Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1923 E. 2022/2256 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/1923
Karar No: 2022/2256
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 30/03/2022
Numarası: 2016/1249 (E) – 2022/233 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 20/12/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 35.065,82 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunda sigortalı araç sürücüsüne %80 oranında kusur yüklendiğini, ancak ceza davası kapsamında alınan raporda kusurunun bulunmadığı belirlenen sigortalı sürücünün beraatine hükmolunduğunu, Yargıtay’da onanarak kesinleşen kusur durumuna ilişkin hükmün maddi olgu oluşturması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kesinleşen maddi olgu bakımından ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesi hâkimi için bağlayıcı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74’üncü maddesi uyarınca; hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı biçimde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz. Başka bir anlatımla ceza mahkemesinin maddi olayın belirlenmesine dair hükmü hukuk hâkimini bağlar ise de; hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Tazminat davasına bakan hâkim, failin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığını, kusurun bulunup bulunmadığını, Ceza Hukuku esaslarına göre değil, Medeni Hukuk esaslarına göre belirleyecektir. Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı, gerek öğretide gerekse de yargısal uygulamada yerleşik biçimde kabul edilmektedir. Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin kanıt niteliğini taşır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24/12/2014 gün ve 2014/4-846 (E) – 2014/1091 (K) sayılı kararı) Somut uyuşmazlıkta davaya konu olay nedeniyle açılan ceza davasında düzenlenen bilirkişi raporunda, motosiklet sürücüsü davacı …’un şeride tecavüz etme kuralını ihlal ettiğinden asli kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsü …’in ise kusurunun bulunmadığı belirtilmiş, davaya konu trafik kazasının katılan …’un yönetimindeki motosikletle şeride tecavüz etmesi biçimindeki tam kusurundan kaynaklandığı gerekçesiyle taksiri bulunmayan sanık …’in beraatine ilişkin Bodrum 2’nci Sulh Ceza Mahkemesinin 8/11/2012 gün ve 2011/843 (E) – 2012/1034 (K) sayılı hükmü Yargıtay 12’nci Ceza Dairesinin 28/4/2014 gün ve 2013/18468 (E) – 2014/10169 (K) sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir. Eldeki davada ise Makine Yüksek Mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 11/6/2019 tarihli raporda, davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı araç sürücüsü …’in yönetimindeki otomobilin hızını yol ve trafik koşullarına göre ayarlamadığını, tali yoldan kavşağa gelmesine karşın anayoldan gelerek kavşağa giren motosiklete yol vermediği gerekçesiyle %80, yönetimindeki motosikletle kavşağa yaklaşırken yeterince yavaşlamayan, hızını aracın teknik özelliklerine, yol ve trafik koşullarına göre ayarlamayan davacı sürücünün ise %20 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş; hükme esas alınan ATK Trafik İhtisas Dairesinin 4/12/2020 tarihli raporunda da yönetimindeki otomobil ile seyir halinde iken yola gereken derecede dikkat etmeyen, görüş alanını kontrol altında bulundurması, olay yeri kavşağa geldiğinde kavşak kollarına dair gerekli ve yeterli kontrolleri yapması, katılacağı yoldaki araçların seyir durumlarını dikkate alması gerekirken bu konulara uymayıp seyir istikametine göre sol tarafındaki yoldan düz devam etmek suretiyle gelmekte olan davacı sürücü idaresindeki motosiklete ilk geçiş hakkı vermeyen sürücü …’in %80, seyir istikametine göre sağ tarafındaki yoldan gelen sürücü yönetimindeki otomobile karşı zamanında uyarıda bulunarak, yeterli ve gerekli önlemi alması gereken davacı sürücünün ise %20 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Görüldüğü üzere Bodrum 2’nci Sulh Ceza Mahkemesinin 8/11/2012 gün ve 2011/843 (E) – 2012/1034 (K) sayılı hükmünde maddi olay çarpma noktası bakımından değerlendirilerek davalıya ZMSS poliçesiyle sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu, eldeki davada ise kazanın meydana geldiği kavşaktaki geçiş üstünlüğünün kime ait olduğu ve davalıya ZMSS poliçesiyle sigortalı araç sürücüsünün kavşağa giriş koşullarına uymadığı konuları değerlendirilerek davalıya ZMSS poliçesiyle sigortalı araç sürücüsünün %80 oranında kusurlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Diğer bir anlatımla eldeki dava bakımından hukuk hâkimini bağlayıcı nitelikte somut olgu bulunmamaktadır. Bu itibarla hukuk hâkimi, yukarıda açıklanan TBK’nin 74’üncü maddesi uyarınca, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararıyla bağlı olmadığından, davalı vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.395,35 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 598,83‬ TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 1.796,52‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/12/2022