Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/713 E. 2023/880 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/713
Karar No: 2023/880
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 11/07/2019
Numarası: 2018/251 (E) – 2019/744 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 26/5/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, kasko sigortasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; sigortalının bir beyanında aracı 2017 yılı Temmuz ayında Şile otoparkına park ettiğini, 31/8/2017 tarihinde ise yerinde görmediğini beyan ettiğini, ortada dört aylık bir sürenin söz konusu olmadığını, bu hususun ispat yükünün müvekkiline geçmesi için yeterli olamayacağını, bilirkişinin mahkemeye hukuki görüş bildirmesinin Kanuna aykırı olduğunu, aracın yol üzerine park edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunun ileri sürülmesinin sigorta hukukunun ilkelerini tümüyle gözardı ettiğini, çünkü sigorta hukukunda ispat yükünün yer değiştirebilmesi için sigorta şirketinin rizikonun ihbar edilenden farklı biçimde gerçekleştiğini kanıtlaması gerektiğini, hayat içinde gayet normal davranışların hayatın olağan akışına aykırı olduğu ileri sürülerek ispat yükünün yer değiştirmesinin kabul edilemeyeceğini, bilirkişinin iddialarını desteklemek için tarihleri bile çarpıttığını, zira sigortalının bir beyanında Temmuz ayı içerisinde aracı bıraktığını belirttiğini, daha sonra verdiği beyanda ise tahminen 1 Mayısta dediğini, ikinci beyanın olayın gerçekleşmesinden aylar sonra verildiğinin ve tarih aralığının da net hatırlanamayacağının unutulmaması gerektiğini, sigortacının geçerli sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikodan sorumlu olduğunu, rizikonun gerçekleşmediğinin sigorta şirketi tarafından kesin, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanıtlanması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Davacının rehin alacaklısı olduğu dava dışı … ile davalı sigorta şirketi arasında akdedilen genişletilmiş kasko sigortası ile dava dışı …’na ait … plakalı kamyon türünden çekici araca ilişkin 15/6/2017 başlangıç, 15/6/2018 bitiş tarihleri arasında geçerli kasko poliçesi düzenlendiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta tartışılması gereken hukuki sorun, çalındığı ileri sürülen kasko sigortalı çekicinin bedelinin, kasko sigortası teminatı kapsamında olup olmadığına ilişkindir. Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında, gerekse de rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir. Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının (KAKSGŞ) A.1 inci maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya kalkışılması sonucu oluşan maddi zararlar bu tür sigortanın teminatı kapsamındadır. Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 1409 uncu maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı maddenin 2 nci fıkrası hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği biçimde değil de, sigortacının iddia ettiği biçimde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş biçiminin KSGŞ’nin A.5 inci maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan biçimde olmakla birlikte, sigortalı, KSGŞ ve TTK hükümleri uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar yükümlülüğünü kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı biçimde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat yükümlülüğü yer değiştirip sigortalıya geçer.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/12/1997 gün ve 1997/11-772-1043, 16/12/1998 gün ve 1998/11-872-905, 22/12/2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilamları) Somut uyuşmazlıkta ise 7/9/2017 günü Alemdağ Polis Merkezi Amirliğine başvuran dava dışı …, kendisine ait kasko sigortalı … plakalı çekiciyi tarihini tam hatırlayamamakla birlikte 2017 yılı Temmuz ayında, … Mahallesi Şile yolu üzerine park ettiğini, 31/8/2017 tarihinde ise kontrol ettiğinde yerinde olmadığını gördüğünü ileri sürmüş; 14/11/2017 günü davalı sigorta şirketine başvurduğunda ise bu kez aracı Taşdelen Şile Otoyolu üzerindeki kamyonu park yerine bıraktığını, yoldan gelip geçerken en son 31/8/2017 gününden 10-15 gün önce gördüğü aracı 31/8/2017 günü göremeyince yediemin parklarına baktığını, bulamayınca karakola gittiğini beyan etmiştir. Dava dışı … her iki beyanında 31/8/2017 günü kontrol ettiğinde aracın yerinde olmadığını beyan etmiş olmakla birlikte davaya konu çekiciyi park ettiği yer konusunda çelişkili anlatımlarda bulunduğu gibi aracın yerinde olmadığını fark ettiği günden bir hafta sonra kolluğa başvurmuştur. Bu itibarla kasko sigortalı çekicinin park halinde bulunduğu yer ve gerçekleştiği ileri sürülen hırsızlık eyleminin işlendiği zamanla ilgili tutarlı anlatımlarda bulunmayan dava dışı sigortalının doğru ihbar yükümlülüğünü yerine getirdiğinden söz edilemez. Bu itibarla kasko sigortasıyla teminat altına alınan rizikonun gerçekleştiğinin kanıtlanması yükü davacıdadır. Tüm dosya kapsamına göre kasko sigortalı çekicinin, kasko poliçesi teminatı kapsamında olacak biçimde çalındığı, diğer bir anlatımla rizikonun gerçekleştiği kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 125,50 TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacının istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 361 inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/5/2023