Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/2640 E. 2022/2235 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/2640
Karar No: 2022/2235
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 08/02/2022
Numarası: 2014/1882 (E) 2022/97 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 16/12/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili; davacıların ortak çocuğu …lu’nun 23/03/2012 tarihinde oyun oynadığı parkın önünde işleteninin davalılardan … Turizm Ltd. Şti. olduğu ve davalı …’ın sevk ve idaresindeki davalı sigorta şirketine ZMSS poliçesiyle sigortalı olan … plakalı aracın çarpmasıyla öldüğünü belirterek her bir davacı için destekten yoksun kalma tazminatına ve 150.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş, bedel artırım dilekçesiyle (maddi tazminat bakımından) davacı … için 65.435,85 TL, davacı … için 84.442,55 TL olmak üzere toplamda 149.878,40 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir. Davalılar cevap dilekçelerinde davanın reddini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; sübut bulan maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı … için 19.704,29 TL ve davacı … için 15.025,24 TL olmak üzere toplam 34.729,53 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden 18/09/2014 tarihinden, diğer davalılar … ve …nden kaza tarihi olan 23/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsiliyle davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile anne … için 35.000 TL ve baba … için 35.000 TL olmak üzere toplam 70.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve … Mamullerinden kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsiliyle davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı Ataşehir Belediyesine karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir. Davalılar … ve … Turizm Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde: Davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, kazada müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanmayı gerektiren şartların gerçekleşmediğini; hükme esas alınan bilirkişi raporunda müteveffanın 6 aylık askerlik döneminde de anne ve babasına destek olacağından bahisle hesaplama yapılmasının, okuyan bir erkek çocuğun anne babasına olan desteğinin 25 yaşından itibaren başlaması gerekirken hesaplamada 18 yaşından itibaren başlatılmasının, yalnızca baba Yüksel’den yetiştirme gideri düşülmesinin, sigorta şirketince davacılara ödenen tazminatın güncellenmeden mahsup edilmesinin Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu ve bu eksiklikleri içeren bilirkişi raporunun hükme esas alınmaması gerektiğini, ayrıca davalı müvekkilleri bakımından avans faizinin uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle: Kusur oranının hatalı olarak hesaplandığını, dosya kapsamındaki kusur raporlarının birbirinin tekrarı niteliğinde hazırlandığını, davalı Ataşehir Belediyesinin de olay kapsamında kusurlu olduğunu, bu sebeple davalı belediye hakkındaki davanın reddi kararının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca hükmedilen manevi tazminatın yeterli olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.HMK’nın 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan incelemede: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereğince her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. Anılan Kanunun 5/1 maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Eldeki davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukukunun Türk Ticaret Kanununun kitapları arasında olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içerisindedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6195 E.-2020/3056 K. sayılı ilamı ve benzer nitelikteki Yargıtay kararları) KTK’nın 109/2. maddesinde, eylemin bir suç teşkil etmesi halinde tazminat talebinin ceza dava zamanaşımına tabi olacağı öngörülmüştür. Somut uyuşmazlıkta, davaya konu haksız fiil, TCK’nın 85/1. maddesi kapsamına giren bir suç oluşturduğundan, TCK’nın 66/1-d maddesi gereğince on beş yıllık zamanaşımına tabidir. Olay, 23/03/2012 tarihinde gerçekleşmiş, işbu dava ise 31/12/2014 tarihinde açılmıştır. Buna göre KTK’nın 109/2.maddesinde öngörülen ceza dava zamanaşımı süresi dolmadığından, davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf itirazında isabet bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/2063 E.-2021/3301 K. sayılı ilamı ve benzer nitelikteki Yargıtay kararları) Dosya kapsamı incelendiğinde ilk derece mahkemesince kusura yönelik Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden, trafik kazaları uzman makine mühendisi bilirkişiden, İTÜ Makine Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan heyetten rapor aldığı ve alınan tüm raporlara göre kamyonet sürücüsü …’ın davaya konu kazada %15 kusurlu, müteveffa yaya …’nun %85 oranında kusurlu olduğunun mütalaa edildiği anlaşılmaktadır. En son alınan kusur raporuna karşı davalılar vekilinin 13. celsede “dosya kapsamında alınan raporlar birbirine teyit eder niteliktedir davacı vekilinin yeniden rapor alınması talebini kabul etmiyoruz.” şeklindeki beyanı kusur oranlarını kabul niteliğinde olup ayrıca hükme esas alınan kusur raporunun HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun denetim ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu kanısına varılmıştır. Açıklanan nedenlerle gerek davalılar vekilinin, gerekse davacılar vekilinin kusura yönelik itirazları ile davacılar vekilinin davalı Ataşehir Belediyesinin de olay kapsamında kusurlu olduğuna ilişkin itirazı isabetli bulunmamıştır.