Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1965 E. 2022/1737 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/1965
Karar No: 2022/1737
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 18/11/2021
Numarası: 2021/113 (E) 2021/1267 (K)
Davanın Konusu: İtirazın İptali
Karar Tarihi: 18/10/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, ZMSS poliçesini düzenleyen davacının, gerçekleşen riziko nedeniyle dava dışı üçüncü kişilere ödediği tazminatın, sigortalısından rücuen tahsili için yürütülen takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; Davanın kabulü ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin aynen devamına karar verilmiş; karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvurusunda; Müvekkilinin olay yerini terk etmekte kusurunun ve kastının bulunmadığını, kazanın oluşmasında tüm kusurun durmakta olan araca arakadan çarpan … plakalı araç sürücüsünde olduğunu, … plakalı araçta oluşan hasarların giderilmesine yönelik yapılan harcamalar ile ilgili faturalar dosyaya delil olarak sunulmadan düzenlenen bilirkişi raporuna göre verilen kararın eksik inceleme neticesinde olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355. maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: Davanın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67. maddesinde öngörülen bir yıllık süre içinde açıldığı, davacı sigortacı tarafından dava dışı zarar görene 25/02/2020 tarihinde 936,58 Euro hasar tazminatı ödediği konularında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının ZMS sigortalısının sürücüsü ile dava dışı araç sürücüsünün kusur oranları, hasar miktarı ve davalının poliçe uyarınca tazminattan sorumlu olup olmadığı hususlarındadır. Öncelikle, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki kusura ilişkin değerlendirme ile trafik tespit tutanağındaki belirlemeler arasında çelişki bulunmadığı, bilirkişi raporunun oluşa ve dosya içeriğine uygun olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin kusura ilişkin itiraszı yerinde görülmemiştir. Yine, hasar dosyasında bulunan eksper raporundaki tespitler ile bilirkişinin bu tespitlerin yerinde görüldüğüne dair görüşü de dosya içeriğine aykırı görülmemiştir. İstinaf başvurusunda ileri sürüldüğünün aksine, yapılan onarım giderlerinin belgeye/faturaya bağlanmaması, zararın oluşmadığı veya hesaplanan kadar olmadığı sonucunu doğurmayacağı gibi %50 oranında kusurlu olduğu anlaşılan davalının zarardan sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Diğer yandan; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında sigortacının rücu hakkı, KTK’nın 95/2. maddesi ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında (KMAZMSSGŞ) düzenlemeye tabi tutulmuştur. Bu tür davalarda sigortacı KTK’nın 95/2. maddesi gereğince tazminat yükümlülüğünün azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin halleri üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceğinden zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre kendi sigorta ettirenine rücu edebilir. Davalı adına kayıtlı aracın ZMSS poliçesini düzenleyen davacı sigorta şirketi, sigortalı aracın dava dışı sürücüsünün kusurlu ve sorumlu olmasına rağmen olay yerini terk ettiğini ileri sürerek poliçe kapsamında ödediği tazminatı sigortalıdan rücuen tazmini talebinde bulunmuştur. Poliçenin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan KMAZMSSGŞ’nin, “Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının İşletene Rücu Hakkı” başlıklı B.4. maddesinin 3. fıkrasının “f” bendi uyarınca; ödemede bulunan sigortacı bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde, kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir. Düzenlemeye konu rücu nedeni sırf bedensel yaralanmayla sonuçlanan trafik kazaları ile sınırlı olmayıp maddi hasarla sonuçlanan trafik kazalarını da kapsamaktadır. Poliçenin tanzim tarihinde ve olayın meydana geldiği günde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 1409. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanmalıdır. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin KMAZMSSGŞ’nin, A.6. maddesinde sayılan teminat dışında kalan haller ile B.4. maddesinde sayılan zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının sigortalıya rücu hakkı kapsamında olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı, KMAZMSSGŞ’nin, A.6. ve B.4. maddeleri ve TTK’nın 1446/2. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar yükümlülüğünü kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içindeymiş gibi ihbar ederse ispat yükü yer değiştirir. Bu durumda oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Davalı vekili, sigortalı aracın sürücüsünün diğer araç sürücüsü ile anlaştıklarını, diğer araç sürücüsünün, kusurun kendisine ait olduğunu beyan ettiğini ve olay yerinden ayrılabileceğini söylediğini ileri sürmekte ise de, ileri sürülen bu iddia ispat edilemediği gibi sözü edilen beyanlar davalının işleteeni olduğu aracın sürücüsünün olay yerini terk etmesi için genel şartlarda öngörülen zorunlu hallerde olay yerinden ayrılma kapsamında değerlendirilemez. Özetle, davalı taraf sürücüsünün olaydan sonra olay yerini geçeli ve kabul edilebilir bir nedenle terk ettiğini ispatlayabilmiş değildir. Bu durumda rücu koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf itirazlarının da reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine,2.Alınması gerekli 447,99 TL harçtan davalı tarafından peşin olarak yatırılan toplam 112 TL’nin mahsubu ile bakiye 335,99 TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3.Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4.İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5.İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nın 333/1 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.18/10/2022