Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/2492 E. 2023/1054 K. 14.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/2492
Karar No: 2023/1054
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 22/3/2022
Numarası: 2014/1464 (E) – 2022/245 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 14/7/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısı oldukları … plakalı aracın, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu özel halk otobüsü ile çarpışması neticesi 12/7/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, otobüste yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaralanarak malul kaldığını belirterek şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücü ile davalı işletenden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili, davaya cevabında davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili davaya cevabında davanın reddini talep etmiştir.Davalı … Şirketi vekili davaya cevap vermemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sübut bulan maddi ve manevi tazminat davasının kabulü ile 144.564,30 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kararda belirtilen tarihlerden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan tahsiline, 8.000,00 TL manevi tazminatın ise sigorta şirketi dışında kalan davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, manevi tazminat yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; maluliyet raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, raporlar arasındaki çelişkinin genel kuruldan alınacak bir rapor ile giderilmediğini, çelişkili raporların aynı birim tarafından oluşturulduğunu, hatalı yönetmelik hükümlerine göre maluliyet oranının belirlendiğini, genel kuruldan rapor alınmasına karar verilmiş olmasına rağmen üst kuruldan rapor alınmasının ve ayrıca, mahkemece hatalı olduğu kabul edilen Adli Tıp Kurumu (ATK) raporuna göre karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, kusura ilişkin değerlendirmelerin de doğru olmadığını, kusur raporundaki müvekkilinin sahibi olduğu aracın hızını yeterince azaltmadığına dair değerlendirmelerin herhangi bir dayanağının bulunmadığını, taleple bağlılık ilkesine aykırı olacak şekilde davacının maluliyet oranına dair talebinin çok üstünde hüküm tesis edildiğini, kaldı ki maluliyet zararının trafik sigortası kapsamında karşılanması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuş ise de, tebliğ edilen muhtıraya rağmen yasal süre içerisinde eksik kalan istinaf karar harcı ve gider avansını yatırmaması nedeniyle mahkemenin 3/10/2022 tarihli ek kararı ile istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan ve hükme esas alınan 4/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda, davalı araç sürücüsü …’in, yol zemin mahal ve hava şartlarını dikkate almadan hatalı bir şekilde seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek sol şeritte karşı istikametten gelmekte olan davacının içerisinde bulunduğu vasıta ile çarpışarak sebebiyet verdiği trafik kazasında tam kusurlu olduğu mütalaasında bulunulduğu, kazaya karışan davalı araç sürücüsünün kaygan zeminde direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı şeritten gelen halk otobüsüne çarptığına dair beyanı göz önünde bulundurulduğunda, mahkemenin kusura ilişkin kabulünde oluş, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, kusura ilişkin istinaf itirazlarının reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan maluliyet raporları arasında esasen bir çelişki bulunmadığı, ATK İhtisas Kurulunun 8/9/2017 tarihli mütalaasının kurum dışı sağlık kuruluşunca belirlenmiş verilere göre düzenlenmiş olduğu, ancak kişinin 12/2/2020 tarihli kurul nezdinde yapılan muayenesinde sağ el bilek hareketlerinde kısıtlılık saptanması üzerine 23/7/2020 karar tarihli rapor ile maluliyet durumunun tespit edildiği, bu raporda, maluliyet tespit işlemleri yönetmeliğine göre maluliyet oranının belirlenmesinin usulen mümkün olmadığı açıklanarak 11/10/2008, 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre değerlendirme yapıldığı ve %11 oranında maluliyet bildirildiği, bundan sonra alınan ATK raporunun ise özürlülük ölçütüne göre düzenlenerek farklı bir maluliyet oranının belirlendiği, her iki rapor arasındaki maluliyet oranına dair farkın hesaplamaya esas alınan yönetmelik (özürlülük ölçütünü esas alan) hükümlerinden kaynaklandığı, ancak kaza tarihinde geçerli olan yönetmelik hükümlerinin 23/7/2020 karar tarihli raporda hesaplamaya esas alınan yönetmelik olduğu, dolayısıyla mahkemece işbu bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık olmadığı, yine ihtisas dairesinden alınan rapor sonrasında itiraz üzerine genel kuruldan değil, üst kuruldan rapor alınmasının ATK mevzuatına aykırılık teşkil etmediği, giderek bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı görülmektedir. İlk derece mahkemesince hesaba dair alınan 4/11/2021 tarihli bilirkişi raporunun ise HMK’nin 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, raporun bu haliyle hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmektedir. Diğer yandan, davacının belli bir maluliyet oranı üzerinden talebini hasretmesi giderek taleple bağlılık kuralına aykırılık durumunun söz konusu olmadığı, yine, müteselsil sorumluluk hükümlerine göre sigorta şirketi yanında davalıların da zarardan sorumlu tutulmuş olmasında usul ve yasaya aykırılık olmadığı, bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının da reddi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-Davalı … Şirketi vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 10.421,66 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 2.686,12 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 7.735,54 TL istinaf karar ve ilam harcının istinafa başvuran davalı … Şirketi’nden tahsil edilerek Hazineye gelir kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda maddi ve manevi tazminat davalarında davalılar aleyhine hükmedilen miktarlar (144.564,30 TL + 8.000 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 14/7/2023