Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/2394 E. 2023/364 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/2394
Karar No: 2023/364
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 23/12/2021
Numarası: 2015/1141 (E) – 2021/1384 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 7/3/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’nun yönetimindeki davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı, davalı işleten …’e ait … plakalı otomobil ile seyir halinde iken davacılara çarparak yaralanmalarına neden olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde davacı … için 1.000,00 TL, davacı … için de 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için de 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde toplanmasını istediği kanıtları bildirerek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının kabulüne, 2.921,12 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılardan tahsil edilerek davacı …’e verilmesine, 2.190,84 TL efor kaybı tazminatının davalılardan tahsil edilerek davacı …’a verilmesine; manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 7.500,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den tahsil edilerek davacılara verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; kazaya 100 promilin üstünde alkollü biçimde araç kullanan davalı sürücü …’nun %100 kusuruyla neden olduğunu, kafatası kırığına bağlı yaralanan davacı …’ın uzun süredir tedavi gördüğünü, 72 yaşında iken kazaya maruz kalan davacı …’in ise birden fazla ameliyat geçirip uzun süreli tedavi gördüğünü, hükmolunan manevi tazminatın müvekkillerinin manevi zararını karşılamadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı …’nun kendisine 29/9/2022 günü tebliğ edilen ilk derece mahkemesinin istinaf edilmemiş sayılmasına ilişkin 23/9/2022 gün ve 2015/1141 (E) – 2021/1384 (K) sayılı kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmaması nedeniyle, adı geçen davalı vekilinin istinaf başvurusu inceleme dışı bırakılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, yönetimindeki … plakalı otomobil ile 0,86 promil oranında alkollü biçimde seyir halinde iken kasisten geçerken hızlı olmasının etkisiyle otomobilin direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıkıp stabilize zemine girmesinin ardından tekrar taşıt yoluna girdiği sırada davacılar … ve …’a çarparak yaralanmasına neden olan davalı sürücü …’nun %100 oranında asli kusurlu olduğu, davacı yayalar … ve …’ın kusurunun bulunmadığı bildirilmiş; davacı …’in Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri tarafından düzenlenen rapor içeriğine göre, radius kırığından dolayı maluliyet hesaplanmasını gerektirecek düzeyde herhangi bir rahatsızlığının bulunmadığını, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği; 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda ise davacı …’ın yaralanmasının meslekte kazanma gücünden sürekli kayba neden olmadığını, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalılar … ve …’in dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranlarına, davacıların yaralanmalarının ağırlığına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacılar vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1 b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 99,20 TL istinaf karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacıların istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 7/3/2023