Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/2334 E. 2023/569 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/2334
Karar No: 2023/569
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 22/03/2022
Numarası: 2016/196 (E) – 2022/294 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 4/4/2023
Karar Yazım Tarihi: 4/4/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’in yönetimindeki davalı işleten …’e ait … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı otomobil ile seyir halinde iken, davacı sürücü …’ın yönetimindeki motosiklet ile çarpışması sonucu meydana gelen kazada adı geçen davacının yaralandığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; davacılar vekili 4/2/2022 günü sunduğu dilekçe ile talep ettiği geçici iş göremezlik tazminatını 8.498,92 TL’ye, sürekli iş göremezlik tazminatını ise 784.121,00 TL’ye yükseltmiş; davalı sigorta şirketinin 8.998,92 TL geçici iş göremezlik zararından, poliçe limitine göre de 290.000,00 TL sürekli iş göremezlik zararından sorumlu tutulmasını istemiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili ve davalılar … ile … vekili cevap dilekçelerinde davanın reddini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince, davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne; davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 6.000,00 TL, davacı … için 6.000,00 TL manevi tazminatın, davalılar … ve …ten müteselsilen alınarak adları geçen davacılara verilmesine; davacı …’ın maddi tazminat davasının kabulüne, 8.998,92 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 784.621,08 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 792.620,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine, davalı sigorta şirketinin poliçe limitine göre de 276.998,92 TL tazminattan sorumlu tutulmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketinin sorumlu kılındığı kısımın poliçe limitinin altında kaldığını, zira ilk derece mahkemesince davalı sigorta şirketi 2014 yılında hazırlanan poliçede belirtilen maddi tazminat limiti 268.000,00 TL’yi esas alarak sigorta şirketini sorumlu tutmuş ise de kazanın meydana geldiği 30/9/2015 günü yürürlükte olan sigorta teminatlarının uygulanması gerektiğini, bu itibarla davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 8.998,92 TL geçici iş göremezlik, 290.000,00 TL sürekli sakatlık tazminatı olmak üzere toplam 298.998,12 TL olması gerektiğini; her bir davalı yönünden reddedilen manevi tazminat tutarı için her bir davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğunu; davanın ticaret mahkemesinde görüldüğünü, mutlak ticari dava niteliğini taşıyan davada olayın da ticari iş olduğu gözetilerek avans faizine hükmolunması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yeni genel şartlara göre geçici iş göremezlik tazminatının sigorta poliçesi teminatı kapsamı dışında olduğunu; müvekkili sigorta şirketi aleyhine geçici iş göremezlik tazminatına hükmolunamayacak ise de bu tazminatın tedavi gideri teminatı kapsamında verilmiş olmasının yanlış olduğunu; davacıya Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından geçici iş göremezlik ödemesinin yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmış ise güncellenerek hesaplanması ve tazminattan bu tutarın düşülmesi gerekirken mahkemece bu konuda eksik inceleme yapıldığını, trafik kazasının kuryelik yapan davacının ifası sırasında gerçekleşmesi nedeniyle iş kazası niteliğini taşıyan davanın iş mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davacı hakkında verilen maluliyet raporunun mevcut genel şartlara ve mevzuata aykırı düzenlenmesi nedeniyle yeniden rapor alınması gerektiğini; hesaplama yöntemi kullanırken teknik faiz indiriminin uygulanması gerektiğini; kusur raporunun denetime olanaklı olmadığını; kask ve dizlik takmayan davacının davranışlarının zararı arttırıcı nitelik taşıdığından hükmolunan tazminattan TBK’nin 52 nci maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketinin kazanın meydana geldiği 30/9/2015 günü yürürlükte olan teminat tutarından sorumlu tutulması gerektiğini, davacıya SGK tarafından geçici iş göremezlik ödemesi yapılıp yapılmadığının araştırılması, ödenmiş ise güncellenecek tutarın tazminattan mahsup edilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince bu hususların yerine getirilmediğini, davacının kuryelik yaptığı sırada geçirdiği trafik kazasının iş kazası niteliğini taşıdığı, dolayısıyla ilk derece mahkemesi tarafından SGK’nin davaya müdahil olmasının sağlaması gerektiğini, davacı hakkında verilen mevcut genel şartlara ve mevzuata aykırı düzenlenen maluliyet raporuna dayanılarak verilen kararın iptali gerektiğini, raporda belirtilen davacının sürekli sakatlığının kazadan önce olduğuna ilişkin iddianın mahkemece tartışılmadığını; bilirkişi tarafından