dan bedeli mukabili satın aldığını, kredinin verildiği tarihi itibarıyla dava konusu … parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın davalı …’ın üzerinde olmadığını; bu taşınmazı 3. kişi konumundaki davalıdan satın alan 4. kişi konumundaki … vekili ise 4. şahsın ancak kötü niyetinin ispat edilmesi halinde 4. kişi konumundaki müvekkili bakımından hüküm tesis edilebileceğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalılar … ve … ile dava dışı … Şirketi hakkındaki İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takibin kesinleştiği, borcun doğum tarihinin taraflar arasında düzenlenen 15/5/2017 tarihli genel kredi sözleşmesi olduğu, takibe ilişkin 15/3/2021 tarihli aciz vesikasının düzenlendiği, dava ön şartlarının mevcut olduğu; davalılar… ve … tarafından …’e devredilen taşınmazın rayiç piyasa değerinin 300.000,00 TL olduğu, davalı tarafından satış bedeli olarak 195.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, sunulan ödeme evrakları, banka hesap hareketlerine göre bu bedelin ödendiği hususunun sabit olduğu, buna göre bedeller arasında nispetsizlik olmadığı, satış gününden önce para yatıran … ile davalı borçluların herhangi bir akrabalık ilişkisinin bulunmadığı, tasarrufun iptali koşullarının bulunmadığı; davalı… tarafından davalı …Şirketine satılan taşınmazın 162.500,00 TL bedel üzerinden devredildiği, bu taşınmazın ilk satış tarihi olan 23/8/2007 tarihindeki gerçek değerinin 243.000,00 TL olduğu, dosyaya sunulan dekontların incelenmesi sonucunda toplamda 216.500,00 TL ödeme yapıldığının tespit edildiği, buna göre bedeller arasında nispetsizlik olmadığı, bu tasarrufun iptali koşullarının oluşmadığı; davalılar … ve… tarafından davalı …’a, onun tarafından da davalı …’e devredilen taşınmazın ilk satış tarihindeki gerçek değerinin 274.000,00 TL olduğu, yapılan ilk devir tarihindeki gerçek değer ile tapudaki satış bedeli arasında fahiş fark bulunduğu, bu nedenle bu tasarrufun iptale tabi olduğu, ancak bu taşınmazın davalı 4. kişi …’e satıldığı, davalı …’in kötü niyetli olarak bu taşınmazı iktisap ettiği hususunun davacı tarafından ispat edilemediği, dolayısıyla davalı borçlular ile davalı … hakkındaki davanın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun (İİK) 283/2. maddesi gereğince bedele dönüştüğünden, taşınmazın (elden çıkarıldığı) devir tarihindeki gerçek değeri olan 300.000,00 TL’yi geçmemek kaydıyla icra dosyası alacak miktarı 175.035,75 TL’nin ferileri ile birlikte davalı …’dan tahsiline, 3. kişi konumundaki diğer davalılar …, … Şirketi ve 4. kişi konumundaki davalılar … yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarında belirtilen taşınmaz rayiç piyasa değerlerinin raporda belirtilen miktarlardan daha yüksek olduğunu, buna ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, davalı …’e devredilen taşınmazın devir tarihinden 1 gün önce aynı soy isimli bir kişi tarafından adı geçen davalının hesabına 83.000,00 TL ödeme yapıldığını, soyadı benzerliğinin tesadüften ibaret olamayacağını, 3. derece ve sonrası yönünden akrabalık bağı bulunup bulunmadığı hususunun araştırılmadığını, yine, bu tasarrufa konu ödemelerin 3. kişiye yapıldığını, ilgilisine yapılmayan ödemenin dikkate alınmasının hatalı olduğunu, davalı …… Şirketine devredilen taşınmaz yönünden bu şirketin dava dışı takip borçlusu … Şirketinin kapı komşusu olduğunu, davalı borçluların da … Şirketinin sahibi olduğunu, borçlu şirketin faaliyetleri konusunda bilgi sahibi olduğunu, aynı işi yaptıklarını, mal kaçırma kastıyla hareket edildiğini bilebilecek durumda olduğunu, yapılan ödemelerin taşınmaza ilişkin yapılıp yapılmadığı hususunun her iki firmanın defterleri incelenmesi neticesinde anlaşılacak olduğunu, bu hususa ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, bedeller arasında fahiş fark olduğunu, davalı …’ye, ondan da hakkındaki dava reddedilen Jüliyet’e devredilen taşınmazın rayiç bedelinin, belirlenen tutardan daha fazla olduğunu, hükmedilen tutarın müvekkili bankanın zararını karşılamaktan uzak olduğunu, Jüliyet bakımından ise