Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1384 E. 2022/1798 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/1384
Karar No: 2022/1798
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 29/03/2022
Numarası: 2020/703 (E) – 2022/254 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve manevi tazminat
Karar Tarihi: 26/10/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’in yönetimindeki … plakalı aracın adı geçen sürücünün alkollü biçimde aşırı hızla araç kullanması nedeniyle çarptığı … plakalı aracın sürücüsü davacı …’ın yaralanmasına neden olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 26.325,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde, … plakalı aracın müvekkiline Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı olduğunu belirterek toplanmasını istediği delilleri bildirmiş, davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; manevi tazminat davası yönünden bilirkişi incelemesi yoluna gidilemeyeceğinden verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, maddi tazminat davası yönünden ise mevcut delillere göre talebe uygun karar verilmesi gerektiğini, mahkemenin usulden ret kararı vermesinin de yerinde olmadığını, müvekkili ile sigorta şirketi arasında anlaşmaya varıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan incelemede:Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin 28/9/2021 tarihli duruşmasında, dava dosyasının Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesine gönderilerek Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre davacının geçici iş göremezlik süresine ilişkin rapor düzenlenmesinin istenilmesine, rapor için takdiren 1.000,00 TL ücret takdirine, davacı vekiline 1.000,00 TL bilirkişi ücreti delil avansının mahkeme veznesine yatırması için iki haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içinde ücret yatırılmadığı takdirde bilirkişi incelemesi talebinden vazgeçmiş sayılacağının ihtarına; davacı vekiline taraf sayısının beş katı 285,00 TL tebligat gideri ile diğer iş ve işlemler için 100,00 TL olmak üzere toplam 385,00 TL gider avansını mahkeme veznesine yatırması için bir haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içinde gider avansının yatırılmaması halinde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedileceğinin ihtarına karar verilmiş; bu duruşmayı izleyen 18/1/2022 tarihli duruşmada ise müvekkili ile anne ve kardeşlerinin koronavirüse yakalanması nedeniyle karantinaya alındıklarını, bu nedenle müvekkili ile iletişime geçemediğini beyan eden davacı vekilinin davacı ve ailesinin koronavirüs nedeniyle karantinaya alındığına ve hastaneye yatırıldığına dair belgeleri sunması için iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde bu kanıtlara dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına karar verilerek, gider avansını yatırmak üzere davacıya verilen kesin sürenin 5/10/2021 günü dolduğu, davacıya ait laboratuvar sonuç raporunun ise 20/10/2021 tarihini taşıdığını, davacının karantinaya alındığına dair ve karantina süresini gösterir belgenin dosyaya sunulmadığını, engelin kalktığı tarihten itibaren iki haftalık süre içinde de eski hale getirme talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle dava şartı eksikliğinden davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır. HMK’nin 114’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının “g” bendine göre, davacının dava açarken yargılama harçlarının yanı sıra yatırmak zorunda olduğu Gider Avans Tarifesinde belirlenen gider avans tutarının peşin ödenmesi dava şartlarındandır. Aynı Kanunun “Harç ve gider avansının ödenmesi” başlıklı 120’nci maddesinin 1’inci fıkrasına göre; davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Aynı maddenin 2’nci fıkrası gereğince; avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. HMK’nin “Delil ikamesi için avans” başlıklı 324’üncü maddesinin 1’inci fıkrası gereğince; taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Aynı maddenin 2’nci fıkrasına göre; taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. TBMM Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunda yer alan Hukuk Muhakemeleri Kanun Tasarısının 328’inci maddesinde yer verilen HMK’nin 324’üncü maddesinin gerekçesinde, “Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 125 inci maddede davacının dava masraflarının karşılığı olarak avans ödemesi öngörülmüştür. Bu avans, davacının delillerinin toplanması için yapılması gereken harcamaları da kapsar. Bu maddede ise daha çok davalının delillerinin toplanması için ödemesi gereken avans düzenlenmiştir. Öte yandan davacının avansı yönünden “Dava şartları” başlıklı 119 uncu maddede hüküm getirilmiştir. Davacının avansı yatırmış olması dava şartlarındandır. Şu hâlde davacı avansının yargılamanın devamı sırasında yetersiz kalması hâlinde, uygulanacak hüküm, bu maddeden ziyade 125 inci madde hükmüdür…” ifadelerine yer verilmek suretiyle, gider avansının davacının dava masraflarının karşılanması amacıyla, delil avansının ise daha çok davalının delillerinin toplanması amacıyla getirildiği vurgulanmıştır. HMK’nin 120’nci maddesinde düzenlenen gider avansı ile aynı Kanunun 324’üncü maddesinde düzenlenen delil avansı birbirinden farklıdır. Gider avansı, taraf sayısının beş katı tutarında tebligat ücreti ile diğer işlemler için alınan avansı içerir. Bununla birlikte gerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 4’üncü maddesinde, gerekse Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 205’inci maddesinde gider avansı, delil avansını da kapsayacak biçimde hatalı düzenlenmiştir. Gerçekten de anılan yönetmeliğin 205’inci maddesine göre, gide avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder denilmektedir. Bu avansın dava açarken mahkeme veznesine yatırılması