Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/133 E. 2023/18 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/133
Karar No: 2023/18
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 23/02/2021
Numarası: 2013/377 (E) – 2021/59 (K)
Birleşen İstanbul Anadolu 15’inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1217 (E) sayılı davasında:
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 12/1/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İstanbul 3’üncü Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/377 (E) sayılı asıl davasında:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’ın yönetimindeki davalı …’a ait, davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı … plakalı minibüsü yolun sağ tarafına tam yanaştırmadan, aynı yönde arkadan gelen araçlara geçiş izni vermeksizin orta çizgiye yakın mesafede durdurarak, davacılar … ve … ile ölen …’ı araçtan indirdiğini, bu sırada sürücüsü davalı …’ın yönetimindeki, davalı … Sanayi Limited Şirketine ait, davalı … Sigorta Şirketine ZMSS poliçesiyle sigortalı … plakalı kamyonetin …’a çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde davacı baba … için 20.000,00 TL, davacı anne … için 20.000,00 TL, davacı kardeş … için de 20.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; davacı … için 100.000,00 TL, davacı … için 100.000,00 TL, davacı … için 100.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …, … Limited Şirketi, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 30/10/2017 günü sunduğu dilekçeyle davacı … için talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatını 36.577,40 TL’ye, davacı … için talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatını ise 39.184,94 TL’ye yükseltmiştir. Davalılar …, …, …, … Sigorta Şirketi ve … Sigorta AŞ vekili ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde davanın reddini savunmuşlardır. Birleşen İstanbul Anadolu 15’inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1217 (E) sayılı davasında: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’ın yönetimindeki davalı …’a ait, davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı … plakalı minibüsü yolu boşaltmadan hatalı biçimde durdurarak, ölen …’ı araçtan indirdiğini, bu sırada sürücüsü davalı …’ın yönetimindeki, davalı … Limited Şirketine ait, davalı … Sigorta Şirketine ZMSS poliçesiyle sigortalı … plakalı kamyonetin …’a çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde davacı baba … için 10.000,00 TL, davacı anne … için 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 13/10/2020 günü verdiği ıslah dilekçesiyle davacı … için talep ettiği maddi tazminat tutarını 38.0344,37 TL’ye, davacı … için talep ettiği maddi tazminat tutarını ise 40.313,64 TL’ye yükseltmiştir. İlk derece mahkemesince, İstanbul 3’üncü Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/377 (E) sayılı asıl dava dosyasında; 39.184,94 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar …, … Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine; 36.184,94 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar …, … Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine; davacı … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı davasının reddine; davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …, … Limited Şirketi, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, adları geçen davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine; birleşen İstanbul 15’inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1217 (E) sayılı dava dosyasında, 40.313,64 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar …, … Sanayi Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine; 38.034,37 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar …, … Sanayi Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … dilekçesinde özetle; hükme esas alınan kusur oranlarına itiraz ettiğini, herhangi bir dayanak olmaksızın %50 oranına göre hesaplama yapıldığını, dava süresince alınan raporlarda yer alan hesaplamalar arasında ciddi farklılıklar bulunduğunu, raporların kendisine tebliğ edilmediğinden itiraz hakkının elinden alındığını, gerekmesine karşın ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılmaksızın aleyhine fahiş miktarda manevi tazminata hükmolunduğunu, hukuka aykırı verilen kararın bozulması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmedilen maddi tazminat tutarları ile hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunda yer alan tutarların örtüşmediğini, çelişkili ve hatalı hesaplamaya dayanan bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, ölen …’ın askerlik hizmeti süresinin kazanç tespitinde dikkate alınmaksızın hesaplama yapıldığını, müvekkiline sigortalı araç sürücüsü …’ın tali kusurunun kazaya etkisi bulunmadığı gibi atfedilen kusurun kabul edilemeyeceğini, dosyada temin edilen kusur raporları arasında çelişkiyi giderecek rapor alınmadığını, kabul anlamına gelmemesi koşuluyla sorumluluğu sigortalının kusuru ile sınırlı olan müvekkili şirketin de diğer davalılar ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasını kabul etmediklerini, reddine karar verilen tazminat miktarı üzerinden davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunda maddi hata yapıldığını, bilirkişi raporunda nihai zararın yetiştirme giderinin mahsubu ile hesaplanmasından sonra müvekkili sigorta şirketi yönünden %40 kusur oranına göre hesaplama yapılırken bakım ve yetiştirme gideri indiriminin yapılmadığını; müvekkili şirkete sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığını, ilk derece mahkemesi tarafından düzenletilen kusura ilişkin raporların yetersiz olduğunu, kaldı ki kusur oranlarının belirlenmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, müvekkili sigorta şirketinin tüm tazminattan müteselsilen sorumlu tutulamayacağını, ilk derece mahkemesince alınan hesap raporlarında tazminatlar yönünden açık farklar bulunduğunu; müvekkili sigorta şirketinin sorumluluk sınırının açıkça kararda belirtilmediğini; 12/9/2017 tarihli ek raporda kusur oranlarına göre tazminat dağılımı yapılırken yasal dayanağı olmayacak biçimde %50 oranına göre tazminat dağılımı yapıldığını, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 176’ncı maddesine aykırı biçimde davacı vekilinin asıl davada iki kez ıslah dilekçesi sunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; birinci derecede kusurlu olduğu saptanan davalı …’ın %40 oranında kusurlu olduğunun kabul edilmesinin hatalı olduğunu, davalılardan …’ın olayın oluşumunda ikinci derecede etkili olduğu yönündeki belirlemenin kabul edilemeyeceğini, kazaya kasıt ile bir tutulabilecek ölçüde ağır ve asli kusuruyla neden olan … ile ölen …’a aynı oranda yüklenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 15/5/2018 tarihli bilirkişiler kurulu raporunda yer alan ayrışık oy gerekçesinin dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini, davacı kardeşin destekten yoksun kalma tazminatı hakkı bulunmadığına ilişkin düşüncenin usul ve yasaya aykırı olduğunu; olası yaşam sürelerinin TRH 2010 tablosuna göre belirlenmesi ve bilirkişi raporunda kazanç durumunun asgari ücretten hesaplanması gerektiğini; bilirkişi raporunda belirlenen destek payı oranları düşük, hükmolunan manevi tazminat miktarının da olayın oluşu ve sonuçları dikkate alındığından oldukça az olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nin 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda:Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Öğretide destek, “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da “… Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir…” olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.Aile bireylerinin dayanışması, birbirlerine yardım ve hizmet etmesi, bakıp gözetmeleri, koruyup kollamaları bir yaşam gerçeğidir. Genel yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışı, yetişkin bir insanın anne ve babasına ve belirli bir düzeyde destek olacağını gösterir, anne ve babanın gereksinimleri bulunmasa dahi evladın onlara yardım etmesi, hayatın alışılmış gereklerine göre doğal ve ahlaki bir ödevdir. Bu yardımın mutlaka geçimlerini sağlamaya yönelik olması da gerekmez. Anne ve babanın çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceğinin kabulü, hayatın olağan akışına, Türk örf, adet ve geleneklerine uygun düşer. Yetişkin bir insanın anne ve babasına her durumda ve her biçimde destek olduğu kabul edilir.Yargıtay 4’üncü ve 17’nci Hukuk Dairelerinin süreklilik kazanan kararlarında açıklanan pay esasında; desteğin ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi gereksinimleri, kalan yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak, bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay verilmek; desteğin ileride evlenmesiyle birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek; desteğin bir çocuğunun olması durumunda desteğe iki pay, eşe iki pay, çocuğa bir pay, anne ve babaya birer pay ayrılmak; daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek hesaplama yapılması, yaşam tablosuna göre anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa, kalan kişiye diğerinin payı eklenerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekmektedir.Bu hesap biçimine göre çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile anne ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir.Somut uyuşmazlıkta İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyelerinden oluşturulan bilirkişiler kurulu tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan kusura ilişkin raporda; … plakalı kamyonet sürücüsü davalı …’ın, trafik işaret levhasıyla belirlenmiş 50 km/sa hız sınırlamasına uymadığı gibi hızını kamyonetin teknik özelliğine, göre, hava, yol ve trafik durumunun gerektirdiği koşullara da uydurmadığı, geçme yasağını gösteren sürekli eksen çizgisine karşın kavşak civarında yolcu indirilen minibüsün sollayarak geçmek istediği, minibüse yaklaştıkça hızını düşürmediği, minibüsten inerek yolu geçmek isteyecek yayaları uyarmak için klakson çalmayıp çarpma noktasının yerine göre minibüsün yakınından geçerek, tedbirsiz, dikkatsiz, özensiz, trafik işaretlerine uyma, geçme yasağına ve hızın gerekli koşullara uygunluğunu sağlama kurallarına aykırı biçimde seyretmesi nedeniyle birinci derecede %40; yolcu indirmek için yolun kenarındaki boş alanlardan yararlanması gerekirken, yolun dar kesiminde minibüsü çapraz biçimde durdurduğu, böylece güvenli biçimde taşımakla yükümlü olduğu aralarında çocukların da bulunduğu yolcuların araçtan inmelerine ve sonra hareketlerinde gerekli kollama, kontrol ve uyarı görevini yerine getirmeyen … plakalı minibüs sürücüsü davalı …’ın ise %20; yolun karşısına geçmek için indiği minibüsün önünden çok yakın mesafeden kontrolsüz biçimde kamyonetin önüne çıkan ölen …’ın ise birinci derecede %40 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş; aktüerya uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 20/7/2020 tarihli raporda ise, davacılar … ve …’ın olası yaşam süreleri PMF 1931 Yaşam Tablosu esas alınarak, ölen desteğin ileride asgari ücret düzeyinde gelirinin olacağı ve evleneceği zamana kadar kendisine iki pay, davacı anne ve babaya birer pay, evlendikten sonra kendisine iki pay, eşine iki pay, anne ve babasına birer pay, doğacak her bir çocuk için de bir pay ayıracağı varsayımına dayanılarak hesaplama yapıldığı, kusura ilişkin bilirkişi raporunun davalı …’ın kendisine 15/7/2018 günü, aktüerya uzmanı bilirkişi raporunun ise adı geçen davalıya 4/9/2020 günü tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda; davalı sürücüler … ve …’ın yönetimindeki araçlar ile davacılar … ve …’ın desteği ölen …’ın kaza sırasındaki konumları ve adları geçen davalı sürücülerin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığı anlaşılmış; aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda ise davacıların destekten yoksun kalmalarından kaynaklanan zararının, 23/8/2011 günü meydana gelen trafik kazası bakımından Yargıtayın süreklilik taşıyan kararlarına uygun biçimde PMF 1931 Yaşam Tablosu esas alınarak ve buna göre destek …’ın 64 yaşına kadar yaşayacağı, bir yıl süreyle zorunlu askeri hizmetini yerine getireceği kabul edilerek, davacıların desteği ölen …’ın yaşı, destek süresi, kazanç durumu ile desteğin muhtemel süresi ve destek gelirinin paylaştırılması suretiyle, asgari ücret yönünden hüküm tarihine en yakın veriler esas alınarak, Kanuna ve Yargıtay’ın süreklilik gösterilen kararlarına uygun biçimde belirlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişiler kurulunun kusura ilişkin raporu ile aktüerya uzmanı bilirkişinin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiş, diğer yandan nüfus kaydı içeriğine göre 23/9/2005 doğumlu olup olayın meydana geldiği 23/8/2011 tarihi itibarıyla 5 yaşını doldurmuş olup da 6 yaşından küçük olduğu anlaşılan ölen …’ın, nüfus kaydına göre 6/11/2007 tarihinde doğduğu anlaşılan kardeşi davacı …’a ileride destek olacağının kanıtlanması olanağı bulunmadığından, davacı …’ın açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasının reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Hükme esas alınan aktüerya uzmanı bilirkişinin raporunda, davacılar … ve …’ın uğradıkları destekten yoksun kalma zararları, yetiştirme gideri mahsup edildikten sonra belirlenmiş, ilk derece mahkemesince davacıların desteğinin olayda %40 oranında kusurunun bulunduğu kabul edilerek karar verilmiştir. Bu itibarla aktüerya uzmanı bilirkişinin raporunda yetiştirme giderinin hesaplanmasının ardından, davalı sürücülerin kusur oranlarının %40 ve %60 olarak kabul edilmesi olasılıklarına göre yapılan hesaplamalar esas alınarak hüküm kurulmadığından, bilirkişi raporunda yer alan maddi yanılgının