Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/2557 E. 2023/225 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/2557
Karar No: 2023/225
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 21/09/2022
Numarası: 2021/397 (E) 2022/550 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 08/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21.11.2003 tarihinde, davalı sigorta şirketi tarafından ZMSS poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın davacının annesi …’ın içinde yolcu olarak bulunduğu, davacının babası …’nın sevk ve idaresindeki… plakalı araca çarpması sonucunda kaza tarihinde henüz 2 yaşında olan davacının anne ve babasının vefat ettiğini, Eyüp 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davacının annesi ve babasının ölümünden dolayı hak ve alacaklarını dava ve takip edebilmesi için 2006/887 E. Sayılı dosya üzerinden verilen husumete izin kararı Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunularak, davacının hem annesi hem de babası bakımından hak ve alacaklarının hüküm altına alınmasının istendiğini, yapılan yargılama sonunda Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/45 E. 2018/359 K. Sayılı kararı ile sürücü ve sigorta şirketi aleyhine tazminata hükmedildiğini, davalı sigorta şirketine karşı Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosya üzerinden başlatılan icra takibinde üvey anne … ve ağabeyi … ile birlikte babası …’dan dolayı sigorta poliçe limiti olan 30.000 TL’yi, ayrıca davacının annesi …’ın ölümünden dolayı yine poliçe limiti olan 30.000 TL’yi talep ettiğini, davalı şirketin hukuk mahkemesince hükmedilen tazminatın sadece … bakımından hesaplandığını ileri sürerek Büyükçekmece 2. İcra Mahkemesi’nde 2018/1015 Esas numaralı dosya üzerinden açtığı dava ile davacının annesi … açısından talebin iptalini istediğini, davalı şirket aynı zamanda Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesi kararında “…. için hükmedilen tazminatın kimden dolayı olduğuna dair açıklık bulunmadığı” gerekçesiyle temyiz ettiğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/6217 Esas, 2020/4123 Karar sayılı kararıyla “daha önce bozulup kesinleşen yönlere ilişkin inceleme yapılamayacağı” gerekçesiyle temyiz taleplerini reddettiğini, Büyükçekmece 2. İcra Mahkemesi’nin ise 2018/1015 Esas sayılı dosyasında 19.04.2021 tarihinde …’nın annesi … yönünden icra takibinin iptaline karar verildiğini, müvekkilinin annesinin ölümünden dolayı hiçbir ödeme alamadığını, müvekkilinin annesi …’ın ölümünden dolayı hak ettiği maddi tazminattan poliçe limiti olan 30.000 TL’nin Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davanın açıldığı 10/02/2004 tarihinden itibaren işleyecek ticari/avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın zamanaşımı nedeniyle reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacı … tarafından davalı … Sigorta AŞ aleyhine açmış olduğu destekten yoksun kalma tazminatının kısmen kabulü ile 24.275,32 TL tazminatın dava tarihi olan 10/02/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının talebinin anne …’ın vefatı sebebiyle destekten yoksun kalmaya ilişkin olduğunu, Safranbolu AHM’nin 2004/63 Esas sayılı dosya babanın vefatı sonucu olup işbu dava annenin vefatı sebebiyle açıldığını, taleplerin farklı olmasından dolayı Safranbolu AHM’de görülen davanın zamanaşımına etkisi bulunmadığını, zamanaşımına yönelik savunmaları saklı kalmak ve davanın kabulü anlamına gelmemek kaydı ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda tazminat hesaplaması %100 kusur üzerinden yapıldığından bilirkişi raporu hatalı olup hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacı tarafın …’ın ölümü sebebiyle SGK’dan herhangi bir ödeme alıp almadığı, kendisine maaş bağlanıp bağlanmadığı hususunun araştırılmadan karar verildiğini, …’ın tazminat talep edebilecek başkaca hak sahibinin olup olmadığının araştırılması gerektiğini, kararın gerekçesiz ve denetime elverişsiz olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Karara karşı davacı vekili katılma yoluyla vermiş olduğu istinaf dilekçesinde, dosyadaki nüfus kayıtlarına göre müvekkilinin anneannesi … davadan dört ay önce (01.04.2021 tarihinde) vefat ettiği halde bu kişiye pay hesaplanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, talebin 5.724,68 TL’lik kısmının reddine ilişkin kararın kaldırılarak 30.000 TL tazminat talebinin tümünün kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, 21/11/2003 tarihinde, davalıya ZMM sigorta poliçesi ile sigortalı .. plakalı aracın karıştığı kaza sonucu davacının desteği …’ın vefat ettiği anlaşılmıştır. Dava konusu kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde haksız fiil tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nın 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Davaya konu trafik kazasında iki kişi ölmüş, birden fazla kişi yaralanmıştır. Bu durumda ceza zamanaşımı süresi, olay tarihi olan 06/08/2000 tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 455/2. ve 102. maddesi uyarınca 10 yıldır. Kazanın meydana geldiği 21/11/2003 tarihinden, davanın açıldığı 05/07/2021 tarihine kadar geçen sürede 10 yıllık ceza dava zamanaşımının dolduğu, davalı vekilinin süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü anlaşılmakla, zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı yerindedir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu sonucu verilen kararın niteliği gereği davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A- Davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
B- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının, HMK’nin 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,2-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin yatırılan 102,47 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 21,77 TL harcın davacıya iadesine,3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden AAÜT uyarınca belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına 5-Hüküm kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının yatıran taraflara iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davacı ve davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istem halinde ilk derece mahkemesi tarafından yatıran tarafa iadesine, 2-İstinaf kanun yolu aşamasında davalı tarafından sarf edilen 220,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile 52 TL posta gideri olmak üzere toplam 272,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.8/2/2023