taşınmazın alımı için ödeme yapıp yapmadığı, yapmış ise ödemenin miktarının ilgilisinden sorularak araştırılmadığını, sadece davalının beyanları dikkate alınarak karar verildiğini; taşınmazların kısa süre içerisinde el değiştirmesi ve herhangi bir hesap hareketi olmaması nazara alındığında Jüliyet yönünden de davanın kabulü gerektiğini; dava konusu taşınmazların ve davalıya ait başkaca taşınmazların yaklaşık 3-4 ay içerisinde rayiç bedelden aşağı satılmış olmasının muvazaa ve mal kaçırmak için yapıldığının delili olduğunu, kaldı ki mahkemece İİK’nin 280’e dair bir değerlendirme yapılmadığını; bu madde yönünden de davalıların maliki bulundukları dava konusu taşınmazları ödeme güçlüğü içinde bulunduğu dönemde düşük bedellerle devretmiş olmalarının mal kaçırma kastıyla hareket ettiklerini gösterdiğini; diğer davalıların da birbirlerinin mali durumlarını bilecek kadar tanıdıkları ve düşük bedellerle satın almalarının ızrar kastıyla hareket edildiğini bilebilecek durumda olduklarını gösterdiğini, taraflar arasında akrabalık, yakınlık olup olmadığı hususlarının, 3. dereceyi de kapsayacak şekilde araştırılmamış, ödemelerin ne şekilde yapıldığının belirlenmemiş ve takip borçlusu şirket ile davalı … Şirketi arasında ticari defterlerin incelenmemiş olmasının da eksiklik oluşturduğu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; borcun doğum tarihinin 5/9/2007 tarihi olduğunu, dolayısıyla müvekkiline yapılan tasarruf tarihinin borcun doğum tarihinden önceki bir tarih olduğunu, taşınmazın devir tarihi itibarıyla üzerinde ipotek olup olmadığı, güncel kredi ve borcunun bulunup bulunmadığı hususunun araştırılmadığını, kredinin verildiği tarih itibarıyla bu taşınmazın davalı borçlu üzerinde bulunmadığını, bilirkişi raporunda, borcun doğum tarihine ilişkin olarak müvekkilinin sorumlu tutulmayacağının tespit edildiğini, bankanın kötü niyetli olduğunu, mal kaçırma ve muvazaa iddiasında bulunan davacı bankanın 2. kez kredi vermesinin kötü niyeti gösteren bir olgu olduğunu, bankanın, taşınmazın satılmasına izin verdikten sonra 05/09/2007 tarihinde borçluya tekrar kredi verdiğini, müvekkilinin taşınmazı edindiği tarihten sonra borçluya verilen krediden sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin davalılarla ilgili herhangi bir akrabalık bağının bulunmadığını, taşınmazın gerçek değerinin yüksek belirlendiğini, taşınmazın gerçek değerinin 109.000,00 TL’yi geçemeyecek olduğunu, bedeller arasındaki değer farkının tek başına iptal için yeterli olmadığını, muvazaanın başkaca delillerle desteklenmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunan davalılar … ve … vekili, davalı … yönünden verilen tazminat kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine reddedilen dava açısından müvekkilleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yürürlükte olduğu dönemde 10/8/2009 günü İİK’nin 277 ve devamı maddeleri ile 818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) 18 ve 5411 sayılı Kanunun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) lehine öngörülen tasarrufun iptali nedenlerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasıdır. 1-Davacı vekilinin 3. kişi konumundaki davalılar … ve … Şirketine devredilen taşınmazlar yönünden verilen karara ilişkin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde; 5411 sayılı Bankacılık Kanununun geçici 13. maddesinde, davacı bankanın, TMSF lehine tanınan iptal koşullarından 26/12/2003 tarihinden önce verilen kredilerden kaynaklı doğan alacakların tahsiline ilişkin yararlanabileceği, oysa davaya konu icra takibinin dayanağı olan genel kredi sözleşmelerinin en erken tarihli olanının 15/05/2007 günü düzenlendiği, dolayısıyla davacının sözü geçen Kanunda düzenlenen iptal hükümlerine dayanamayacağı kabul edilmiştir.Davacının dayandığı diğer tasarrufun iptali sebepleri yönünden yapılan değerlendirmede, Davalı borçluların eşit hisselerle maliki oldukları Kadıköy ilçesi, … Mah. … ada, … parsel sayılı taşınmazda bulunan 36 numaralı bağımsız bölümün, tapuda satış bedeli 44.000,00 TL biçiminde gösterilerek 