Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1131 E. 2023/979 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2022/1131
KARAR NO: 2023/979
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30/03/2022
NUMARASI: 2018/1091 (E) – 2022/265 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı sigorta şirketi tarafından kasko sigortasıyla teminat altına alınan müvekkiline ait …-…-… plaka sayılı çekicilerin, 01/08/2016 tarihinde, teröristler tarafından yakılması nedeniyle tamamen hasarlanarak kullanılamaz hale geldiğini, ancak sigorta şirketine ödeme yapılmadığını belirterek çekicilerden her biri için 3.000 TL çekici bedeli ve çekicilerin çalışamamasından dolayı her bir çekici için 2.000 TL yoksun kılınan kar olmak üzere fazlaya dair hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL’nin faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı sigorta şirketi vekili, sigortalı araçların rehinli ve hacizli olduğunu, bu takyidatlardan arındırılmadan talepte bulunulduğunu, bu nedenle ödeme yapılamadığını savunarak haksız açılan davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, düzenlenen poliçelere verilen ek teminatlarla dava konusu terör olayı nedeniyle meydana gelen hasarın teminat kapsamında olduğu, ancak davacının ıslah talebinin KTK’nın 109/2 maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan taleplerde uzamış ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı, davanın dayanağının taraflar arasındaki sözleşme olduğu bu nedenle 6102 sayılı TTK’nun 1420 mad. gereğince 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, rizikonun 01.08.2016 tarihinde gerçekleştiği, davacının başvurusunun 13.10.2016’da davalıya ulaştığı, ıslah dilekçesinin ve harcın 01.04.2021 tarihinde verildiği, iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, sigorta tazminatına ilişkin sübut bulan davanın kısmen kabulü ile dava dilekçesinde talep edilen 9.000 TL bedelin kararda belirtilen faiz başlangıç tarihinden itibaren davalıdan tahsiline; kazanç kaybına ilişkin istemin ise teminat kapsamında olmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karara karşı temlik alan davacı vekili, istinaf dilekçesinde özetle, zamanaşımına ilişkin mahkeme kabulünün doğru olmadığını, zira, TTK 1420. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin 6 yıl olduğunu, zararın bilirkişi raporuyla belirlendiğini, bu belirlemeden 5 gün sonra davanın ıslah edildiğini, ıslah işleminin 2 ve 6 yıllık süreler içerisinde yapıldığını, ayrıca ceza zamanaşımının söz konusu olduğunu, dolayısıyla zamanaşımı nedeniyle verilen ret kararının yerinde olmadığını, kazanç kaybına ilişkin davanın reddedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davaya konu sigortalı araçlar üzerinde rehin takyidatları bulunuyor olması nedeniyle, aktif husumet ehliyetine dair yapılan değerlendirmede, … plaka sayılı araç üzerindeki Dörtyol … Noterliğinin … yevmiye numarasıyla vaz edilen rehine konu borcun aynı noterlikçe düzenlenen 21/02/2019 tarihli ibraname uyarınca rehin alacaklısının rehin şerhinin kaldırılmasını talep ettiği, … plaka sayılı araç üzerindeki Dörtyol … Noterliğinin …4509 yevmiye numarasıyla konulan rehininin aynı noterliğin 20/02/2019 tarihli ibranamesi uyarınca rehin alacaklısının rehin şerhinin kaldırılmasını talep ettiği, yine, … plaka sayılı araz üzerine Dörtyol … Noterliğinin … yevmiye numarasıyla konulan rehinin, 20/02/2019 tarihli ibraname uyarınca rehin alacaklısının rehin şerhinin kaldırılmasını talep ettiği ve son olarak, … plaka sayılı araç üzerinde konulan bir diğer rehin takyidatı olan … Bankası tarafından rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiği, ancak 13/01/2022 tarihli yazı cevabıyla, rehne konu borç tutarının 516.143,61 TL olduğunu ve davaya muvafakat ettiklerini bildirdikleri, dolayısıyla araç üzerindeki rehin takyidatının davacının aktif husumet ehliyetine engel oluşturacak nitelikte olmadığı, bu itibarla davacının dava açma hak ve sıfatının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarnı saklı tuttuğunu belirterek şimdilik 15.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur. Dava dilekçesindeki anlatımlardan davanın “belirsiz alacak davası” olarak kabul edilebilmesine olanak sağlayan bir ifade bulunmayıp alacağın belirlenemediği de ileri sürülmemiştir. Kaldı ki, dava dilekçesinde alacağın belirsiz olduğundan söz edilmiş olsa dahi, “kısmi dava açıldığının ifade edilmesi” halinde davanın türünün kısmi dava olarak kabulü gerekir. Zira alacak belirsiz olsa da kısmi dava yoluyla alacağın istenmesine engel bir durum yoktur. Bu bağlamda, bilirkişi raporuyla davacının talep edebileceği sigorta tazminat tutarlarının belirlenmesinden sonra davacı vekili verdiği ıslah dilekçesinde “dava dilekçemizde çekici bedelleri ve yoksun kalınan kâr yönüyle fazlaya dair hak ve alacaklarımızı saklı tutarak kısmi dava açmış idik” şeklindeki beyanıyla da davanın kısmi dava olduğunu açıkça beyan etmiştir. İçeriği