Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1133 E. 2022/2280 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/1133
Karar No: 2022/2280
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 22/10/2021
Numarası: 2019/106 (E) – 2021/690 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 22/12/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 8/9/2013 günü Arnavutköy ilçesinden, Sultangazi ilçesine gitmek için bindiği işleten …’a ait, sürücü …’ın yönetimindeki … plakalı minibüse, davalı işleten …’a ait davalı sürücü …’ın yönetimindeki … plakalı aracın çarpması sonucu davacının ağır biçimde yaralandığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde tedavi gideri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalması ve kaybı ile ekonomik geleceğinin sarsılmasından kaynaklanan 10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücü … ile davalı işleten …’tan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; damadı …’un kullanması için aldığı, adı geçen damadının da cezaevinde bulunduğu sırada, kardeşi … tarafından tehdit edilmeleri suretiyle kendilerinin rızası dışında kullanılmaya başlanan aracın, kazaya karışmadan önce …’un elinde iken çalındığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde toplanmasını istediği kanıtlara ilişkin açıklamalara yer vererek davanın reddini istemiştir. Davacı vekili 19/4/2014 günü sunduğu dilekçeyle …, … ve … Sigorta AŞ’yi, 9/12/2014 tarihinde sunduğu dilekçe ile de Sosyal Güvenlik Kurumunu (SGK) davaya dahil ettiğini bildirmiştir. İlk derece mahkemesince, davalı … Sigorta AŞ’ye karşı açılan maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, haklarında usulüne uygun açılmış dava bulunmayan SGK, …, … ve … Sigorta AŞ yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran SGK vekili dilekçesinde özetle; yargılamayı vekille takip eden ve yüklenebilecek kusuru bulunmayan müvekkili kurum yararına avukatlık ücretine hükmolunması gerektiğini beyan etmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; … Sigorta AŞ ile aralarında akdedilen sulh sözleşmesine dayalı olarak müvekkiline ödenen tazminat nedeniyle maddi tazminat davasının konusuz kaldığını, bu nedenle maddi tazminat davası yönünden davalı tarafa vekâlet ücretine hükmedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, hükmedilen manevi tazminatın kazayla orantılı olmadığını, reddedilen miktar yönünden müvekkilinin davalılara ödeyeceği icra vekâlet ücretleri de düşünüldüğünde hükmedilen miktarın çok az olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Türk hukuk sisteminde hüküm sadece davada taraf olanlara yönelik verilebilir ve hükme yönelik istinaf kanun yoluna başvurma hakkı da davada taraf olan kişilere aittir. Bu kural uyarınca, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kimse, dava açıldıktan sonra ek bir dilekçeyle davaya dahil edilemeyeceği gibi “zorunlu dava arkadaşlığı” dışında ıslah yolu ile dahi taraf değiştirilemez. Davaya dahil edilen kimse davada davalı sıfatının kazanamayacağı gibi, bu kişi aleyhine hüküm de kurulamaz.İhtiyari dava arkadaşlığına ilişkin HMK’nin 58’inci maddesinde dava açıldıktan sonra davaya dahil edilmek suretiyle davalı sıfatının kazanılması ve husumetin bu kişilere yöneltilmesi konusunda bir düzenleme yer almadığından, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen kişilerden başka kişiler hakkında hüküm kurulamayacağı gibi zorunlu dava arkadaşlığı dışında, dava dışı kişilerin davaya dahil edilerek yargılamanın sürdürülmesi de uygun görülmemektedir.Bu itibarla ilk derece mahkemesince; davaya “davalı” sıfatıyla dahil edilmesi istenen kişiler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetli olmakla birlikte, davada taraf olmayan ve bu durumun doğal sonucu olarak hakkında hüküm de kurulmayan SGK’nin ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf kanun yoluna başvurmaya hak ve yetkisi de bulunmamaktadır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir.Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalıların dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesinin raporundan anlaşılan kusurun oranına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili 7/9/2017 günü sunduğu dilekçeyle kazada yaralanan …’ün maluliyeti nedeniyle 90.450,00 TL ödendiğini belirterek adı geçen davacı vekilinin imzasını taşıyan makbuz ve ibraname sunmuş, davacı vekili ise 27/9/2017 tarihli duruşmada … Sigorta AŞ’ye karşı açtıkları davadan feragat ettiklerini bildirmiş, aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda ise davacının sürekli sakatlığından kaynaklanan zararının aylık gelirinin 2.500,00 TL olduğunun kabulü durumunda 131.448,05 TL olduğu bildirilmiştir. Davalı işleten … ile davalı … Sigorta AŞ arasında 30/5/2013 günü saat 18:02’de başlayan, 30/5/2014 günü saat 18:02’de sona eren dönemi kapsayan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi akdedilmiş, davaya konu trafik kazası ise poliçenin yürürlükte olduğu tarihte 8/9/2013 günü meydana gelmiştir.Kazanın meydana geldiği tarih itibarıyla ZMSS poliçesini düzenleyen davalı … Sigorta AŞ 250.000,00 TL’ye kadar kişi başına sağlık gideri teminatı, 250.000,00 TL’ye kadar sakatlanma teminatı limitleriyle sorumludur. Davacı vekili davalı … Sigorta AŞ’yi ibra ederek ve adı geçen davalıya karşı açtıkları davadan da feragat etmiş, böylece müteselsil borçlular davalı işleten … ile davalı sürücü …, davalı sigorta şirketinin yukarıda açıklanan teminat limitlerine kadar borçtan kurtulmuşlardır. Diğer yandan davacı vekili 27/9/2017 tarihli duruşmada davalı … Sigorta AŞ tarafından ödenen tazminat nedeniyle sulh olduklarını beyan ederek adı geçen sigorta şirketine karşı açtıkları davadan feragat ettiklerini bildirmiştir. Başka bir anlatımla