16/11/2007 tarihinde davalı …’e satılarak devredildiği; Dairemizce usul ve yasaya uygun görülen 16/9/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporuna göre, taşınmazın piyasa rayiç değerinin 300.000,00 TL olduğu; davacı vekili tarafından bu taşınmazın değerinin daha yüksek olduğu belirtilmiş ise de, kredi veren banka kuruluşu tarafından dahi düzenlenen değerleme raporunda piyasa rayiç değerinin daha düşük belirlendiği, davalı borçlunun, 16/11/2007 tarihinde, … Bankasından 90.000,00 TL konut kredisi kullandığı, yine aynı tarihte 105.000,00 TL’nin, davalı borçluların sahibi olduğu takip borçlusu … Şirketine ödendiği (taşınmaz üzerinde ipotek borcunun kapatılabilmesi amacıyla), kullanılan kredi bedelinin de aynı şirkete ödendiği, dolayısıyla toplam 195.000,00 TL tutarında ödemenin yapıldığı hususunun banka hesap hareketleriyle sabit olduğu, yine bankadan getirtilen hesap özetine göre satın alma işleminden sonra kredi taksitlerinin adı geçen davalı tarafından ödendiği, kullanılan kredi nedeniyle taşınmaz üzerine 182.500,00 TL tutarında ipotek tesis edildiği, hesap hareketlerinde devir tarihinden 1 gün önce …’e 83.000,00 TL havale yapan (… T.C. Kimlik numaralı) … isimli kişinin getirtilen nüfus kayıtları ve ayrıca davalı borçluların 3. dereceye kadar hısımlık ilişkisini gösterir nüfus kayıtlarına göre, davalı borçlularla bir akrabalık bağının bulunmadığı, kaldı ki sözü geçen kişilerin ayrı il nüfusuna kayıtlı oldukları, bu tasarruf yönünden bedeller arasında mislini aşan fark olmadığı, ızrar kastıyla hareket edildiğini bilebilecek durumda olduğuna dair herhangi bir delil de bulunmadığı, dolayısıyla İİK 277 ve devamı maddeleri yönünden iptal koşullarının gerçekleşmediği, yine muvazaa hukuksal sebebi yönünden bir ispat ortaya konulamadığı gibi davalı tarafça yapılan işlemin muvazaadan ari olarak yapıldığı savunmasının ispatlandığı, Davalı… tarafından Şişli İlçesi, … ada, … (eski … ada, … parsel) parselde bulunan … numaralı taşınmazın, 23/8/2007 tarihinde, davalı … Şirketine devredildiği, tapuda gösterilen satış bedelinin 80.000,00 TL olduğu, Dairemizce usul ve yasaya uygun görülen 16/9/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporuna göre taşınmazın rayiç piyasa değerinin 243.000,00 TL olarak belirlendiği, davalı şirket tarafından sunulan ödeme belgelerine göre 216.500,00 TL tutarındaki satış bedelinin, bir kısmının Finansbank’dan kullanılan 165.000,00 TL tutarında kredi (165.000,00 TL’nin de satıcı…’ın talimatıyla …’a …bank tarafından düzenlenen 23/8/2007 tarihli dekont ile yapılan ödeme) bedeli ile ödendiği ve bir kısmının da satış tarihinden kısa bir süre önce -… numaralı taşınmaz için gönderildiği belirtilmek suretiyle- gönderilen havale bedelleriyle iki seferde olacak biçimde 51.500,00 TL olarak (27/7/2007 tarihinde 25.000,00 TL, 25/7/2007 tarihinde 26.500,00 TL … Bankası yoluyla davalıların ortağı ve sahibi olduğu … … Şirketine) havale edildiği, satış bedelinin ödendiği şirketin o tarihte davalılara ait şirket oluşu nedeniyle onların talimatıyla bu şirkete ödeme yapıldığının kabulü gerektiği, dolayısıyla ödeme yapılan şirketin, satışa yabancı 3. kişi olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla satış bedelleri arasında mislini aşan fark olmadığı; …’e devredilen taşınmaz ile bu taşınmazın devir tarihlerinin birbirinden farklı tarihler olması, borcun doğumuna esas kredi tarihlerine göre aralarında uzun sayılabilecek yaklaşık 3 aylık bir zaman dilimi olması, taşınmaz satış bedellerinin bir kısmının taşınmazın numarası belirtilmek suretiyle tapuda yapılan satış işleminden önceki bir tarihte resmi yollardan ödenmiş olması, taşınmazın 1/8/2013 tarihinde dava dışı başka bir şirkete kiralanmış olması, bedeller arasında fahiş fark olmaması, şirket ortaklarının farklı kişiler olması (takip dışı borçlu şirketin ortakları davalı borçlular ve taşınmazı satın alan … Şirketinin ortakları … ve … isimli kişilerdir), davalıların ortağı olduğu şirket ile davalı şirketin İstanbul gibi ticaret hacmi büyük ve kalabalık olan bir şehirde yine büyük bir ticaret merkezi olan … Ticaret Merkezinde bulunmalarının ızrar kastıyla hareket edildiğinin bilindiği olgusunun kabulü için yeterli olmadığı, dolayısıyla İİK’nın 278 ve 280. maddesi yönünden iptal koşullarının bulunmadığı, yine muvazaa hukuksal sebebi yönünden bir ispat ortaya konulamadığı, giderek davacı vekilinin bu tasarruflara ilişkin istinaf başvurularının reddi gerektiği anlaşılmaktadır. 