sonuca etkisi olmadığı kabul edilmiş; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85’inci maddesinin 1’inci ve 5’inci fıkraları ile 88’inci maddesinin 1’inci fıkrası ve 91’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3’üncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olan kazaya karışan araçların ZMSS poliçelerini düzenleyen davalı sigorta şirketlerinin destekten yoksun kalma tazminatından müteselsilen sorumlu tutulmalarının doğru olduğu sonucuna ulaşılmış; hükme esas alınan kusura ilişkin bilirkişiler kurulu raporu ile aktüerya uzmanı bilirkişinin raporunun davalı sürücü …’a tebliğ edildiği, ilk derece mahkemesince de ölen destek …’ın %40 oranında kusurunun bulunduğu kabul edilerek aktüerya uzmanı bilirkişinin hesapladığı destekten yoksun kalma tazminatlarından indirim yapılarak karar verildiğinin anlaşılması karşısında bu konulara yönelen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Öte yandan da ZMSS poliçelerinin yürürlükte olduğu tarih itibarıyla davalı sigorta şirketlerinin, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı yönünden ile kişi başına ölüm sebebiyle ortaya çıkan zarar bakımından 200.000,00 TL limitle sorumlu olması, davalılar … Sigorta Şirketi ile … Sigorta AŞ aleyhine hükmolunan toplam destekten yoksun kalma tazminatı tutarının ise limiti aşmadığının anlaşılması karşısında, davalılar … Sigorta Şirketi ile … Sigorta AŞ’nin sorumlu oldukları tutarların ayrıca gösterilmemesinin sonuca etkisi bulunmadığından, bu konuya yönelen istinaf nedeni yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları göz önünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır.Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; kolluk vasıtasıyla davacılar …, …, …, …, …, … ile davalılar …, … ve …’ın ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin yapılan araştırmalar ile dosya kapsamından anlaşılan davacılar ile davalıların sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişiler kurulunun raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminatların miktarında isabetsizlik bulunmadığından, manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Ancak, asıl davada davacı vekili 30/10/2017 günü sunduğu dilekçe ile davacı … için talep ettiği maddi tazminat tutarını 36.577,40 TL’ye yükseltmiş, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilerek 36.184,94 TL maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir. Başka bir anlatımla davacı …’ın maddi tazminat talebi 392,46‬ TL yönünden reddine karar verilmiştir. Ayrıca asıl davada davacılardan …’ın destekten yoksun kalma talebinin de reddine karar verilmiştir. Bu itibarla, davacı …’ın, ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca kısmen reddine karar verilen maddi tazminat miktarına göre belirlenen 392,46 TL vekâlet ücretinden, davacı …’ın ise aynı tarifenin 13’üncü maddesinin 4’üncü fıkrası uyarınca maktu vekâlet ücretinden sorumlu tutulması gerekirken, vekâlet ücreti yanlış hesaplandığı gibi hüküm fıkrası da karıştırılarak hükmolunan vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesi isabetsiz olmuştur. Diğer yandan vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkrasında yer alan ve yukarıda açıklanan hukuka aykırılıklar, HMK’nin 304’üncü maddesinde öngörülen yazı ve hesap hatalı ile diğer benzeri açık hatalar niteliğini taşımadığından anılan madde uyarınca düzeltilmesine de yasal olanak bulunmamaktadır. Kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle gerek asıl, gerekse birleşen davada hükmolunan karar ve ilam harçlarının Dairemizce kendiliğinden incelenmesinde ise; hükmolunan destekten yoksun kalma tazminatları ile manevi tazminatların tutarlarına göre Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan karar ve ilam harçlarının, aleyhlerine hüküm kurulan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, Hazineye gelir kaydına karar verilmesi gerekirken, hesaplanan karar ve ilam harcından peşin ve ıslah harcı olarak ödenen tutarların mahsubunun ardından kalan tutarların davacılara geri verilmesine karar verilmesi isabetsizdir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davalı … Sigorta AŞ vekili, davalı … Sigorta AŞ vekili, davalı … ile davacılar vekilinin istinaf başvurularının, kamu düzenine ilişkin olan konuları da kapsaması nedeniyle ayrı ayrı kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2’nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: I-İstanbul 3’üncü Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/377 (E) sayılı asıl davasında; 1-Davacı … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı