Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/766 E. 2022/1914 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/766
KARAR NO: 2022/1914
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/12/2020
NUMARASI: 2018/673 Esas – 2020/700 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/11/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; 5684 sayılı Kanun’un 14. ve TBK’nın 53/3. maddeleri kapsamında, tek taraflı ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “1-Davanın kabulüne, davacı anne … yönünden; 75.740,14 TL tazminatın 13.05.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacı …’ya verilmesine, -Davacı baba … yönünden; 51.828,94 TL tazminatın 13.05.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacı …’ya verilmesine,” karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 8 yıllık ceza dava zamanaşımı dolduktan sonra dava açıldığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, 26/04/2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun ile Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklik ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/17-1315 Esas, 2017/1239 Karar sayılı kararı gereğince, desteğin kusurundan kaynaklanan tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu, müteveffa …’nın yeterli sürücü belgesinin bulunmaması nedeniyle, olayda müterafik kusur bulunduğunu ve tazminattan indirim yapılması gerektiğini, müvekkilinin temerrüde düşmediğini bu nedenle temerrüt tarihinin hatalı olduğunu, müvekkiline başvuru tarihinden itibaren faizin yürütülmesi gerektiğini, müteveffanın kaza tarihinde 20 yaşında olduğundan, askerlik süresinin aktüerya raporunda hesaba katılmamasının hatalı olduğunu belirtmiştir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 20/06/2010 tarihinde, davacıların yakını (evlatları) …’nın sevk ve idaresindeki traktörün tek taraflı kaza yapması neticesinde, sürücü …’nın vefat ettiği; 17/07/2018 tarihinde belirsiz alacak davası kapsamında açılan işbu davada, davacılar tarafınca destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiği ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Davacıların talebine dayanak olan kaza, 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesindeki değişiklik tarihinden önce, 20/06/2010 tarihinde meydana gelmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/6267 (E)-2020/6402(K) sayılı 03/11/2020 tarihli kararında ve benzer nitelikteki kararlarında da ifade edildiği üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse, 6098 sayılı TBK’nın 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. TBK’nın 53/3. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.’nın 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E.-411 K. sayılı ilamı).Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.Davacıların üçüncü kişi konumunda olduğu talep edilen tazminatın miras hukukundan ayrı olduğu mahkemenin kabulünde olduğu gibi, sürücünün yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanun’da ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmaktadır.Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Davacıların talebi, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların, ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacılara yansıtılamayacak, sürücü desteğin tam kusurlu olması, onun desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyecektir (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nın 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nın 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca). Yukarıdaki tespitler, olgular ve açıklamalar çerçevesinde; davacıların, zarar gören üçüncü kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle desteğin kazadaki kusurunun davacılara yansıtılamayacağı, davalı …’nın ödeme yapması halinde de davacılara rücu imkanının bulunmadığı gözetildiğinde, davalı tarafın tazminattan sorumluluğuna hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. KTK’nın 109/2 maddesinde, eylemin bir suç teşkil etmesi halinde tazminat talebinin ceza dava zamanaşımına tâbi olacağı öngörülmüştür. Somut uyuşmazlıkta, davaya konu haksız fiil, TCK’nın 85/1. maddesi kapsamına giren bir suç oluşturduğundan, TCK’nın 66/1-d maddesi gereğince 15 yıllık zamanaşımına tâbidir. Olay 20/06/2010 tarihinde gerçekleşmiş, işbu dava ise 17/07/2018 tarihinde açılmıştır. Buna göre KTK’nın 109/2.maddesinde öngörülen ceza dava zamanaşımı süresi dolmadığından, davalı vekilinin, zamanaşımına yönelik istinaf iddia ve itirazında isabet bulunmamaktadır.Mahkemece, karara dayanak yapılan 11/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda; davacı …’nın destekten yoksun kalma tazminatı miktarının 75.740,14 TL, davacı …’nın ise 51.828,94 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde; raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, raporda herhangi bir hatanın bulunmadığı, denetim ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu; müterafik kusur indirimi yapılması koşullarının bulunmadığı kanısına varıldığından, bu yönlere ilişkin itirazlar da kabul edilmemiştir. 2918 sayılı KTK’nın 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2.maddesi uyarınca, davalı …’nın, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bir başka deyişle, 8 iş gününün bitiminde davalı … temerrüte düşmüş olmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; davacılar tarafınca, dava öncesinde destekten yoksun kalma tazminatının ödenmesi için davalı …’na 04/07/2011 tarihinde başvuru yapıldığı tespit edilmiştir. Bu durumda, 8. iş gününün bitimi olan 15/07/2011 temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı kabul edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davanın kabulüne, -Davacı anne … yönünden; 75.740,14 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 15/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacı …’ya verilmesine, -Davacı baba … yönünden; 51.828,94 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 15/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’ndan tahsili ile davacı …’ya verilmesine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 8.714,24 TL karar ve ilam harcından, peşin ve ıslahla alınan 475,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.238,34TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydedilmesine,3-Davacılar tarafından yapılan 750,00TL bilirkişi, keşif ve talimat ücreti, 85,10 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 835,10TL yargılama gideri ile 475,90 TL ilk harcın ve 323,00 TL adli tıp raporu fatura bedelinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,4-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden, İlk Derece Mahkemesi kararının verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 16.069,06 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, B-İstinaf İncelemesi Bakımından: 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, her bir davacı için hükmedilen tazminat miktarı ayrı ayrı dikkate alınarak, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.01/11/2022