2-Davalı … vekilinin istinaf başvurusu ile davacı vekilinin bu tasarrufa yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmesi; İİK’nın 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir Doğrudan doğruya borçludan değil de, borçlunun sattığı şahıstan mal iktisap edenler hakkında iptal kararı verilebilmesi; ancak kötü niyetli olduklarının kanıtlanması halinde mümkündür. Kötüniyetten maksat, borçlunun durumunun satın alan tarafından bilinmesi veya bilinebilecek durumda olmasıdır. Kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü ise davacı alacaklıya düşer. Kötü niyetin kanıtlanamaması halinde dava İİK’nın 283/2. maddesine göre bedele dönüşür. İİK 278/III-2. maddesinde, haciz veya aciz halinden evvel 2 sene içerisinde, akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitlerin, bağışlama hükmünde olduğu ve iptale tabi bulunduğu belirtilmiştir. Uygulamada, ivazlar arasında bir mislini aşan fark aranmaktadır. Davacı vekili tarafından davanın dayanağı olan icra takibine ilişkin davalı borçlular hakkında düzenlenmiş 15/3/2011 tarihli aciz vesikası sunulmuştur. İcra takibine konu genel kredi sözleşmeleri, davalı borçlular ile 5/9/2007 ve 15/5/2007 tarihinde kefaleten imzalandıkları, bu durumda borcun doğum tarihinin en erken 15/5/2007 tarihi olarak kabulü gerektiği, borcun doğum tarihi olarak sonraki tarihli genel kredi sözleşmesinin esas alınmasına ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı, dava ön şartlarının mevcut olduğu görülmektedir. Dava konusu Şişli İlçesi … ada … parsel sayılı taşınmazın, 17/7/2007 tarihinde 50.000,00 TL bedelle davalı …’ye satış yoluyla devredildiği, 2 yıllık süreye ilişkin yapılan değerlendirmede, ödeme emrinin 26/01/2009 tarihinde tebliğ edildiği, yine davalı borçlular hakkında ihtiyati haciz kararı alınarak takibe geçildiği, ihtiyati haciz kararının 21/01/2009 tarihli olduğu, borçlulardan …’ın, SGK’dan aldığı emekli maaşına 3/6/2009 tarihinde haciz konulduğu, diğer borçlu … hakkında 29/1/2009 tarihinde iş yeri adresinde menkul haczi yapıldığı, yine … ve … hakkında borçlunun adresten taşındığı halde orada olduğu görülmekle haczi kabil malının bulunmadığına dair 12/2/2009 tarihinde haciz tutanağı düzenlendiği, kaldı ki, daha sonradan düzenlenen aciz vesikasının, geriye etkili olacak şekilde, borçluların esasen takip tarihi itibariyle aciz halinde olduklarını gösteren bir belge niteliğinde olduğu, dolayısıyla takip ve haciz tarihlerinden geriye doğru 2 yıllık sürenin varit olduğu; Dairemizce usul ve yasaya uygun görülen 16/9/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporuna göre taşınmazın ilk satış tarihindeki rayiç piyasa değerinin 274.000,00 TL olduğu, davalı tarafından tapuda gösterilen satış bedelinden daha yüksek bir bedelle ödeme yapılarak taşınmazın satın alındığına ilişkin resmi belgelere dayalı herhangi bir ispatın ortaya konulamadığı, dolayısıyla tapudaki bedel ile taşınmazın rayiç piyasa değeri arasında mislini aşan fark bulunduğu, bu tasarruf bakımından İİK’nin 278/III-2. maddesindeki iptal koşullarının mevcut olduğu, davalı vekilinin, tespit edilen piyasa rayiç değerine, iptal koşullarının oluşmadığına, borcun doğum tarihine, bankanın kötü niyetli olduğuna ve sair istinaf iddia ve itirazlarının kabule değer olmadığı; gerekçeli ve denetime elverişli düzenlenen bilirkişi raporlarının hüküm vermek bakımından yeterli olması nedeniyle, davacı vekilinin, hükmedilen tazminat tutarının belirlenmesine ilişkin bilirkişi raporuna yönelik soyut kalan istinaf itirazlarının reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davalı 4. kişi … bakımından iptal kararı verilebilmesi için kötü niyetinin