Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1454 E. 2022/1958 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/1454
Karar No: 2022/1958
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 31/03/2022
Numarası: 2018/985 (E) – 2022/276 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve manevi tazminat
Karar Tarihi: 8/11/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının yolcu olarak bulunduğu, davalı … AŞ’ye (eski unvanı … Sigorta AŞ) Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı dava dışı …’ın yönetimindeki … plakalı otobüse … plakalı aracın arkadan çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası sonucunda, davacının yaralandığını belirterek, bu kaza nedeniyle uzun süre tedavi gören ve maluliyeti ortaya çıkan müvekkilinin zararının karşılanması için fazlaya ilişkin hakları saklı kalma koşuluyla 1.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunarak olay nedeniyle müvekkili şirket tarafından 24.149,60 TL ödenen davacı vekilinin müvekkili şirketi ibra ettiğini belirterek, toplanmasını istediği kanıtları bildirmiş davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, geçici iş göremezlik süresinin dokuz aya kadar uzayabileceği saptanan ve sürekli maluliyetinin bulunmayan davacının zararının karşılandığı gerekçesiyle davanın reddine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı … vekili dilekçesinde özetle; hükme esas alınan aktüerya uzmanı bilirkişinin raporuna yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, müvekkili davacının gelirinin 4.000,00 TL olduğunu beyan etmelerine karşın, raporun davacının gelirinin asgari ücret olduğu kabul edilerek düzenlendiğini, tazminatın hesaplanmasında olay tarihinden rapor tarihine kadar yıllara göre bilinen ve bilinmesi gereken tüm kazançların dikkate alınması gerektiğini, itirazlar dikkate alınmadan ve yeni bir rapor düzenlenmeden hüküm kurulması suretiyle hukuki dinlenilme haklarının kısıtlandığını ve ispat hakkını kullanamadıklarını, gerçek gelirin saptanması bakımından sorumluluğun yerel mahkemede olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, 8/10/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan ve kendisine ZMSS poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketi tarafından 26/7/2017 günü 24.149,60 TL ödenen davacının vekili vasıtasıyla davalı sigorta şirketini 22/6/2017 günü düzenlenen ibraname ile ibra ettiği anlaşılmış olmakla birlikte eldeki davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 111’inci maddesinde öngörülen iki yıllık hak düşürücü süre içinde 13/8/2018 günü açıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkili davacının 8/10/2015 günü meydana gelen trafik kazasında %8 oranında engelli kalmasına neden olacak biçimde yaralandığını ileri sürmüş, dava dilekçesi ekinde sunduğu kanıtlarını bildirdiği dilekçede ise gelire ilişkin herhangi bir beyanda bulunmamış, davacının ekonomik ve sosyal durumuna ilişkin kolluk tarafından düzenlenen 17/9/2018 tarihli tutanakta ise davacı …’ın aylık ve yıllık olarak düzenli bir gelirinin veya herhangi bir yan gelirinin bulunmadığı belirtilmiş, Sosyal Güvenlik Kurumundan getirtilen belgelerin incelenmesinden ise olayın meydana geldiği 8/10/2015 tarihi itibarıyla mobilya montaj işçisi olarak çalışan davacının 2015 yılı Ekim ayı itibarıyla prime esas kazancının 2.238,05 TL olduğunu, dosyaya getirtilen İstanbul Anadolu 15’inci İş Mahkemesinin 2016/852 (E) sayılı dosyaya için aktüerya uzmanı tarafından düzenlenen raporda ise davalı işyerinde tespit edilen son ücretin 2.238,05 TL olan davacının söz konusu dönemdeki gelirinin asgari ücretin 1,72 katı olduğu belirtilerek hesap yapıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise Ocak-Eyül 2015 arasında çalışması karşılığı prime esas kazançları yasal asgari ücret seviyesinde olan davacının Ekim 2015 brüt ücretinin 2.238,05 TL olduğunu, sigortalının çalışmaya başladığı Nisan 2016 tarihinden itibaren prime esas kazançlarının yasal asgari ücret seviyesinde olduğunun tespit edildiğini belirterek, sürekli sakatlıktan kaynaklanan zarar hesaplanırken ileride elde edeceği kazancın asgari ücret seviyesinde olacağı varsayımına dayanılarak hesaplama yapılmıştır. Sürekli sakatlık nedeniyle uğranılan zarardan kaynaklanan tazminatın hesaplanmasında, davacının gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru biçimde saptanması yönünden önemlidir. Bu anlamda belirli bir işte ücret karşılığı çalışan kişiler ile bedeni çalışma ya da ticari işletmesinde sürdürdüğü faaliyet karşılığında kazanç elde eden kişilerin sürekli sakatlık tazminatının hesaplanmasında esas alınacak gelirin farklı değerlendirilmesi zorunludur. Ücret karşılığı çalışan kişilerin gelirinin sürekli ve düzenli olması gerekmektedir. Performansa bağlı ve prim esasına dayalı ödemeler kesin olmayan ödemelerdir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, aktüerya uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporu hükme elverişli değildir. Tarafların iddialarına ve savunmalarına göre davacı tarafın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesindeki yetersizlik iddiasında bulunduğu gözetilerek tazminat hesabının yapılması gerekir. Zarar sorumlusu olan davalı tarafından ödenen bedellerin ödemenin yapıldığı 26/7/2017 tarihi itibarıyla yeterli olup olmadığının belirlenmesi için; öncelikle, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabının yapılması ve hesaplanan bu bedel ile davalı tarafından ödenen bedel arasında aşırı fark olup olmadığının belirlenmesi; aşırı fark bulunduğunun belirlenmesi halinde, hesap tarihindeki verilere göre hesaplanacak tazminattan, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davadan önce davalının ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri düşülerek sonuç tazminatın belirlenmesi gerekirken, davacının ileride elde edeceği gelirin asgari ücret olacağı varsayımına dayanılarak zararın hesaplanması yerinde değildir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.