Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/824 E. 2023/568 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/824
Karar No: 2023/568
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 02/03/2021
Numarası: 2014/385 (E) – 2021/165 (K)
Birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/995 (E) sayılı dosyasında:
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 4/4/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, İstanbul 15 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/385 (E) sayılı asıl dava dosyasında davacı … tarafından davalı … Sigorta AŞ’ye karşı açılan maddi tazminat davasından ibra ve sulh protokolü ile vazgeçildiği gerekçesiyle karar tesisine yer olmadığına; davacı … tarafından diğer davalılara karşı maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davanın açılmamış sayılmasına; birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/695 (E) sayılı davasında, davacı … tarafından davalılar … Ticaret AŞ ile … AŞ’ye (… AŞ) karşı açılan davaların pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar aleyhine açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, davalı sigorta şirketi yönünden 4.074,13 TL, diğer davalılar yönünden ise 3.427,77 TL ile sınırlı olmak üzere maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; 10.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı … dilekçesinde özetle; vekil olarak tayin ettiği avukatın kendisini gerektiği kadar savunamaması sonucunda ikinci kez mağdur olduğunu, hiçbir geliri bulunmadığından ailesi ile birlikte oturmak zorunda kaldığını, ilk derece mahkemesinin … Ticaret AŞ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve … aleyhine açtığı maddi ve manevi tazminat davasının açılmamış sayılmasına hükmettiğini, verilen bu kararın kendisini mağdur edici nitelik taşıdığını, her üç davalının da oluşan kazada eşini kaybetmesine neden olacak nitelikte kusurlu olmalarına ve bu olay nedeniyle kendisinin genç yaşta eşini kaybedip dul kalmasına karşın tüm kusurun eşinin üzerine bırakıldığını, eksik incelemeye dayalı verilen kararda her biri 4.080,00 TL olmak üzere toplam üç davalıya 12.000,00 TL’den fazla vekâlet ücreti ödeyecek durumda olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili idareye ait olmayan kazaya karışan … plakalı aracı kullanan davalı sürücü …’in Toplu İş Sözleşmesinin 23 üncü maddesinin 7 nci bendi uyarınca 3/10/2007 tarihinden itibaren eski görevine başlatıldığını, kazanın oluşumuna … plakalı araç sürücüsünün neden olduğunu, olayda sorumluluğu bulunmayan müvekkili davalı idareye karşı açılan davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini, sorumluluğun … AŞ’ye ait olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından birleşen dava yönünden müvekkili idare aleyhine hükmolunan maddi ve manevi tazminat kararının kaldırılması gerektiğini, çünkü idarenin sorumluluğunu gerektiren hizmet veya hizmetin yürütülmesinden kaynaklanan kusurunun bulunmadığını, hükmolunan manevi tazminatın da yüksek olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin kazanın oluşumunda hiçbir kusurunun bulunmadığını, ilk derece mahkemesine sunulan bilirkişi raporunun ağır hatalı olduğunu, gerek asıl davada gerekse birleşen davada davacıların destek alacaklısı olduklarını kanıtlayamadığını, cevap dilekçelerinde ileri sürdükleri zamanaşımı defi ile ıslah dilekçesine karşı ileri sürdükleri zamanaşımı definin ilk derece mahkemesince hiç dikkate alınmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/995 (E) sayılı davasında müvekkili şirkete herhangi bir tebligat yapılmadığı gibi bu davanın dava dilekçesinin müvekkili sigorta şirketine tebliğ edilmediğini, birleşen davada 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 111 inci maddesinde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin göz ardı edildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Davalılar … Sigorta AŞ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve … vekillerinin, birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/995 (E) sayılı dava dosyasında, davacı … lehine hükmolunan maddi tazminata ilişkin hükümlere yönelik istinaf dilekçelerinin incelenmesinde: İlk derece mahkemesince birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/995 (E) sayılı davasında davalı … Sigorta AŞ’nin 4.074,13 TL maddi tazminatla sınırlı, davalılar İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve …’in ise 3.427,77 TL ile sınırlı sorumlu tutularak hüküm kurulması; ilk derece mahkemesinin hükmünü verdiği 