Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1323 E. 2023/1175 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2022/1323
KARAR NO: 2023/1175
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/3/2022
NUMARASI: 2016/1081(E) – 2022/220 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 14/9/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, tedavi gideri için 585 TL, geçici iş göremezlik zararı için 1.336 TL, sürekli iş göremezlik zararı için 82.599,42 TL olmak üzere toplam 84.520,42 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; manevi tazminat davasının konusuz kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … AŞ vekili dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin sorumlu olduğu poliçe limitinin gerekçeli kararda açıkça belirtilmemesi nedeniyle karışıklığa neden olunduğunu; sigortalının kusuru oranında sorumluluğuna karar verilmesi gereken müvekkili şirketin tazminattan müteselsilen sorumlu tutulmasının da hukuka aykırı nitelik taşıdığını; hükmedilen miktarların davacının %10 kusurlu olması durumu esas alındığında hesaplanan maddi tazminatın tamamını oluşturduğunu; müvekkili şirketin ise ilk derece mahkemesi hükmünü esas aldığı bilirkişi raporu doğrultusunda, maddi tazminattan sigortalı araç sürücüsüne yüklenen %25 kusur oranı kadar sorumlu tutulabileceğini; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununu (KTK) ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) Genel Şartları uyarınca sorumluluğu sigortalının kusuru oranında olan davalı müvekkili şirket yönünden, sigortalının kusuruna isabet eden maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken, sigortalının kusur oranı dikkate alınmadan maddi tazminatın tamamına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu; bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar fahiş olup hesaplanan tazminat tutarlarının gerçeği yansıtmadığını, bu bağlamda sigortanın zenginleşme aracı olmayıp yalnızca gerçek zararın giderilmesinin talep edilebileceğini; mahkemenin kararına dayanak aldığı maluliyet oranlarına ilişkin raporun da kabul edilemeyeceğini, çünkü hakkaniyete aykırı biçimde düzenlenen raporda maluliyet oranının afaki olarak belirlendiğini; müvekkili sigorta şirketinin vekâlet ücreti, yargılama gideri ve harç yönünden diğer davalılar ile sorumlu tutulamayacağını, bilindiği gibi ZMSS poliçesi uyarınca müvekkili şirketin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, bu itibarla vekâlet ücreti, yargılama gideri harç ve diğer ferilerin bu tutara oranlanması gerektiğini; geçici iş göremezlik zararı, yol ve beslenme gideri alacağı bakımından müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, bu konuda sorumluluğun Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili istinafa başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili davalı sürücü …’ın aniden kontrolsüz biçimde yola çıkan kişiyi önceden fark etmesi olanağının bulunmadığını, kazanın oluşumuna davacının %75 kusurunun neden olduğunu, iyileşme süresi 45 gün olarak belirtilen raporda %6 oranında maluliyet hesaplanmasının çelişki oluşturduğunu, çelişkili raporlara dayanılarak sürekli iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı İETT Genel Müdürlüğü vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin kazaya karışan otobüsün maliki ve işleteni olmadığı gibi KTK’den kaynaklanan sorumluluğunun da bulunmadığını; hüküm fıkrası ile maddi olgular arasında neden sonuç ilişkisi bulunmadığını, yargılama sırasında alınan raporlar irdelenmeden, çelişkili ifadelerle değerlendirildiğini; ıslah dilekçesine karşı ileri sürdükleri zamanaşımı itirazı değerlendirilmeden eksin inceleme ile hüküm kurulduğunu, kusur oranlarına ilişkin değerlendirilmelerin hatalı yapıldığını; KTK’nin 98’inci maddesini değiştiren 6111 sayılı Kanunun 59’uncu maddesi uyarınca sorumlu olan SGK’nin davaya dahil edilmesi gerektiğini, davacının sürekli sakatlık durumunun kaza tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak belirlenmesi gerektiğini; hükme esas alınan rapor ile kaza tespit tutanağı arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının da isabetli olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 3’üncü maddesinde işleten, “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. ” biçiminde tanımlanmış, aynı Kanunun 85’inci maddesinin 1’inci fıkrasında ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı belirtilmiştir. 