davacı vekili hakkın özünden vazgeçmeyip sigorta şirketinin ödediği tazminat nedeniyle davadan feragat ettiğini beyan etmiştir. Bu itibarla aktüerya uzmanı bilirkişi tarafından hesaplanan, davacının sürekli sakat kalmasından kaynaklanan maddi zararının tutarı, davacı vekilinin feragat etmesi nedeniyle hakkındaki borç sona eren davalı … Sigorta AŞ’nin sorumlu olduğu teminat limitinin altında kaldığı, böylece davacının zararının karşılanması nedeniyle, müteselsil borçlular davalılar … ve … yönünden davanın konusuz kaldığının anlaşılması karşısında HMK’nin 331’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre, davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği gözetilmeden yazılı biçimde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davaya dahil edilmesi istenilen SGK vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 352/1-ç maddesi uyarınca reddine, B-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2’nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davalı … Sigorta AŞ’ye karşı açılan maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, 2-Davalılar … ve …’a karşı açılan maddi tazminat davasının reddine, 3-Davacının davalılar … ve …’a karşı açtığı manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 10.000,00 TL manevi tazminatın trafik kazasının meydana geldiği 8/9/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 4-Haklarında usulüne uygun açılmış dava bulunmayan Sosyal Güvenlik Kurumu, …, … ve … Sigorta AŞ hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 5-Maddi tazminat davası yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 204,93 TL karar ve ilam harcından mahsubuna, 6-Manevi tazminat davası yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 683,10 TL nispi karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılan ve maddi tazminat davası için hükmolunan harcın mahsubundan arta kalan 145,63 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 537,47 TL nispi karar ve ilam harcının davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, Hazineye gelir kaydına, 7-Davacı tarafından peşin yatırılan ve manevi tazminat davası yönünden hükmolunan harçtan mahsup edilen 145,63 TL’nin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacıya verilmesine, 8-Hakkındaki maddi tazminat davası feragat nedeniyle reddedilen ve vekâlet ücreti ile yargılama gideri isteminde bulunmayan … Sigorta AŞ lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, 9-Davacı tarafından davalılar … ve …’a karşı açılan maddi tazminat davasının konusuz kaldığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 331’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, davanın açıldığı tarih itibarıyla tarafların haklılık durumuna göre vekille temsil edilen davalı … lehine vekâlet ücretine hükmolunmasına yer olmadığına, 10-Manevi tazminat davası yönünden; ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) uyarınca kabulüne karar verilen manevi tazminat miktarına göre belirlenen 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin, davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacıya verilmesine, 11-Manevi tazminat davası yönünden; ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca reddine karar verilen manevi tazminat miktarına göre belirlenen 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin, davacıdan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalı …’a verilmesine, 12-Davada kendisini vekille temsil ettirmeyen davalı … lehine maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden vekâlet ücreti takdirine yer olmadığını, 13-İstinaf nedeni olarak ileri sürülmediğinden istinaf kanun yolu incelemesi dışında kalan ilk derece mahkemesinin yargılama giderine ilişkin hüküm fıkraları yinelenerek: a)Davacı tarafından sarf edilen 11,30 TL başvurma harcı, 700,00 TL (200,00 TL + 500,00 TL) Adli Tıp Kurumu rapor ücreti, 1.150,00 TL (450,00 TL + 700,00 TL) bilirkişi raporları ücreti ile 1.009,35 TL posta masrafı ve diğer giderler olmak üzere toplam 2.870,65 TL yargılama giderinin takdiren yarısının feragat edilen maddi tazminat davasından dolayı yapıldığı kabul edilerek, 1.435,33 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan 1.435,32 TL yargılama giderinin manevi tazminat davasının kabul ve ret oranına göre takdiren 287,07 TL’sinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye 1.148,25 TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına, b)Davalılardan … tarafından sarf edilen 50,00 TL yargılama giderinin takdiren yarısının feragat edilen maddi tazminat davasından dolayı sarf edildiği kabul edilerek, 25,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılardan …’a verilmesine, 25,00 TL yargılama giderinin manevi tazminat davasının kabul ve ret oranına göre takdiren 20,00 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalılardan …’a verilmesine, 5,00 TL’sinin adı geçen davalı üzerinde bırakılmasına, 14-Davalılardan … tarafından 50,00 TL gider avansından artan miktar bulunmaması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 15-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333/1’inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, B-İstinaf incelemesi bakımından; 1-Davacı tarafından peşin yatırılan istinaf karar harcının, talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından geri verilmesine, 2-İstinaf kanun yolu incelemesi nedeniyle davacı tarafından sarf edilen posta ve tebligat gideri 218 TL, istinaf başvuru harcı 220,70 TL olmak üzere toplam 438,70 TL yargılama giderinin, davalı …’dan tahsil edilerek, davacıya verilmesine, 3-Davaya dahil edilmesi istenen SGK tarafından istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince, kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/12/2022