yapılan hesapta teknik faiz indiriminin uygulanmadığını; kusur raporunun denetime elverişli olmadığını; davanın iş mahkemesinde görülmesi gerektiğini; kask ve dizlik takmayıp zararı arttırıcı davranışları bulunan ve yasak olmasına karşın üç tekerlekli motosiklete yolcu olarak binen davacı lehine hükmolunan tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının meslekte kazanma gücü kaybının yüksek hesaplandığını; emniyet şeridinde farları kapalı biçimde hareket etmesi nedeniyle asli kusurlu olan, kask ve dizlik takmadığı gibi sürücü belgesi de bulunmayan davacının monoküler rahatsızlığı olmasına karşın mevzuata uygun araç kullanmadığını; davacı lehine hatalı ve pek aşırı tutarda tazminat hesaplandığı gibi teknik faiz indirimi uygulanmadığını, kazanın iş kazası niteliğini taşıdığını, bu sebeple işverenden aldığı tazminatların hesaplanan tutardan düşülmemesi nedeniyle davacının sebepsiz zenginleştiği; davacının, davaya dahil edilmeyen SGK’den aldığı iş göremezlik tazminatlarının hesaplanan tutardan düşülmediğinden davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olduğunu; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki hak ehliyetini medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Gerçekten, kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 8 inci ve 48 inci maddelerine göre belirlenir. Buna göre hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 28 inci maddesinin 1 inci fıkrasına göre gerçek kişilerin kişiliği ve bununla hak (medeni haklardan istifade) ehliyeti ölümle sona erer. Bu nedenle ölmüş olan kişinin taraf ehliyeti yoktur. Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir. Dava devam ederken davacı ölürse, davacının mirasçıları, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip edebilirler. (Prof. Dr. Baki Kuru, Prof. Dr. Ramazan Aslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 25 inci baskı, sayfa 207 ve devamı) Öte yandan; yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen tarafın vekili varsa ölüm ile vekâlet ilişkisi de kural olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 43 üncü maddesinin 1 inci fıkrası ile 513 üncü maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca sona erer. Vekilin davaya devam etmesi olanağı bulunmayıp yalnızca bu kişinin mirasçıları tarafından davaya devam edilebilir.Davada tarafların taraf ehliyetine sahip bulunmaları HMK’nin 114/1-d maddesi uyarınca dava şartlarındandır. Bu nedenle, davanın taraflarından birinin taraf ehliyetine sahip olup olmadığı mahkemece kendiliğinden incelenecektir. Somut olayda, davacı …’ın yargılama devam etmekte iken 13/3/2022 günü öldüğü nüfus kaydından anlaşılmaktadır. Davanın devamı sırasında ölen adı geçen davacının davada taraf olma ehliyetinin son bulduğu, davacının malvarlığına ilişkin olan tazminat hakkının mirasçılarına geçtiği gözetilerek, mahkemece davacının mirasçılarının davaya dahil edilmesi ile taraf teşkilinin sağlanması gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır. İstinaf başvurularının kapsamına göre, davacılar … ve … tarafından açılan davalarda verilen hükümlerin incelenmesine gelince: Eldeki davada davacı davalı sürücü ve işleten ile ZMSS sigortacısı davalıya karşı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemiyle açmıştır. İş kazasından dolayı davacı …’ın işverenine açılmış bir dava bulunmamaktadır. Sigorta Hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 1401 vd. maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise aynı Kanunun 1483 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Kazaya neden olan diğer aracın ZMSS poliçesini düzenleyen sigorta şirketi yönünden aynı Kanunun 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca mutlak ticari dava niteliğini taşıyan eldeki davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olması ve buna bağlı olarak aynı sebepten doğan davada, davalılardan biri hakkında verilecek hüküm diğerini de etkileyecek nitelik taşıması nedeniyle HMK’nin 166 ncı maddesi uyarınca, davanın asliye ticaret mahkemesinde görülerek sonuçlandırılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.Olaydan sonra kolluk tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağı içeriğinde yer verilen krokide çarpma noktası gösterilmiş, Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesinin raporunda ise, Gemlik 2 nci Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada yapılan keşfe dayalı olarak alternatifli biçimde düzenlenen bilirkişi raporu da değerlendirilerek; yönetimindeki otomobil ile aydınlatma bulunmayan yerleşim yerindeki yolda seyir halinde iken far ışığı altında görüş mesafesini kontrol altında tutacak biçimde sürdürmeye yeterli özeni göstermeyen, kendisine hitaplı devamlı düz çizginin bulunduğu yolda kurallara aykırı biçimde dönüş yapmak istediği sırada ilk geçiş hakkını karşı yönden gelen motosiklete vermeyen, dikkatsiz manevrası sırasında karşı yönden gelen motosiklete çarpan davalı sürücü …’in %100 oranında asli kusurlu olduğu, alabileceği önlem bulunmayan davacı sürücü …’ın ise kusursuz olduğu bildirilmiştir. ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporunda; davalı sürücü …’in yönetimindeki otomobil ile davacının yönetimindeki aracın kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. Davalı … Sigorta AŞ’ye ZMSS poliçesiyle sigortalı … plakalı aracın kullanım tarzının “özel otomobil” olması karşısında, davacı lehine hükmolunan tazminatlara yasal faiz uygulanmasının doğru olduğu sonucuna ulaşılmış; 30/9/2015 günü meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacının eldeki davayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 109 uncu maddesinin 2 nci fıkrası aracılığıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 89 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında öngörülen cezanın üst sınırına göre aynı Kanunun 66 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının (e) bendi uyarınca 8 yıllık zamanaşımı içinde 25/2/2016 tarihinde açtığının; SGK Bursa İl Müdürlüğü tarafından gönderilen yazı içeriğinde davacı rücuya tabi ödeme yapıldığından söz edilmediği gibi Dairemizce yazılan yazıya SGK Bursa İl Müdürlüğü Gemlik Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından verilen yanıtta 30/09/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan …’a raporlu olduğu 1/10/2015-1/11/2016 tarihleri arasındaki süre için ödenen iş göremezlik ödeneğinin, trafik kazasından dolayı ödenmesi ve sigortalı tarafından olay yerinde herhangi bir trafik kazası tespit tutanağının tutulmadığını beyan etmesi nedeniyle herhangi bir rücu işlemi yapılmadığının bildirilmesi; ATK 2 nci İhtisas Kurulunun 28/2/2020 gün ve 3651 sayılı raporunda davacı …’ın 30/9/2015 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasından kaynaklanan geçici iş göremezlik süresi ile sürekli sakatlık oranının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre usulüne uygun biçimde bu konulara yönelen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. 25/2/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/2/2011 gün ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 59 uncu maddesiyle değiştirilen KTK 98 inci maddesinde trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanacağı öngörülmüştür. Motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alan zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketleri ile işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülükleri 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla KTK’nin 98 inci maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk davalı SGK’ye geçmiştir.Bununla birlikte hemen belirtmek gerekir ki, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen KTK’nin 98 inci maddesi uyarınca, tüm tedavi giderlerinden değil, ancak söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri (geçici iş göremezlik, bakıcı gideri, tedavi yol gideri vb.) 6111 sayılı Kanun kapsamında değildir.Diğer yandan; her ne kadar 1/6/2015 günü yürülüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5.b. maddesinde, tedavi süresine ilişkin geçici bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararının sağlık giderleri teminatı kapsamında olduğu ve bu teminatın da SGK’nin sorumluluğunda olduğu, bu nedenle sigorta şirketlerinin sorumluluğunun bulunmadığı açıklanmış ise de; 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen KTK’nin 98 inci maddesinde SGK tarafından karşılanacak tedavi giderleri arasında, geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ile belgesiz tedavi gideri tazminatı gibi belgesiz tedavi gideri sayılmamıştır. Bu durumda, SGK’nin sorumluluğu alt norm düzeyindeki genel şartlar ile genişletilemiyeceğinden, sözü geçen ilgili genel şart hükmünün uygulanma yeteneği bulunmamaktadır.Bu durumda belgeli olmayan tedavi giderleri ile geçici iş göremezlikten kaynaklanan zarardan SGK sorumlu olmayıp zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir. (Aynı yönde Yargıtay 4 üncü Hukuk Dairesi 2021/11627 (E) – 2022/6346 (K) sayılı kararı ve benzer nitelikteki diğer kararları) Dolayısıyla mahkemenin geçici iş göremezlik zararına ilişkin talebin kabulüne karar vermesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/7/2020 gün ve 2019/40 (E) – 2020/40 (K) sayılı kararıyla, KTK’nin 90 ıncı maddesinin 1 inci tümcesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci tümcesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.Yukarıda açıklanan iptal kararıyla birlikte trafik kazasından kaynaklanan ZMSS kapsamındaki tazminat talepleri KTK’de öngörülen usul ve esaslara tabi olup anılan Kanunda öngörülmeyen konular