Öte yandan; öğretide destek; “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da …”Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir” … olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Aile bireylerinin dayanışması, birbirlerine yardım ve hizmet etmesi, bakıp gözetmeleri, koruyup kollamaları bir yaşam gerçeğidir. Genel yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışı, yetişkin bir insanın anne ve babasına ve belirli bir düzeyde destek olacağını gösterir, anne ve babanın gereksinimleri bulunmasa dahi evladın onlara yardım etmesi, hayatın alışılmış gereklerine göre doğal ve ahlaki bir ödevdir. Bu yardımın mutlaka geçimlerini sağlamaya yönelik olması da gerekmez. Anne ve babanın çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceğinin kabulü, hayatın olağan akışına, Türk örf, adet ve geleneklerine uygun düşer. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, müteveffa …’nun dosya kapsamına göre annesi ve babası olan davacılara destek olduğu kabul edilerek, buna göre karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, bir kısım davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları kabul edilmemiştir. Yine, kazaya neden olan davalı işleten … Turizm Ltd. Şti’ye ait aracın türünün “kamyonet” olması ve adı geçen davalının ticari nitelikteki işinde kullanıldığının anlaşılması karşısında, hükmolunan maddi ve manevi tazminatlara avans faizi uygulanmasında usule ve kanuna aykırılık görülmemiştir. Davalılar … ve … Turizm Ltd. Şti. vekilinin hükme esas alınan aktüerya raporuna yönelik istinaf itirazları incelendiğinde; dosya kapsamındaki bilgilere göre babanın çalıştığı, annenin ise çalışmadığı gözetildiğinde çalışan tek kişi olan babadan %5 oranında yetiştirme gideri düşülmesi, yüksek öğrenime devam edip etmeyeceğine yönelik herhangi bir veri olmayan müteveffanın gelir elde etmeye başlayacağı yaşın 18 yaş olarak belirlenmesi dosya içeriğine ve yargısal uygulamalara uygun olduğu sonucuna varılmıştır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6361 E.-2020/3787 K. sayılı ilamı ve benzer nitelikteki Yargıtay kararları) (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/14175 E.-2018/8639 K. sayılı ilamı ve benzer nitelikteki Yargıtay kararları) Ayrıca, bilirkişi raporunda, müteselsil sorumlulardan davalı sigorta şirketi tarafından davacılara dava açılmadan önce yapılan ödeme güncelledikten sonra tazminattan mahsup edilmiş olduğundan davalılar vekilinin bu hususlara yönelik itirazları da dayanaksızdır. Müteveffa desteğin anne ve babasına destek olacağı süreye altı aylık askerlik döneminin dahil edilmemesi gerektiğine ilişkin istinaf itirazının incelenmesinde; Hükme esas alınan 23/05/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda müteveffanın 18 yaşına girdiği tarih olan 01/01/2019 tarihi ile 01/06/2021 tarihi arasındaki dönemde askerlik hizmeti için beş aylık işlemiş aktif dönem zararının hesaplanmadığı (zarara dahil edilmediği), 01/06/2021 tarihinden sonraki 32,75 yıllık işleyecek aktif dönem zararından da “İlk 0,08yıl (1 ay) askerlik hizmetini yaptığından geliri yoktur.” şeklindeki açıklamayla bir aylık askerlik süresindeki zararın da hesaba dahil edilmediği; başka bir anlatımla, toplamda altı aylık askerlik süresi için müteveffanın aktif dönem zararının hesaplanmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davalılar … ve … Ltd. Şti. vekilinin bu konudaki istinaf itirazının dosya içeriği ile bağdaşmadığı görülmekle reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü manevi tazminat tutarına ilişkin hükme yönelik istinaf nedenlerinin incelenmesine gelince; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56. maddesinin 2. fıkrasına göre hâkim, ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görenin veya ölenin yakınlarına uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı ve olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde belirtildiği gibi hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalı işleten ve sürücünün dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, davalı sürücünün tali kusuru ile olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarlarının yeterli olduğunun kabulü ve buna göre bu yöndeki istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1) Davacılar … ve … vekilinin ve davalılar … ile … Turizm Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1.maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2) İstinaf başvurusunda bulunanlaın yaptıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, artan gider avansının yatırana iadesine, 3) Harçlar Kanunu’na göre davacı …’dan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 80,70 TL’nin mahsubu ile kalan 99,20 TL harcın bu davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 4) Harçlar Kanunu’na göre davacı …dan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 80,70 TL’nin mahsubu ile kalan 99,20 TL harcın bu davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 5) Harçlar Kanunu’na göre davalılar … ile … Turizm Ltd. Şti.’den alınması gereken 7.154,07 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan toplam 3.577,70 TL’nin mahsubu ile kalan 3.576,37 TL harcın bu davalılardan müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına, 6) İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16/12/2022