Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1895 E. 2023/15 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/1895
Karar No: 2023/15
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 14/06/2022
Numarası: 2021/436 2022/442
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 12/1/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince verilen 22/10/2018 gün ve 2017/975 (E) – 2018/157 (K) sayılı karar davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusu üzerine Dairemizin 2084/2021 gün ve 2019/1923 (E) – 2021/622 (K) sayılı kararı ile destek …’in destek payı alacaklısı kızı … için ayıracağı destek geliri payı hesaplanarak davacının uğradığı destek zararının belirlenmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının isabetli olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiş; Dairemiz kararının ardından sürdürülen yargılama sonrasında ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, 130.617,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; hüküm tarihine en yakın verilere göre hesap yapılması gerektiğini, TRH 2010 Yaşam Tablosunda yer alan ölçütler dikkate alınarak olası yaşam süresinin belirlenmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete sigortalı araç sürücüsü ölenin kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunu, bu nedenle davacının taleplerinin teminat kapsamı dışında kaldığını, bir kimsenin kendi kusuruyla neden olduğu zarara kendisinin katlanması gerektiğini, yansıma zararın koşullarının gerçekleşmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nin 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davacı …’in eşi olan destek …’in, yönetimindeki davalı … Sigorta AŞ’ye (eski unvanı … Sigorta AŞ) Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı … plakalı araç ile 7/12/2014 günü seyir halinde iken meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu öldüğü konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Somut olayda, tartışılması gereken hukuki sorun, destek …’in 7/12/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle davacı lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceğine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 91’inci maddesinin 1’inci fıkrasında, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanunun 85/1’inci maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı belirtilmiş, anılan Kanununun 85’inci maddesinin son fıkrasında maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, dava konusu rizikonun gerçekleştiği ve kasko poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1’inci maddesinde sigortanın kapsamı, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” biçiminde ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, ZMSS; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3’üncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekirki, tehlike sorumluluğu niteliğindeki işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumuluğu da KTK’nin 91’inci maddesinde düzenlenen sorumluluğu da tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmelidir. Öyleyse, hem işletenin hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibarıyla tehlike sorumluluğuna ilişkin olduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınarak, çözümlenmesi gerekmektedir. KTK’de mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu yanında, ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan kapsam dışında kalan hallerin düzenlendiği 92’nci maddesinde;“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar. a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b)İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c)İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d)Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f)Manevi tazminata ilişkin talepler.” hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve sınırlı olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır. Somut uyuşmazlık bakımından, davalı … Sigorta AŞ ile dava dışı … arasında 14/10/2014 tarihinde, 16/10/2014-16/10/2015 dönemini kapsayan ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği 7/12/2014 tarihinde; 26/4/2016 gün ve 29695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 4’üncü maddesiyle değiştirilen KTK’nin 92/g maddesinin yürürlükte olmadığından, 1/6/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklikten önce yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının (KMAZMSSGŞ) uygulanması gerekmektedir.Haksız bir eylem sonucu ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 53/3’üncü maddesine dayanarak bu sebeple uğradıkları kayıpların ödettirilmesini isteyebilir. Öğretide destek, “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da “… Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir…” olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Aile bireylerinin dayanışması, birbirlerine yardım ve hizmet etmesi, bakıp gözetmeleri, koruyup kollamaları bir yaşam gerçeğidir. Genel yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışı, yetişkin bir insanın anne ve babasına ve belirli bir düzeyde destek olacağını gösterir, anne ve babanın gereksinimleri bulunmasa dahi evladın onlara yardım etmesi, hayatın alışılmış gereklerine göre doğal ve ahlaki bir ödevdir. Bu yardımın mutlaka geçimlerini sağlamaya yönelik olması da gerekmez. Anne ve babanın çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceğinin kabulü, hayatın olağan akışına, Türk örf, adet ve geleneklerine uygun düşer. Yetişkin bir insanın anne ve babasına her durumda ve her biçimde destek olduğu kabul edilir. Diğer yandan Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre, çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde; yaşları, eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler arasında, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği konusunda da herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/6/2011 gün ve 2011/17-142 (E)- 2011/411 (K) sayılı kararında açıklandığı gibi; murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir. Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; ileri sürüldüğü gibi desteğin sürücüsü olduğu araçla tek taraflı kaza yapmasından kaynaklansa bile salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Bu halde sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre poliçenin akdedildiği tarihte KTK’nin 92/g maddesinin yürürlükte olmadığı da gözetildiğinde; sürücü miras bırakanın, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuruyla olsun, salt ölmüş olmasıyla, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan oluşan zarar, gerek Kanun gerekse poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez. Bu nedenle destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır. Öte yandan davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.Somut olayda, davacının talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir. Sonuç olarak yeni KMAZMSSGŞ’nin yürürlüğe girdiği 1/6/2015 gününden önce desteğin tam kusuruyla meydana gelen ve desteğin ölümüyle sonuçlanan kazada, desteğin kusurunun destek alacaklılarına yansıtılması olanağı bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; ölenin desteğinden yoksun kalan davacının bu sebeple uğradığı zararın, rizikonun meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan ZMSS teminatında belirtilen limit kapsamında davalı … Sigorta AŞ’den tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Aktüerya uzmanı bilirkişi 3/4/2017 tarihli raporunda davacının destekten yoksun kalması nedeniyle uğradığı zararı PMF 1931 Yaşam Tablosuna göre hesaplamış, ilk derece mahkemesi 22/10/2018 gün ve 2017/975 (E) – 2018/157 (K) sayılı kararıyla davanın kabulüne, 138.729,97 TL’nin davalıdan tahsiline hükmolunmuş; davalı sigorta şirketi vekilinin bu karara karşı istinaf kanun yolu başvurusu üzerine Dairemizin 20/4/2021 gün ve 2019/1923 (E) – 2021/622 (K) sayılı kararıyla kaldırılmasına karar verilmiştir. Böylece davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin önceki hükmüne yönelik zararın hesaplanmasında esas alınan yaşam tablosu bakımından istinaf kanun yoluna başvurmadığı da gözetildiğinde, davacının destekten yoksun kalma zararının hesaplanmasında PMF 1931 Yaşam Tablosunun kullanılması artık sigorta şirketi lehine usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. Bu itibarla, davacının destekten yoksun kalması nedeniyle uğradığı zararın hesaplanmasında PMF-1931 Yaşam Tablosunun kullanılması ve bilirkişinin kök raporunun düzenlendiği 3/4/2017 tarihindeki verilerek esas alınarak ölen desteğin bekar kızı … için ayıracağı destek geliri payı ayrıldıktan sonra davacının destekten yoksun kalması nedeniyle uğradığı zararın belirlenmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan aktüerya uzmanı bilirkişinin ek raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı … vekili ile davalı … Sigorta AŞ vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 99,20 TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu uyarınca davalıdan alınması gereken 8.922,45 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 2.230,00 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 6.692,45‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı … ve davalı … Sigorta AŞ’nin istinaf başvuruları nedeniyle sarf ettikleri yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/1/2023