davasının kabulüne; 39.184,94 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalılar … ve …’dan desteğin öldüğü 23/8/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; davalılar … ve … Limited Şirketinden desteğin öldüğü 23/8/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte; davalılar … Sigorta AŞ ile … Sigorta Şirketinden ise davanın açıldığı 16/8/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine; davalılar … Sigorta AŞ ve … Sigorta Şirketinin poliçe limitiyle sorumlu tutulmasına, 2-Davacı … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı davasının kısmen kabulüne; 36.184,94 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalılar … ve …’dan desteğin öldüğü 23/8/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; davalılar … ve … Limited Şirketinden desteğin öldüğü 23/8/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte; davalılar … Sigorta AŞ ile … Sigorta Şirketinden ise davanın açıldığı 16/8/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine; davalılar … Sigorta AŞ ve … Sigorta Şirketinin poliçe limitiyle sorumlu tutulmasına, 3-Davacı … tarafından, davalılar …, … Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’ye karşı açılan davanın reddine, 4-Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne; davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın, davalılar …, … Limited Şirketi, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek adları geçen davacılara verilmesine, Fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine, 5-Maddi tazminat davası yönünden, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve hükmolunan maddi tazminatın miktarına göre hesaplanan 5.148,51 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan karar ve ilam harcından maddi tazminat talebine isabet eden 178,20 TL, ıslah harcı olarak alınan 123,00 TL olmak üzere toplam 301,20 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 4.847,31‬ TL karar ve ilam harcının davalılar …, … Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, Hazineye gelir kaydına, 6-Manevi tazminat davası yönünden, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve hükmolunan manevi tazminatın miktarına göre hesaplanan 7.514,1‬0 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan karar ve ilam harcından manevi tazminat talebine isabet eden 1.188,00 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 6.326,1‬0 TL karar ve ilam harcının davalılar …, … Limited Şirketi, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, Hazineye gelir kaydına, 7-Davacılar tarafından peşin ödenen ve maddi tazminat talebi yönünden hükmolunan karar ve ilam harcından mahsup edilen 178,20 TL’nin davalılar …, … Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacılara verilmesine, 8-Davacılar tarafından peşin ödenen ve manevi tazminat talebi yönünden hükmolunan karar ve ilam harcından mahsup edilen 1.188,00 TL’nin davalılar …, … Limited Şirketi, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacılara verilmesine, 9-İstinaf kanun yolu incelemesi dışında kalan ilk derece mahkemesinin hüküm fıkrası yinelenerek; maddi tazminat talebi yönünden, ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabulüne karar verilen maddi tazminat miktarına göre hesaplanan 10.598,08 TL nispi vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacılara verilmesine, 10-İstinaf kanun yolu incelemesi dışında kalan ilk derece mahkemesinin hüküm fıkrası yinelenerek; manevi tazminat talebi yönünden, ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabulüne karar verilen manevi tazminat miktarına göre hesaplanan 14.400,00 TL nispi vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacılara verilmesine, 11-Davada vekille temsil edilmeyen davalılar …, …, … ve … Limited Şirketi lehine kısmen reddine karar verilen manevi tazminat talebi yönünden vekâlet ücreti hükmolunmasına yer olmadığına, 12-Kısmen reddine karar verilen maddi tazminat talebi yönünden, ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca 359,46‬ TL vekâlet ücretinin, davacı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalılar … Sigorta Şirketi ile … Sigorta AŞ’ye verilmesine, 13-İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 4’üncü fıkrası uyarınca, anılan tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre belirlenen 4.080,00‬ TL maktu vekâlet ücretinin, davacı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalılar … Sigorta Şirketi ile … Sigorta AŞ’ye verilmesine, 14-İstinaf nedeni olarak ileri sürülmediğinden, inceleme dışı kalan ilk derece mahkemesinin