2021 yılı için HMK’nin 341 inci maddesinin, 2 nci fıkrasında öngörülen istinaf başvuru sınırının, aynı Kanunun ek 1/1-2 nci maddesi uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle hesaplandığında 5.880,00 TL olduğunun anlaşılması karşısında; incelenmesine yasal olanak bulunmayan birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/995 (E) sayılı davasında davalılar … Sigorta AŞ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve … aleyhine hükmolunan maddi tazminata ilişkin hükümlere yönelik istinaf dilekçelerinin HMK’nin 341 inci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalılar İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve … vekillerinin istinaf başvuru dilekçelerinde ileri sürdükleri diğer hükümlere yönelik istinaf nedenleri ile davacı …’in ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin incelenmesine gelince: Davacı … tarafından vekil olarak görevlendirilen Av. … tarafından 31/10/2017 günü Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla gönderilen elektronik imza taşıyan vekillikten çekilme dilekçesi ile duruşmanın bırakıldığı 25/4/2018 gününün, duruşma gün ve saatinde bizzat mahkemede hazır bulunması veya başka bir vekille kendisini temsil ettirmesi, aksi takdirde dosyanın işlemden kaldırılacağı uyarısıyla, adı geçen davacının aynı zamanda MERNİS’te kayıtlı olan “… Mah. … Cad. No:… İç Kapı No:… Sancaktepe/İstanbul” adresinde 2/1/2018 günü tebliğ edildiği, 24/5/2018 tarihli oturumda vekillikten çekilme dilekçesi kendisine tebliğ edilen davacı …’in duruşmaya bizzat katılmayıp kendisini vekille temsil ettirmediği gerekçesiyle davacı …’in davasının işlemden kaldırılmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 150 nci maddesinin 4 üncü fıkrasına uygun biçimde yenilenmeyen davanın, aynı fıkra uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesinde ve vekille temsil edilen davalılar lehine vekâlet ücretine hükmolunmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Olay nedeniyle İstanbul Anadolu 5 inci Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/297 (E) (Kapanan Sultanbeyli 1 inci Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/297 E) sayılı davası kapsamında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda, yönetimindeki kamyonet ile yerleşim yeri içindeki kavşak alanına hızını azaltarak tetikte yaklaşması, kavşak kollarındaki taşıt trafiğini de dikkate alıp seyrini kontrollü biçimde sürdürmesi gereken davalı sürücü …’in tali kusurlu olduğu, yönetimindeki otomobil ile seyir halinde iken kavşak başındaki “DUR” işaret levhasına uyarak durması, anayolda seyir halinde olan araçları kontrol etmesi, geçiş için güvenli ortamın oluşmasını beklemesi gerekmesine karşın, bu konulara uymayan, sol tarafından gelen kamyonetin yakınlık ve hız durumunu dikkate almaksızın ilk geçiş hakkını kamyonet sürücüsüne tanımayan ölen sürücü …’in ise tali kusurlu olduğu bildirilmiş, davalı sürücü …’in taksirle ölüme neden olma suçundan ertelenmiş 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine ilişkin Sultanbeyli 1 inci Asliye Ceza Mahkemesinin 14/7/2009 gün ve 2007/297 (E) – 2009/1094 (K) sayılı kararı Yargıtay 12 nci Ceza Dairesinin 21/1/2013 gün ve 2012/6598 (E) – 2013/1676 (K) sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiş, hükme esas alınan bilirkişiler kurulu raporunda ise davalı sürücü …’in %25, ölen sürücü …’in ise %75 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bilirkişiler kurulu tarafından düzenlenen raporda; davalı sürücü …’in yönetimindeki kamyonet ile ölen sürücü …’in yönetimindeki otomobilin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279 uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişiler kurulu raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 66 ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Aynı maddenin 2 nci fıkrası gereğince, adam çalıştıran çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz. Fakat, özeni göstermemede kusuru bulunmaması adam çalıştıranı sorumluluktan kurtarmaz. Zira kusur aranmayan bir sorumluluk söz konusudur. Aynı Kanununun 61 inci maddesi uyarınca birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri ve aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Anılan Kanunun 163 üncü maddesinin 1 inci fıkrası gereğince müteselsil borç ilişkisinde alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.Adam çalıştıranın sorumluluğunun ortaya çıkması için üçüncü kişinin bir zarara uğraması, zararın çalıştırılanının hukuka aykırı fiilinden doğmuş