Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/1032 E. 2022/1885 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2022/1032
KARAR NO: 2022/1885
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 01/02/2022
NUMARASI: 2021/638 (E) – 2022/51 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 01/11/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarih ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 11/08/2020 tarihinde, davalı şirkete sigortalı … plakalı aracın müvekkiline çarparak malul kalmasına sebebiyet verdiğini belirterek maluliyeti nedeniyle oluşan şimdilik 100 TL maddi tazminatın davalı taraftan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, davacı ve zarar sorumlusunun savcılık aşamasında uzlaşmış olmaları nedeniyle eldeki tazminat davasının açılamayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/57833 soruşturma numaralı dosyasında tarafların edimli olarak uzlaşmasının sağlandığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği karşısında işbu uzlaşmaya esas olan 06/10/2020 tarihli uzlaşma tutanağı neticesinde davacının sigortalıya karşı ileri sürebileceği bir hakkı kalmadığından dolayı davalı trafik sigortacısının sorumluluğunun da kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, uzlaşma tutanağında müvekkilinin sigortacıya karşı haklarını saklı tuttuğu, dolayısıyla dava hakkının halen geçerli olduğu, kaldı ki yapılan anlaşmanın KTK’nın 111. maddesi uyarınca iptale tabi olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı taraf, cismani zarar nedeniyle oluşan sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik, bakıcı gideri, tedavi gideri ve diğer zararların tazmini talebinde bulunmuştur. İstinafa konu uyuşmazlık 5271 sayılı CMK’nun 253. madde hükmü uyarınca yapılan uzlaşma sonrasında tazminat davası açılıp açılamayacağı noktasında toplanmaktadır. CMK’nın 253/5 maddesinde, uzlaşma teklifinde bulunulması halinde kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır; aynı maddenin 15. fıkrasında “Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine verilen belge örnekleriyle birlikte uzlaştırma bürosuna verir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır” ve aynı maddenin 19. fıkrasının 5. cümlesinde “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır…” Buna ilişkin çıkarılan 30145 sayılı Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinin Edimin Konusu başlıklı 33. maddesinde ise “Taraflar uzlaştırma sonunda belli bir edimin yerine getirilmesi hususunda anlaşmaya vardıkları takdirde aşağıdaki edimlerden bir ya da birkaçını veya bunların dışında belirlenen hukuka ve ahlaka uygun başka bir edimi kararlaştırabilirler: edimin konusu olarak sayılanlar: fiilden kaynaklanan maddî veya manevî zararın tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi, mağdurun veya suçtan zarar görenin haklarına halef olan üçüncü kişi ya da kişilerin maddî veya manevî zararlarının tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi, bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş ile yardıma muhtaç kişi ya da kişilere bağış yapmak gibi edimlerde bulunulması, mağdur, suçtan zarar gören, bunların gösterecekleri üçüncü şahıs veya bir kamu kurumu ya da kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun belirli hizmetlerinin geçici süreyle yerine getirilmesi, topluma faydalı birey olmayı sağlayacak bir programa katılımın sağlanması, mağdurdan veya suçtan zarar görenden özür dilenmesi, ve ayrıca taraflar uzlaştırma süreci sonunda edimsiz olarak da uzlaşabilirler.” denilmek suretiyle uzlaşmanın hüküm ve mahiyeti açıklanmıştır. Açıklanan bu yasal düzenlemelere göre tarafların bir veya birden fazla edim üzerinde anlaştıktan sonra bir kısım talep haklarını uzlaşma dışında bırakmış olmaları halinde dahi uzlaşılan suçtan kaynaklı dava açılamayacağı hususu düzenlenmiştir. Bu dava engeline ilişkin yasal düzenleme emredici norm niteliğindedir. Ancak bu sonucun doğabilmesi için suçtan mağdur olan tarafın uzlaşma halinde bu suçtan dolayı hukuk davası açamayacağı hususunun kendisine anlatılması gerekir. Ne var ki somut olayda, davacı, şüpheli, uzlaştırmacı ve Cumhuriyet savcısının onayladığı 06/10/2020 uzlaştırma rapor ve tutanağında, davacı, iş ve müşteri kaybına ilişkin maddi tazminat talebine dair uzlaşmış, ancak bu uzlaşma işlemini, trafik sigortacısına ilişkin dava haklarından feragat etmediğine dair ihtirazi kayıt koyarak gerçekleştirmiştir. Raporda müştekinin trafik sigortasından alacağı maddi haklarından vazgeçmediği, bu şartla, edimli uzlaştırma sağlandığı açıklanmıştır. Bu durum, suçtan zarar gören tarafın, uzlaşma halinde şüphelinin sorumluluğunu üstlenen trafik sigortacısına karşı özel hukuktan doğan haklarını yitireceği hususunda bilgilendirilmediği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla uzlaştırma işlemi bu yönden usule aykırı olup uzlaşma işlemine bağlanan tazminat davası açılamayacağına ilişkin sonucun doğması usulen mümkün değildir. Ayrıca, bir yandan uzlaşma işlemiyle birlikte tazminat davası açma hakkının yitirilecek olması, diğer yandan da uzlaşma işleminde dava hakkının saklı tutulması çelişkili bir durum olup bu çelişkinin, soruşturma makamınca giderilmesi ve bu bağlamda kişinin bu konuda bilgilendirilerek gerekirse ihtirazi kayıtsız uzlaşma sağlanması veya bu şekilde yapılan uzlaşmanın onaylanmaması yoluna gidilmesi gerekirken kişinin anayasal olarak teminat altına alınan dava hakkını yitirip yitirmediği konusunda tereddüt uyandıracak şekilde uzlaşma işleminin onaylanmış olması da usule uygun düşmemektedir.Bununla birlikte davacının müteselsil sorumlulardan biri olan haksız fiil faili ile anlaşmış olması onun sorumluluğunu üstlenen ve işletene rücu hakkı bulunmayan trafik sigortacısının durumunu da ağırlaştırmamaktadır. Şartlarının varlığı halinde yapılan ödemenin mahsup edileceği izahtan varestedir. Bu durumda davacının ihtirazi kayıt koyarak yapmış olduğu uzlaşma işleminden dolayı trafik sigortacısına karşı dava hakkının var olduğu kabul edilerek davanın esasına girilip taraf delilleri toplanmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına,3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,4-Peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istinaf kanun yoluna başvurana iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair, 6100 sayılı HMK’nın 7251/39 md. ile değişik 362/1-g maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2022