yönünden ise 6098 sayılı TBK’nin haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle bedensel zarar tazminatı hesabında, yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının (KMAZMSGŞ) ekindeki cetvellerin kullanılması olanağı bulunmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması olanağı bulunmamaktadır. İşleten ile sigorta şirketi arasında düzenlenen sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan trafik kazasından ötürü zarar gören 3 üncü kişi yönünden, gerek KTK’de gerekse TBK’de sürekli sakatlık oranının hangi ölçüte göre belirleneceğine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla tazminat hesabının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen, gelirin her yıl %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayanan progressive rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.Eldeki davada hükme esas alınan aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda ise, davacının sürekli sakatlığından kaynaklanan tazminatının, yukarıda açıklanan ilkelere uygun biçimde her yıl gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayanan progressive rant yöntemine göre hesaplandığının anlaşılması karşısında bu konuya yönelen istinaf nedeni de isabetli değildir. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte (müterafik) kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11 inci bası, 2 nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte kusur TBK’nin 52 nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu durum ve koşullar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Zarar görenin birlikte kusurunun varlığının saptanması durumunda hesaplanan tazminattan; somut olayın özellikleri ile oluş biçimi ve zarar görenin zararın artmasına neden olan kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek, tazminattan uygun bir indirim yapılması gerektiği gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150 nci maddesi uyarınca, koruma başlığı (kask) bulundurmaları ve kullanmaları zorunlu olan motosiklet sürücülerinin, dizlik ve kolluk bulundurmaları ve kullanmaları zorunlulukları bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta ise kolluk tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağında motosiklet sürücüsü davacının koruyucu tertibat olarak kask takıp takmadığına ilişkin bölümün boş bırakılmıştır. Diğer yandan davacının, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150 nci maddesi uyarınca zorunlu ekipmanlardan olan koruma başlığı takmadığı başka kanıtlarla kanıtlanamadığı gibi birlikte kusur niteliğinde başka davranışının varlığı da ortaya konulmadığının anlaşılması karşısında, hükmolunan tazminattan birlikte kusur nedeniyle indirim yapılmamasının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Eldeki davada davacılar ayrı ayrı manevi tazminat davaları açmıştır. Bu itibarla davacı sayısı kadar manevi tazminat davasının bulunduğunun anlaşılması karşısında, HMK’nin 323 vd. maddeleri uyarınca, reddine karar verilen manevi tazminat davaları bakımından, manevi tazminat talebinde bulunan davacıların ayrı ayrı vekâlet ücretinden sorumlu tutulmalarında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı işleten … ile davalı … Sigorta AŞ arasında … plakalı otomobile ilişkin 22/12/2014 başlangıç, 22/12/2015 bitiş tarihli ZMSS poliçesinin 22/12/2014 günü akdedildiği, eldeki davaya konu trafik kazasının ise 30/9/2015 tarihinde meydana geldiği anlaşılmıştır. ZMSS poliçesinin akdedildiği tarihte otomobil için sürekli sakatlık için öngörülen teminat limiti 268.000,00 TL olmakla birlikte, motorlu araç işletenler için, sakatlanma ve ölüm için kişi başına teminat limiti 1/1/2015 tarihinden itibaren 290.000,00 TL, sağlık gideri teminatı da 290.000,00 TL’ye yükseltilmiştir. KMAZMSGŞ’nin A. 1 inci maddesi uyarınca, sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibarıyla uygulamaya esas alınır. Bu itibarla davalı sigorta şirketinin kazanın meydana geldiği 30/9/2015 tarihi itibarıyla uygulanan limitlerle sorumlu tutulması gerekirken, poliçenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan limitlere göre karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: I-Davalı … Sigorta AŞ vekili ile davacı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, II-Davacılar … ve … vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının ölen davacı …’ın manevi tazminat davasında verilen hüküm yönünden, adı geçen davacı bakımından yukarıda açıklandığı şekilde işlem ve yargılama yapılarak karar verilmek üzere, HMK’nin 353/1-a/4 üncü maddesi uyarınca kaldırılmasına, III-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2 nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne; a)Davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … için 6.000,00 TL manevi tazminatın, olayın meydana