Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/2368 E. 2022/2153 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/2368
Karar No: 2022/2153
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
Ara Karar Tarihi: 22/9/2022
Numarası: 2022/678 (E)
Davanın Konusu: Maddi ve manevi tazminat
Karar Tarihi: 6/12/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı davalı …’ın yönetimindeki otomobil ile müvekkili davacı …’nın yönetimindeki motosiklete çarpması suretiyle adı geçen davacının yaralanmasına neden olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 750,00 TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücü …’dan tahsiline, davalı sürücünün taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 22/9/2022 tarihli ara kararıyla; davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; mahkemece karar verilen tazminatın ödenmemesi durumunda hakkın elde edilmesinin zorlaşacağı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Talep, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemiyle açılan davadada, ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararının kaldırılması istemine ilişkindir.HMK’nin 33’üncü maddesine göre hâkim, Türk hukukunu kendiliğinden uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hâkime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir anlatımla hâkim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, HMK’nin 389’uncu maddesinde düzenlenen ihtiyati tedbir; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre ihtiyati tedbir kararı ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecektir. Somut uyuşmazlıkta, davacının eldeki davayı trafik kazası nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararının giderilmesi amacıyla açtığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle uyuşmazlık konusunun “para” olduğu gözetildiğinde, davacı vekilinin “ihtiyati tedbir” biçimindeki talebinin, “ihtiyati haciz” olarak nitelenmesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davada alacağın güvence altına alınması amacıyla kural olarak ihtiyati haciz koruma tedbirine başvurulabilecek, davalıya ait taşınır ve taşınmaz mallar ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların davanın konusunu oluşturmaması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilemeyecektir. Bu itibarla uygulamada bu türden açılan davalarda ihtiyati tedbir/ihtiyati tebir mahiyetinde ihtiyati haciz ve buna benzer taleplerin, hukuki nitelendirilmesinin mahkemece ihtiyati haciz olarak yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Zarar haksız eylemden kaynaklandığından tazminat haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelmektedir. Buradaki “muacceliyet” kavramı, alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir hale gelmiş olma anlamındadır. Dosyada bulunan bilgi ve belgeler de nazara alındığında haksız fiil (yaralanma) tarihi itibarıyla davacıların maddi ve manevi tazminat alacakları muaccel hale gelmiştir. İhtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir talep edilen davanın ilk açıldığı aşamada zararın miktarının kesin olarak belirlenmesini beklemek hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. 2004 sayılı İcra İflas Kanununun (İİK) 257’nci maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” hükmünü içermektedir.Diğer yandan İİK’nin 258’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Buradaki ispat tam ispat değildir. Mahkemede ihtiyati haciz isteyenin hakkının bulunduğuna dair kanı oluşması, diğer bir anlatımla hakkın bulunduğunun kuvvetle muhtemel görülmesi gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta ise kolluk tarafından düzenlenen 10/8/2021 tarihli Kaza Yeri Terk Tutanağı içeriğinde kazaya karışan olay yerinden ayrıldıkları anlaşılmıştır. Bu itibarla eldeki davada ileri sürülen kanıtlara göre henüz bu aşamada ihtiyati haciz için aranan yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından talebin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin, yukarıda esas numarası yazılı ihtiyati haciz niteliğindeki talebin reddine ilişkin 22/9/2022 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3-Davacının istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf kanun yolu incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 6/12/2022