ve talep sonucu itibarıyla bu dilekçenin, belirsiz alacak davaları için öngörülen “bedel artırım dilekçesi” mahiyetinde değil, kısmi davada dava dilekçesiyle talep edilmeyen tazminat miktarının ıslahı niteliğinde olduğu; yine, davalı vekili tarafından ıslah dilekçesine karşı iki haftalık süre içerisinde verilen; “huzurdaki dava kısmi alacak davası olarak ikame edilmiş olmakla davacının ıslaha konu ek tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığı…” şeklindeki zamanaşımı defiinde bulunulan cevap dilekçesine karşı davacı vekilince yargılamanın ilerleyen aşamalarında davanın kısmi dava niteliğinde olmadığına dair herhangi bir itirazda bulunulmadığı, mahkemece de ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığından bahisle yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde de somut uyuşmazlıkta zamanaşımına ilişkin değerlendirmenin ve uygulamanın, açılan davanın belirsiz alacak davası olduğu kabul edilerek yapılması (belirsiz alacak davasında, dava tarihinde alacağın tamamı için zamanaşımının kesileceği) gerektiği yönünde bir itirazın bulunmadığı, aksine, mahkemenin davanın kısmi dava niteliğinde olduğuna dair kabulü üzerinden istinaf itirazlarında (TTK’nın 1420. maddesi uyarınca zararın belirlenmesinden itibaren iki ve altı yıllık sürelerin ve zararın terör eyleminden kaynaklanması nedeniyle terör eylemi için TCK’da öngörülen uzamış zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği yönünde) bulunulduğu nazara alındığında, davacının davasını kısmi dava olarak açtığı açıktır. Her ne kadar istinaf dilekçesi verildikten sonraki aşamada (dosya istinaf incelemesi için dairemizde bulunduğu sırada) verilen dilekçe ile, ıslah dilekçesindeki davanın kısmi dava olarak nitelendirilmesinin sehven yapıldığı beyan edilmiş ise de, az yukarıda açıklanan yargılama aşamalarındaki beyanlara, davacı vekilinin bu beyanlardan anlaşılan iradesine, itirazlara ve yapılan işlemlere göre, ıslah dilekçesindeki “davanın kısmi dava olarak açıldığına” dair ifadelerin sehven yazıldığının kabul edilmesi mümkün olmayıp davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmiştir.Bu durumda, kısmi davada saklı tutulan alacak bakımından zamanaşımının kesilip kesilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargısal uygulamalara ve Yargıtay içtihatlarına göre, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelen kısmi davada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kısım için zamanaşımını kesmeyeceği, zamanaşımının, alacağın yalnız dava konusu yapılan kısım için kesileceği, dava konusu edilmeyen kısım için işlemeye devam edeceği kabul edilmektedir. Somut olayda davalı vekili, davacının ıslah dilekçesine karşı süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1420/1. maddesinde “sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” düzenlemesine yer verilmiş olup aynı yöndeki düzenleme, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın C.10. maddesinde de yapılmıştır. Aynı yasanın 1427. maddesinde de sigorta bedelinin rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her halde 1446. maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı belirtilmiş, aynı maddenin 4. bendinde borç muaccel olunca sigortacının ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşeceği belirtilmiştir.Somut olay bakımından, 01/08/2016 tarihinde gerçekleşen rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 45 günlük sürenin bitiminde başlayan iki yılık zamanaşımı süresi geçtikten sonra, 01/04/2021 tarihinde verilen ıslah dilekçesi ile talep edilen alacak bölümü, zamanaşımına uğramıştır. Uzamış zamanaşımı süresinin düzenlendiği (KTK m.109/2), 2918 sayılı Yasanın, “Hukuki Sorumluluk ve Sigorta” başlıklı 8. kısmında, trafik kazalarından kaynaklı hukuki sorumluluğa dair hükümler düzenlenmiş olup bu bölümde, bir mal sigortası türü olan kasko sigortasına dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, sözü geçen yasal düzenlemenin, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklı alacak/tazminat davalarında uygulanması olanağı yoktur. Bu durumda, davacı vekilinin zamanaşımı süresinin esasen altı yıl olduğu yahut ceza zamanaşımı süresinin geçerli olduğu ve ayrıca, zamanaşımı başlangıç tarihinin, zararın belirlendiği bilirkişi raporunun tanzim tarihi olduğu yönündeki istinaf itirazlarında ve bu yöne ilişkin sair istinaf itirazlarında isabet bulunmamaktadır. Davacının reddedilen kazanç kaybına ilişkin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde ise; dosyada mübrez her üç araca dair kasko sigorta poliçelerinin incelenmesinde kazanç kaybına dair ek teminat verilmediği, dolayısıyla kazanç kaybının sigorta teminatı kapsamında olmadığı; her ne kadar bilirkişi raporunda bilgilendirme yükümlülüğüne aykırılıktan bahisle kazanç kaybına dair hesaplama yapılmış ise de, buna ilişkin bir iddia olmadığı gibi 6102 sayılı TTK’nın 1423/2. maddesi gereğince aydınlatma açıklamasının verilmemesi halinde, sigorta ettiren sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşmenin poliçede yazılı şartlarla yapılmış olacağının öngörülmesi karşısında, buna ilişkin talebin reddine karar verilmesinde de usule ve yasaya aykırılık bulunmayıp davacı vekilinin buna ilişkin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. Ancak, yanarak tamamen kullanılamaz hale gelen hurdaya çıkmış dava konusu araçlar üzerinde, riziko tarihi öncesinde ve sonrasında, dava dışı üçüncü kişiler tarafından yapılan icra takipleri neticesinde konulmuş birden çok haciz takyidatı (karar tarihi itibarıyla … plaka sayılı araca ilişkin 15/06/2023 tarihi itibarıyla 78 adet; … plaka sayılı araca ilişkin 86 adet haciz; … plaka sayılı araca ilişkin 86 adet haciz şerhi) ve bir araç üzerinde dava dışı … lehine rehin kaydı olmasına rağmen bunlara ilişkin bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu husus resen nazara alınması gereken bir hukuka aykırılık teşkil etmektedir. TTK’nın 1456. maddesinde “sınırlı aynî hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı aynî hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder”; aynı yasanın 1457. maddesinde ise; “sigortalı mal haczedilirse, sigortacı, zamanında bilgilendirilmek şartıyla, sigorta tazminatını icra müdürlüğüne ödeyerek borcundan kurtulur. Bir malın haczinde, icra memuru, borçludan söz konusu malların sigortalı olup olmadığını, sigortalı ise, hangi sigortacı tarafından sigorta edildiğini sorar; haczedilen malın sigortalı olduğunu öğrendikten sonra, sigorta tazminatının diğer bir bildirime kadar ancak icra müdürlüğüne ödenilmesiyle borçtan kurtulacağını sigortacıya ihtar eder.” düzenlemesi mevcuttur. İşbu madde hükümleri uyarınca aracın sicil kaydında gözüken haciz ve rehin kayıtlarının sigorta tazminatına kaydırılmasına karar verilmesi gerekirken araç üzerindeki rehin ve hacizler göz ardı edilerek karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde, davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf itiraz yerinde değil ise de, az yukarıda açıklanan resen nazara alınması gereken sebebe hasren istinaf başvurusunun değişik gerekçeyle kabulüne karar vermek ve aşağıdaki şekilde hüküm oluşturmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Temlik alan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına,Buna göre; 2-Davanın kısmen kabulü ile,a)… plaka sayılı araca ilişkin 3.000 TL sigorta tazminatının, 29/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, sözü geçen aracın sicil kaydında gözüken riziko tarihi (01/08/2016) öncesinde ve sonrasında konulan hacizlerin tamamının sigorta tazminatı üzerine kaydırılmasına, b)… plaka sayılı araca ilişkin 3.000 TL sigorta tazminatının, 29/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, sözü geçen aracın sicil kaydında gözüken riziko tarihi (01/08/2016) öncesinde ve sonrasında konulan hacizlerin tamamının sigorta tazminatı üzerine kaydırılmasına, c)… plaka sayılı araca ilişkin 3.000 TL sigorta tazminatının, 29/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, Dörtyol İcra Dairesi … Esas sayılı rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapan alacaklı tarafından işbu plaka sayılı araca konulan rehnin ve bu aracın sicil kaydında gözüken riziko tarihi (01/08/2016) öncesinde ve sonrasında konulan hacizlerin tamamının sigorta tazminatı üzerine kaydırılmasına, d)Davacının 47.250 TL tutarlı, yoksun kalınan kâra ilişkin talebinin, teminat kapsamında olmadığından ve aşan isteminin ise zamanaşımı nedeniyle reddine,3-Alınması gerekli 614,79‬ TL harçtan davacı tarafından dava açılışı sırasında yatırılan 29,20 TL peşin harç ile ıslah harcı olarak yatırılan 8.625 TL olmak üzere toplam 8.654,2‬0 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 8.039,41‬ TL harcın karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine, 4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 5.100 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı vekili için taktir olunan 42.350,05 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davacı tarafından harç olarak yatırılan 33,50 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından sarf edilen 2.800 TL Bilirkişi ücreti ve 178,95‬ TL posta ücreti olmak üzere toplam 2.978,95 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranı gözetilerek 52,05 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan 2.926,9‬0 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,8-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 9-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf yargılama giderleri bakımından:10-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 11-Davacı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin verilen kararın niteliği itibarıyla, takdiren davacı üzerinde bırakılmasına,12-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,13-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile davacı bakımından temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/06/2023