geldiği 30/9/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’ten müteselsilen alınarak, adları geçen davacılara verilmesine, b)Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.776,06 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan karar ve ilam harcından manevi tazminat talebine isabet eden 170,78 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.605,28‬‬ TL karar ve ilam harcının, davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, c)İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabulüne karar verilen manevi tazminat tutarına göre belirlenen; aa) 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davalılar … ve …’ten müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’a verilmesine, bb) 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davalılar … ve …’ten müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’a verilmesine, d) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddine karar verilen manevi tazminat tutarına göre belirlenen; aa) 5.100,00 TL vekâlet ücretinin, davacı …’dan alınarak, vekille temsil edilen davalılar … ve …’e verilmesine, bb) 5.100,00 TL vekâlet ücretinin, davacı …’dan alınarak, vekille temsil edilen davalılar … ve …’e verilmesine, 2-Davacı …’ın maddi tazminat davasının kabulüne; a)8.998,92 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 784.621,08 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 792.620,00 TL maddi tazminatın, kazanın meydana geldiği 30/9/2015 tarihinden itibaren (davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsil edilerek davacı …’a verilmesine, davalı sigorta şirketinin teminat limitlerine göre 8.998,92 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 290.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 298.998,92 TL tazminattan sorumlu tutulmasına, b)Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54.143,87 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan karar ve ilam harcından maddi tazminat talebine isabet eden 3,42 TL karar ve ilam harcı ile tamamlama harcı olarak ödenen 2.800,00 TL karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 2.803,42 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 51.340,4‬0‬ TL karar ve ilam harcının, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, davalı … Sigorta AŞ’nin 20.424,61 TL karar ve ilam harcından sorumlu tutulmasına, c)İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabulüne karar verilen maddi tazminat miktarına göre hesaplanan 56.681,00 TL nispi vekâlet ücretinin, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’a verilmesine, davalı … Sigorta AŞ’nin 31.759,90 TL nispi vekâlet ücretinden sorumlu tutulmasına, 3-Davacı tarafından harcanan 800,00 TL bilirkişi ücreti, 521,75 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 1.321,75 TL yargılama giderinden, davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%97,04 kabul, %2,96 ret) 1.282,62 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacılara ödenmesine, davalı … Sigorta AŞ’nin 468,95 TL yargılama giderinden sorumlu tutulmasına, kalan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4-Davacılar tarafından peşin ödenen ve manevi tazminat davasında hükmolunan karar ve ilam harcından mahsup edilen 170,78 TL’nin davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacılara ödenmesine, 5-Davacı tarafından peşin ödenen ve maddi tazminat davasında hükmolunan karar ve ilam harcından mahsup edilen toplam 2.803,42 TL’nin davalılar …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a ödenmesine, 6-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333 üncü maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, IV-İstinaf incelemesi bakımından; 1-Davacılar … ve … tarafından peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından geri verilmesine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 55.919,93 TL istinaf karar ve ilam harcından, davalılar tarafından peşin yatırılan toplam 32.895,35‬ TL nispi istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 23.434,44‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, davalı … Sigorta AŞ’nin bakiye 15.664,16‬ TL istinaf karar ve ilam harcından sorumlu tutulmasına, 3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı … tarafından harcanan posta ve tebligat gideri 67,50 TL, istinaf kanun yolu başvuru harcı 220,70 TL olmak üzere toplam 288,20 TL yargılama giderinin, davalı … Sigorta AŞ’den tahsil edilerek, adı geçen davacıya verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince, kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, manevi tazminata ilişkin hükümler yönünden HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin; maddi tazminata ilişkin hüküm yönünden ise HMK’nin 361 inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 4/4/2023