olması, zarar ile çalıştırılanın fiili arasında uygun nedensellik bağının bulunması, fiilin de hukuka aykırı olması gerekmektedir. Çalıştırılan kişiyi, çalıştıranın işini görürken bir üçüncü kişiye hukuka aykırı bir fiille zarar vermesi, adam çalıştıranın bu kişiye karşı sorumlu olması için gerekli ve yeterlidir. Zira bu koşullar gerçekleşmişse TBK’nin 66 ncı maddesi adam çalıştıranın sorumluluğunu karine olarak kabul etmektedir. Ancak adam çalıştıran yukarıda açıklanan kurtuluş kanıtını çürütebilirse sorumluluktan kurtulabilecektir. Adam çalıştıran, işlerinin görülmesi için üçüncü bir kişinin hizmetine başvuran, onun hizmetinden yararlanan, onun üzerinde denetim ve gözetim yetkisi olan kişidir. İşveren kavramından daha geniş kapsamlıdır. Gördürülecek işin geçici veya sürekli ücret karşılığı yahut karşılıksız olması mümkündür. Adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile çalışanın eylemi arasında uygun nedensellik bağının bulunması yeterlidir. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 138 vd.) Eldeki davada davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi cevap dilekçesinde, davalı sürücü …’in … kurum sicil numarasıyla Atık Yönetimi Müdürlüğünde görevi başladığı, görevi başında iken 5/8/2007 tarihinde karıştığı trafik kazası sonucunda hizmet sözleşmesinin askıya alınan adı geçen davalı sürücünün toplu iş sözleşmesinin 23 üncü maddesinin 7 nci bendine dayalı olarak 3/10/2007 tarihinde eski görevine başlatıldığı bildirilmiştir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde kurtuluş kanıtı getirmeyen davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, TBK’nin 66 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğuna dayalı olarak birleşen davada davacı …’in uğradığı manevi zarardan sorumlu tutulmasında isabetsizlik görülmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmak; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmek; bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır.Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı … ile davalı …’in dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ile bilirkişiler kurulunun kusura ilişkin raporlarından anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı … lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar … Sigorta AŞ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve … vekillerinin, ilk derece mahkemesinin, birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/995 (E) sayılı dava dosyasında, davacı … lehine hükmolunan maddi tazminata ilişkin hükümlere yönelik kararına yönelik istinaf dilekçelerinin HMK’nin 352/1-b maddesi gereğince ayrı ayrı reddine, 2-Davalılar İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve … vekillerinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin, birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/995 (E) sayılı dava dosyasında, maddi tazminat hükmü dışındaki diğer hükümlerine yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 3-Davacı …’in yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine, 4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 120,60 TL istinaf karar ve ilam harcının davacı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 683,10 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 621,84 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 61,26 TL istinaf karar ve ilam harcının davalılar İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile …’ten müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf dilekçesinin reddine karar verilen davalı … Sigorta AŞ’nin ödediği istinaf kanun yolu başvuru harcı ile istinaf kanun yolu karar ve ilam harcının talep halinde geri verilmesine, 7-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davalı … Sigorta AŞ tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 8-Davacı …’in istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 10-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; İstanbul 15 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/385 (E) sayılı davasında davacı …’in manevi tazminat davasında verilen karar ile birleşen İstanbul 1 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/995 (E) sayılı dava dosyasında verilen hükümler yönünden HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin; İstanbul 15 inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/385 (E) sayılı davasında davacı …’in maddi tazminat davasında verilen karar yönünden ise HMK’nin 361 inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 4/4/2023