3645 sayılı İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İdareleri Teşkilât ve Tesisatının İstanbul Belediyesine Devrine Dair Kanunun 3’üncü maddesinin, “B” bendi uyarınca İstanbul’da otobüs servisleri ihdas etmek, işletmek ve işlettirmek suretiyle ulaşımı sürdürme ve görevi tüzel kişiliği bulunan İETT Genel Müdürlüğüne aittir. Somut uyuşmazlıkta; trafik kazasına karışan otobüsün denetimi altında bulunduğu davalı İETT’nin düzenlediği elektronik biletle yolcu taşıyabildiğinin anlaşılması karşısında, elektronik yolcu biletini düzenleyen ve denetleme yetkisi bulunan davalı İETT’nin, KTK’nin 3’üncü maddesi ve 85’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca trafik kazasından dolayı meydana gelen zarardan, işleten sıfatıyla diğer davalılarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.Olaydan sonra kolluk tarafından düzenlenen ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı içeriğinde davalı sürücü …’ın yönetimindeki aracın, dava dışı … adındaki yaya çarptığı, bu sırada araç içinde bulunan yolcu …’in frenin etkisiyle yaralandığı, kazanın oluşumunda taşıt yolu üzerinde trafiği tehlikeye düşürecek davranışlarda bulunma kuralına aykırı davranan dava dışı … ile araçların hızlarının yaya geçitlerine girerken azaltmamak kuralına aykırı davranan davalı sürücü …’ın neden olduğu belirtilmiş; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesinin 20/4/2018 gün ve 10570 sayılı raporunda, olay yerinde kontrolsüzce kaplamaya girerek seyir halindeki otobüsün istikametini kapatıp seyir dengesini bozan dava dışı yayanın kazanın oluşumunda %65, yönetimindeki otobüs ile olay yerinde seyri sırasında yola gereken dikkatini vermeyen, dikkatsiz ve tedbirsiz biçimde seyri sonunda olay yerinde kaplamaya giren yayayı zamanın da fark edememesinin etkisiyle uyguladığı fren tedbiri ile karıştığı kazada %25; otobüste kendi can güvenliğini sağlayacak biçimde tutunmamasının etkisiyle araç içinde düşen davacı …’in ise %10 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş; Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri tarafından, davacının muayenesinin yapılıp yaralanması nedeniyle yapılan tedaviye ilişkin tıbbi belgeler incelenerek düzenlenen 21/10/2020 raporda, davacı …’ın 5/11/2014 günün meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri yönetmeliği ve ekindeki cetveller esas alınarak %6 oranında sürekli maluliyetine neden olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 45 güne kadar uzayabileceği bildirilmiş; hükme esas alınan aktüerya hesap uzmanı bilirkişi ile Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı tabip bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise; bakıcı gereksinimi olmayan davacının rayiç bedellerle ulaşım ve sosyal giderleri ile yardımcı malzemeler, ilaç giderlerinin 650 TL olduğu, kusur oranına göre 585 TL tutarındaki bölümünü talep edebileceği, bakiye ömrü TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenen davacının gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu kabul edilerek %10 kusuru indirildikten sonra sürekli iş göremezlik zararı 92.595,42 TL, geçici iş göremezlik zararının ise %10 kusurunun indirilmesi ardından 1.336 TL olduğu belirtilmiştir. ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda; davalı sürücünün yönetimindeki otobüs ile davacının kaza sırasındaki konumları ve davalı sürücü ve davacının davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının, yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının; davacının trafik kazasından kaynaklanan sürekli sakatlık oranının, amaç ve kapsam olarak tazminat hukuku ilkeleri bağlamında hükümlere yer verilen ve haksız eylemin etkisine uğrayan kişideki travmatik lezyonlar ile birlikte meslek veya iş türü, meslek grup numaraları, iş kolları ve kişilerin yaşlarına yönelik ayrı ayrı cetveller içerdiği gözetildiğinde tıbbi kıyas/takdir metoduna elverişli olması nedeniyle bilirkişi/adli