Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/532 E. 2021/433 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/532
KARAR NO: 2021/433
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2020
NUMARASI: 2018/717 (E) 2020/534 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafa kasko sigortasıyla sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın 05/07/2017 tarihinde karıştığı trafik kazası neticesinde hasar gördüğünü, kasko sözleşmesinden kaynaklanan alacak temlik alınmak suretiyle 25/06/2018 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak ödeme yapılmadığını belirterek talep edebilecekleri miktarın bilirkişi marifeti ile tespit edilmesinden sonra belirlenecek miktar kadar artıracaklarını beyanla, şimdilik 250,00 TL hasar bedeli 250,00 TL ekspertiz ücretinin temerrüt tarihi olan 05/07/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, trafik kazasının 15/07/2017 tarihinde meydana geldiği ve davanın kısmi dava olarak açıldığı, başlayan iki yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 30.07.2020 tarihinde ıslah dilekçesi sunulduğu ve ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarın zamanaşımına uğradığı gerekçesiye davanın kısmen kabulü ile 250,00 TL hasar bedelinin 06.07.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, belirsiz alacak davası açmak koşullarının bulunduğu, giderek zamanaşımı süresinin söz konusu olmadığı belirtilerek istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup 6100 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra açılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Birçok Yargıtay kararında da açıklandığı üzere, davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabilir. Öte yandan alacaklı taraftan, alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabilir. Diger bir deyişle, alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmektedir. Belirsiz alacak davasının zamanaşımına etkisi, alacağın tamamı bakımından dava açılmakla, kesilmesi şeklinde cereyan eder. Uygulamada, trafik kazası nedeniyle araçta oluşan hasar bedelinin riziko tarihinde ne kadar olacağı hususunun bilinmesinin davacıdan beklenemeyeceği ve hasar bedelinin ancak bilirkişi incelemesi ile tespit edilip belirlenebilecek oluşu nedeniyle bu türden taleplere dayalı açılan davalarda, belirsiz alacak davası açma koşullarının bulunduğu kabul edilmektedir. Somut olayda, dava dilekçesindeki beyanlara göre davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı ve az yukarıda açıklandığı üzere belirsiz alacak davası açma koşullarının bulunduğu, dolayısıyla zamanaşımı savunmasının geçerli olmadığı görülmektedir.HMK 353/1-b/2 maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilipte yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği öngörülmüştür. Dava konusu rizikonun sigorta sözleşmesi yürürlük süresi içerisinde gerçekleştiği, onarımın anlaşmalı serviste yaptırılmamış olmasının, kanun ve kasko genel şartlarında teminat dışı bir hal olarak düzenlenmediği, kasko genel şartlarında sayılan teminat dışı hallerin tahdidi olduğu, dolayısıyla onay alınmadan anlaşmalı olmayan serviste onarım yaptırılmasının sözleşme ile teminat dışı bir hal olarak düzenlenemeyeceği, kaldı ki buna ilişkin sözleşme klozunun, TBK’nın 20 vd. maddelerinde düzenlenen genel işlem şartlarına aykırılık teşkil edeceği, davacı bakımından da bir bağlayıcılığının olmadığı, yine usulüne uygun bir şekilde zamanaşımı süresi içerisinde davalı sigorta şirketine başvurulduğu, davalı sigorta şirketi tarafından ekspertiz marifetiyle hasarın tespiti cihetine gidildiği, ekspertiz tarfından hasarın kaza ile uyumlu olduğunun rapor edildiği ve somut olayda, TTK’nın 1449. maddesinin ihlalini teşkil eden bir halin bulunmadığı, özetle rizikonun teminat kapsamında olduğu görülmektedir. Diğer yandan, dosyada mübrez 29.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda, davalı sigorta şirketi tarafından sunulan hasar dosyasında bulunan (sigorta şirketi tarafından atanmış eksper tarafından tanzim edilen) ekspertiz raporu doğrultusunda hesaplama yapılmış olup davacı tarafından sunulan onarım faturası ve ekspertiz raporuna itibar edilmemiştir. İşbu bilirkişi raporu, Dairemizce denetime elverişli, usul ve yasaya uygun görülmüş, hüküm vermek bakımından yeterli kabul edilmiştir. O halde davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, düzeltilerek yeniden esas hakkında kararla davacı vekilinin 30.07.2020 tarihli talep artırım dilekçesi doğrultusunda sözü geçen bilirkişi raporunda hesaplanan KDV dahil 8.848,86 TL hasar tazminatından %20 muafiyet klozu uyarınca bu miktarın tenzili ile 7.079,08 TL nihai tazminatın 06.07.2018 temerrüt tarihinden itibaren hüküm altına alınmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; A)1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2 maddesi hükmü uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, 2-İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 4-Davacı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, B)1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2 maddesi hükmü uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında kararla; Davanın kabulü ile 7.079,08 TL hasar bedelinin 06.07.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 2-Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 483,57 TL karar ve ilam harcından, başlangıçta peşin alınan 35,90TL ve 117,00TL ıslah harcının ayrı ayrı mahsubu ile bakiye 330,67 TL harcın davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan 1.200,00 TL bilirkişi ücreti, 193,35TL müzekkere /davetiye gideri, 250,00TL ekspertiz ücreti olmak üzere toplam 1.837,35 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 maddesi uyarınca 4.080 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Artan gider avansının ilgilisine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda davalı aleyhine hükmedilen miktar göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 25/03/2021