zorunludur. Ancak aynı maddede delil avansının ödenmesine, hâkim tarafından dilekçe verilmesi, ön inceleme aşaması veya tahkikatın başında karar verilir denilmektedir. Böyle olunca Yönetmeliğin 205’inci maddesinin 1’inci ve 5’inci fıkraları birbiriyle çelişkilidir. Gider avansının davanın başında alınması zorunlu ise de, delil avansının başında alınmasında hiçbir zorunluluk bulunmamaktadır. Zira delil avansının hangi deliller için ne kadar alınması gerektiği, en erken dilekçelerin verilmesi, ancak daha çok önce ön incelemede, bazen de tahkikatın başında belirlenecek ve bundan sonra tarafların delil avansı yatırılması istenecektir. Delil avansı, daha dava açılırken davanın başında alınırsa ön inceleme aşamasında taraflar arasında uyuşmazlık konusu oluşturmayan, taraflar arasında tartışmasız olan hususlar hakkında da gereksiz olarak delil avansı yatırılmış olacaktır. Çünkü davacı henüz dava dilekçesinde delillerini bildirirken davalının hangi hususlara itiraz edeceğini, hangi hususlar hakkında itirazlarının olmayacağını bilemeyecektir. (Prof Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof Dr. Muhammet Özekes, Doç. Dr. Mine Akkan, Doç. Dr. Hülya Taşkorkmaz, Medeni Usul Hukuku, 15 bası, sayfa 933 vd.) Bu itibarla, HMK’nin 120’nci maddesi ile 03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin (HMKUY) 45’inci maddesindeki düzenlemelere göre; tarifede sayılan gider avanslarının dava dilekçesi ile davanın açılması sırasında mahkeme veznesine yatırılması gereken gider olması nedeni ile delil dilekçesinde başka delilere dayanmış olan davacı yönünden HMK’nin 120’nci maddesinin uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle; bu dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderlerin “delil avansı” kabul edilip HMK’nın 324’üncü maddesinin uygulanması suretiyle sonuca gidilmesi gerekir (YHGK’nin 12/12/2012 gün ve 2012/9-1170 (E), 1172 (K) sayılı kararı). Dolayısıyla, delil avansının usulüne uygun olarak verilen kesin süre içinde yatırılmaması durumunda davanın dava şartı yokluğundan değil, bu delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacağının kabulü ile dosyadaki mevcut delillere göre davanın esası hakkında karar verilmesi gerekir. Diğer yandan HMK’nin “Sürelerin belirlenmesi” başlıklı 90’ıncı maddesinde, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.” biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir. Aynı Kanunun 94’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Yukarıdaki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere kanun ya da hâkim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Bu nedenle, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı HMK’nin amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Ayrıca hâkim tarafından kesin süre verilirken, kesin süreye konu işlemin tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması, verilen sürenin amaca uygun, işlemin yapılmasına elverişli ve makul bir süre olması, yapılması gereken iş veya işlemlerin ayrıntılı bir şekilde açıklanması ve yapılması gereken işlemin verilen kesin sürede yapılmaması halinde, kesin sürenin sonuçlarının tarafa açıklanması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda ne şekilde karar verileceğinin açıkça bildirilmesi veya gerektiğinde buna ilişkin açıklamanın yer aldığı davetiyenin tebliğ edilmesi zorunludur. Başka bir anlatımla kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının, yasaya ve içtihatlara uygun biçimde oluşturulması, duraksamaya neden olmayacak biçimde açık olması gerekir. Eldeki davada ise HMK’nin 120’nci maddesinde öngörülen gider avansı davacı vekili tarafından davanın açıldığı tarihte 3/5/2018 günü yatırılmış, ilk derece mahkemesince 28/9/2021 tarihli duruşmada ise 1.000,00 TL delil avansı niteliğinde bilirkişi ücreti ile 385,00 TL gider avansının yatırılması için davacı vekiline süre verilmiştir.Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, davacı vekili tarafından HMK’nin 120’nci maddesinde öngörülen gider avansının davanın başında yatırıldığı gözetildiğinde, 28/9/2021 tarihli duruşmada verilen ara kararına konu “gider avansının”, delil avansı niteliğini taşıdığının kabulü gerekmektedir. Bu nedenle eldeki davada hukuki sorun, delil avansının yatırılmamasının sonuçlarına bağlı olarak çözülmesi gerekecektir. İlk derece mahkemesinin 28/9/2021 tarihli duruşmada verdiği kesin sürenin dosya içeriğine uygun olduğundan söz etme olanağı bulunmamaktadır. Çünkü ara kararında, delil avansı olarak kabulü gereken ücretin yatırılmaması durumunda mevcut delillere göre karar verileceği belirtilmemiş, 385,00 TL’nin yatırılmasına ilişkin ara kararında da 100,00 TL ücretin ne için yatırılması gerektiği açıklanmamıştır. Başka bir anlatımla mahkemece verilen kesin süreye ilişkin ara kararında, kesin süre içinde delil avansının yatırılmaması halinde hangi delilden kanıttan vazgeçilmiş sayılacağı konusunda uyarıda bulunulmamış, mevcut delillerle yetinilerek karar verileceği açıklanmamıştır. Bu nedenle yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek, delil avansının hangi delil için yatırılması gerektiği, yatırılmaması durumunda sonuçlarının ne olacağı ve mevcut delillere göre karar verileceği duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanıp bu konuda uyarıda bulunularak davacıya kesin süre verilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davanın usulden reddine hükmolunması doğru olmamıştır. Kararın kaldırılma gerekçesine göre davacı vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü diğer istinaf nedenleri bu aşamada inceleme dışı bırakılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk derece mahkemesi hükmünün HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan miktarın yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/10/2022