yargılama giderine ilişkin hüküm fıkrası yinelenerek; a)Davacılar tarafından posta ve tebligat gideri ile bilirkişi ücreti olarak sarf edilen toplam 7.644,05 TL yargılama giderinden, kabul kabul edilen tutarına göre hesaplanan 3.082,21 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, b)Davalılar tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, II-Birleşen İstanbul 15’inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1217 (E) sayılı davasında; 1-Davacı … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı davasının kabulüne; 40.313,64‬ TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalılar … ve …’dan desteğin öldüğü 23/8/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; davalılar … ve … Limited Şirketinden desteğin öldüğü 23/8/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte; davalılar … Sigorta AŞ ile … Sigorta Şirketinden ise davanın açıldığı 29/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine; davalılar … Sigorta AŞ ve … Sigorta Şirketinin poliçe limitiyle sorumlu tutulmasına, 2-Davacı … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı davasının kabulüne; 38.034,37 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalılar … ve …m’dan desteği öldüğü 23/8/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte; davalılar … ve … Ticaret Limited Şirketinden desteğin öldüğü 23/8/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte; davalılar … Sigorta AŞ ile … Sigorta Şirketinden ise davanın açıldığı 16/8/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine; davalılar … Sigorta AŞ ve … Sigorta Şirketinin poliçe limitiyle sorumlu tutulmasına, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve hükmolunan maddi tazminatın miktarına göre hesaplanan 5.351,95 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 68,31 TL karar ve ilam harcı ile ıslah harcı olarak alınan 199,30 TL olmak üzere toplam 267,61‬ TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 5.084,34‬‬ TL karar ve ilam harcının davalılar …, … Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, Hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf kanun yolu incelemesi dışında kalan ilk derece mahkemesinin hüküm fıkrası yinelenerek; maddi tazminat talebi yönünden, ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabulüne karar verilen maddi tazminat miktarına göre hesaplanan 10.985,24 TL nispi vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacılara verilmesine, III-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333/1’inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, B-İstinaf incelemesi bakımından; -Davalı … Sigorta AŞ vekili, davalı … Sigorta AŞ vekili, davalı … ile davacılar vekilinin istinaf başvurularının kamu düzenine ilişkin konulardan olan karar ve ilam harçlarını da kapsaması ve istinaf başvurularının bu yönüyle isabetli olması da gözetilerek; davalı … Sigorta AŞ, davalı … Sigorta AŞ, davalı … ile davacılar tarafından peşin yatırılan istinaf karar harçlarının, talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından, yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine, 2-İstinaf kanun yolu aşamasında davacılar tarafından sarf edilen posta ve tebligat gideri 296,50 TL, istinaf kanun yolu başvuru harcı 486,30 TL olmak üzere toplam 782,80 TL yargılama giderinin, davalılar …, … Limited Şirketi, … Sigorta Şirketi, …, … ve … Sigorta AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacılara verilmesine, 3-İstinaf kanun yolu aşamasında davalı … tarafından sarf edilen istinaf kanun yolu başvuru harcı 162,10 TL’den ibaret yargılama giderinin, davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davalı …’a verilmesine, 4-İstinaf kanun yolu aşamasında davalı … Sigorta Şirketi tarafından sarf edilen istinaf kanun yolu başvuru harcı 324,20 TL’den ibaret yargılama giderinin, davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davalı … Sigorta Şirketi’ne verilmesine, 5-İstinaf kanun yolu aşamasında davalı … Sigorta AŞ tarafından sarf edilen istinaf kanun yolu başvuru harcı 162,10 TL’den ibaret yargılama giderinin, davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davalı … Sigorta AŞ’ye verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 7-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince, kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; davacı … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı davasının reddi kararı yönünden HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere; diğer hükümler yönünden ise HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.12/01/2023