tıp uzmanının yorumuna olanak veren Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine belirlenmesinin yerinde olduğu kabul edilmiş; davacının yaralanması nedeniyle oluşan sürekli bedensel yaralanmasından kaynaklanan zararının Kanuna ve Yargıtay’ın süreklilik gösterilen kararlarına uygun biçimde belirlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan aktüerya hesap uzmanı ve tabip bilirkişilerden oluşturulan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kazanın meydana geldiği 5/11/2014 tarihi itibarıyla yürürlükte olan ZMSS limitlerine göre otobüs araç grubu için sakatlanma ve ölüm durumunda asgari teminat tutarının kişi başına 268.000 TL olduğu, böylece davalı sigorta şirketi aleyhine hükmolunan tutarın teminat limitleri içerisinde kaldığının anlaşılması karşısında, hüküm fıkrasında teminat limitinin gösterilmemesinin sonuca etkisi olmadığı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 61’inci maddesi ile KTK’nin 88’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunların müteselsil olarak sorumlu tutulmaları, TBK’nin 162’nci ve devamı maddeleri gereğince, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olması karşısında, davalı sigorta şirketinin dış ilişkide tazminat alacaklısı davalıya karşı teminat limiti içinde kalan tazminattan ve vekâlet ücreti ile yargılama giderinden sorumlu tutulmasının yerinde olduğu kabul edilmiştir. 25/2/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/2/2011 gün ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 59’uncu maddesiyle değiştirilen KTK 98’inci maddesinde trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanacağı öngörülmüştür. Motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alan zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketleri ile işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülükleri 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla KTK’nin 98’inci maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk davalı SGK’ye geçmiştir. Bununla birlikte hemen belirtmek gerekir ki, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen KTK’nin 98’inci maddesi uyarınca, tüm tedavi giderlerinden değil, ancak söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri (geçici iş göremezlik, bakıcı gideri, tedavi yol gideri vb.) 6111 sayılı Kanun kapsamında değildir. Diğer yandan; her ne kadar 1/6/2015 günü yürülüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.5.b. maddesinde, tedavi süresine ilişkin geçici bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararının sağlık giderleri teminatı kapsamında olduğu ve bu teminatın da SGK’nin sorumluluğunda olduğu, bu nedenle sigorta şirketlerinin sorumluluğunun bulunmadığı açıklanmış ise de; 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen KTK’nin 98’inci maddesinde SGK tarafından karşılanacak tedavi giderleri arasında, geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ile belgesiz tedavi gideri tazminatı gibi belgesiz tedavi gideri sayılmamıştır. Bu durumda, SGK’nin sorumluluğu alt norm düzeyindeki genel şartlar ile genişletilemiyeceğinden, sözü geçen ilgili genel şart hükmünün uygulanma yeteneği bulunmamaktadır. Bu durumda belgeli olmayan tedavi giderleri ile geçici iş göremezlikten kaynaklanan zarardan SGK sorumlu olmayıp zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir. [Aynı yönde Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesinin 2021/11627 (E) – 2022/6346 (K) sayılı kararı ve benzer nitelikteki diğer kararları] Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin belgesiz tedavi gideri niteliğindeki geçici iş göremezlik zararı ile diğer belgesiz tedavi gideri tazminatına ilişkin talebin kabulüne karar vermesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalılar … ve … vekili ile davalı … Sigorta AŞ vekili ve davalı İETT Genel Müdürlüğü vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 5.773,59 TL istinaf karar ve ilam harcının, davalılar … Sigorta AŞ, …, … ve İETT Genel Müdürlüğü tarafından peşin yatırılan toplam 5.853,82 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuna, 3-Davalıların istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.14/9/2023