ispatlanmasının şart olduğu, mahkemece 3. dereceye kadar hısımlık ilişkisini gösterir celp edilen nüfus kayıtlarına göre taraflar arasında herhangi bir akrabalık ilişkisinin bulunmadığı, dosya kapsamı itibarıyla adı geçen davalının, borçlunun ızrar kastıyla hareket ettiğini bilebilecek durumda olduğuna dair herhangi bir ispatta ortaya konulamadığı, dolayısıyla bu davalı yönünden ret kararı verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunan davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde ise; her ne kadar davacı vekili tarafından davalı … yönünden verilen karara karşı esas yönünden istinaf başvurusunda bulunulmamış ise de, hükmedilen tazminat miktarının azlığı yönünden istinaf başvurusunda bulunmuş olması nedeniyle, davalılar vekilinin bu dava bakımından katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunma hakkının bulunduğu kabul edilerek yapılan değerlendirmede; yukarıda açılanan gerekçeler ile davalı borçlular ile adı geçen davalı arasında yapılan tasarrufun iptali koşullarının bulunduğu, dolayısıyla istinaf başvurusunun reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davalı vekili tarafından reddedilen davalar yönünden vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin katılma yoluyla yapmış olduğu istinaf başvurusunun değerlendirilmesine gelince; buna yönelik istinaf başvurusunun yerinde olduğu, ancak mahkemece davalı borçlular ile zorunlu dava arkadaşı konumunda bulunan davalılar … ve … Şirketi yönünden tek bir vekâlet ücretine hükmedilmiş olması ve bu davalılar tarafından vekâlet ücreti yönünden istinaf başvurusunda bulunulmamış olması nedeniyle, davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak uyarınca tek bir vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği, davalı … yönünden ise yukarıda açıklandığı üzere bu tasarruf yönünden iptal koşulları oluşmadığından vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu durumda davalı … vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin her üç tasarrufa yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar … ve … vekilinin, davacı … yönünden verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar … ve … vekilinin vekâlet ücretine ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nin 353/1-b/2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı bütünüyle kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmasına karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
A)1-Davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Davacı vekilinin, her üç tasarrufa ilişkin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine,3-Davalılar … ve … vekilinin, davacı … yönünden verilen karara ilişkin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine,4-a)Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 20.493,00 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 2.989,17 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 17.503,83 TL istinaf karar ve ilam harcının istinafa başvuran davalı …’dan tahsil edilerek Hazineye gelir kaydına, b)Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,80 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,50 TL istinaf karar ve ilam harcının istinafa başvuran davacıdan tahsil edilerek Hazineye gelir kaydına, c)Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,80 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 189,10 TL istinaf karar ve ilam harcının istinafa başvuran davalılar … ve …’tan tahsil edilerek Hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf kanun yolu başvurularının esastan reddine karar verilen tarafların istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine,7-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti tayinine yer olmadığına, 8-Davalılar …, … ve …San. Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddine karar verildiğinden dava konusu taşınmazlarla ilgili İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin, Tapu Sicil Müdürlüklerine, 13/10/2009 tarihli yazısı ile gönderilen, 27/8/2009 tarih ve 2009/598 (E) sayılı ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte bu konuda karar verilmiş ise de, ihtiyati haciz takyidatının halen mevcut olduğu görülmekle, Dairemizce, bu hususta Tapu Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına, B)1-Davalılar … ve … vekilinin vekâlet ücretine ilişkin istinaf başvurusunun kabulüne, Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına Buna göre; 2-Davalılar …, … ve … Şirketi hakkındaki davanın reddine, 3-Davalılar … ve… ile davalı … arasında 17/7/2007 günü akdedilen davaya konu taşınmazın devrine ilişkin tasarrufun iptali koşullarının oluştuğu anlaşıldığından davanın kabulü ile tasarrufa konu taşınmazın kötü niyetli olduğu ispatlanamayan ve bu nedenle hakkındaki davanın reddine karar verilen …’a devredilmesi nedeniyle İİK’nin 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşen davada, davacının, İstanbul … İcra Dairesinin … (E) sayılı dosyasına konu alacak ve ferilerinin, tahsilde tekerrüre neden olmamak koşuluyla tahsili gerektiğinden, icra takibindeki alacak miktarı, davalının taşınmazı devrettiği tarihteki gerçek değerinden az olduğundan, taşınmazın devir tarihindeki gerçek değeri olan 300.000,00 TL’yi geçmemesi kaydıyla; icra dosyası alacak miktarı 175.035,75 TL’nin ferileri ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davalılar …, … ve …San. Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddine karar verildiğinden dava konusu taşınmazlarla ilgili İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin Tapu Sicil Müdürlüklerine 13/10/2009 tarihli yazısı ile gönderilen 27/8/2009 tarih ve 2009/598 (E) sayılı ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, 5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve daha az olan icra takibine konu alacak miktarına göre belirlenen 11.956,69 TL karar ve ilam harcının davalılar …, … ve …’dan tahsil edilerek, Hazineye gelir kaydına, 6-İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) uyarınca; daha az olan icra takibine konu alacak değerine göre hesaplanan 20.578,40 TL vekâlet ücretinin davalılar …, … ve …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacıya verilmesine,7-İlk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca; daha az olan icra takibine konu alacak değerine göre hesaplanan 20.578,40 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, vekille temsil edilen davalılar …, …, …, … ve …San. Tic. Ltd. Şti’ye verilmesine, 8-Davacı tarafından sarf edilen 15.217,90 TL yargılama giderinin (davalılar …, … ve …San. Tic. Ltd. Şti. için yapılan masrafların düşülerek hesaplanmıştır.) davalılar …, … ve …’dan alınarak, davacıya verilmesine, 9-Davalı …’in yapmış olduğu 48,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, 10-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, İstinaf yargılama giderleri bakımından; 11-İstinafa başvuran davalılar … ve … tarafından yatırılan istinaf başvurma harcı ile karar ve ilam harcının, reddedilen istinaf başvurusu bakımından alınması gereken harçlardan mahsup edildiğinden ötürü iadesine yer olmadığına, 12-Davalı … tarafından yapılan 74,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya ödenmesine, 13-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, Dair, subjektif dava birleşmesi teşkil eden ve bu nedenle birbirlerine karşı bağımsızlığını koruyan 3. kişi konumundaki davalılar … ve … Şirketi aleyhine açılan her bir tasarrufun iptali davasına konu dava değerleri (takip konusu alacak miktarı taşınmazların devir tarihindeki değerinden daha az olması nedeniyle takipte kesinleşen miktar olan 175.035,75 TL) ayrı ayrı göz önünde bulundurulmak suretiyle, bu tasarruflar yönünden açılan davalarda verilen hükümler bakımından HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin; 3. kişi konumundaki davalı … ve ondan da taşınmazı devralan … yönünden dava değeri olarak kabul edilen hükmedilen tazminat tutarı olan 300.000,00 TL gözetilerek davacı … bank ve davalı … yönünden ise HMK’nin 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, Dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.14/7/2023