Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/503 E. 2023/559 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/503
Karar No: 2023/559
İncelenen Kararın
Mahkemesi: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 08/12/2020
Numarası: 2014/451 (E) – 2020/872 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 4/4/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davalı … AŞ’ye karşı açılan maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, konusuz kalan davalılar … ve …’a karşı açılan maddi tazminat davasında karar verilmesine yer olmadığına; manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 25.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 3.500,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalılar … ve … vekili dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’ın %100 kusurlu olduğu kabul edilerek verilen kararın dosya kapsamına aykırı ve hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda yolun düz ve eğimsiz, zeminin kuru ve asfalt olduğu kabul edilerek, kazanın davalı sürücünün tescil belgesinde belirtilen taşıma sınırında yolcu alması nedeniyle meydana geldiği belirtilmiş ise de rapordaki değerlendirmelerin dosya kapsamına ve somut gerçeğe uygun olmadığını, zira kaza sırasında araçta 17-18 civarında olan yolcu sayısının aracın taşımasına izin verilen yolcu sayısı içinde kaldığını; müvekkili davalının kullandığı aracın hızını yol durumuna ve aracın yük ve teknik özelliklerine uygun olmayacak biçimde hızlı kullandığına dair kanıt bulunmadığını, kaldı ki müvekkili davalının kullandığı minibüsün, hafta içi sabah trafiğinin yoğunluğu nedeniyle sık aralıklarla yolcu duraklarında yolcu indirmesinin etkisiyle hızlı gitmesi olanağının da bulunmadığını, kazanın meydana geldiği yolun virajlı, eğimli ve düzgün olmayan yol olmasına karşın, hükme esas alınan raporda bu konu dikkate alınmadan değerlendirme yapıldığını, buna ilişkin gerçekçi değerlendirme yapılabilmesi için keşif talebinde bulunmalarına karşın mahkemenin bu istemi değerlendirmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kazanın aracın kaza anında ortaya çıkan ve engel olunamayan arıza nedeniyle oluştuğu yönündeki beyanlar dikkate alınmadan tek taraflı incelemeyle hatalı karar verildiğini, mahkemece davacının %7.1 oranında maluliyete uğradığının kabul edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, muayene kaydında kolunda yumuşak doku zedelenmesi olduğu belirtilen davacı …’ın iyileşme süresinin üç hafta olduğu kabul edilerek yapılan değerlendirmeyi ve belirlenen tazminatı kabul etmediklerini; Küçükçekmece 6 ncı Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/213 (E) sayılı davasında verilecek kararın kesinleşmesi beklenmeden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; günün ekonomik koşulları ile tarafların ekonomik durumları göz önüne alındığında davacılar lehine hükmedilen manevi tazminatın pek aşırı olduğunu, hükmolunan manevi tazminata olay tarihinden itibaren faiz işletilmesinin haksız ve hukuka aykırı nitelik taşıdığını, reddine karar verilen manevi tazminat talepleri yönünden davalılar lehine hükmolunan vekâlet ücretinin eksik olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarının düşük olduğunu, müvekkillerinin çektikleri elem ve ızdırabı karşılamadıklarını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyelerinden oluşturulan bilirkişiler kurulu tarafından, Küçükçekmece 6 ncı Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dava ile kolluk tarafından düzenlenen Ölümlü/Yaralanmalı Trafik Kazası Tespit Tutanağı içeriği de değerlendirilerek düzenlenen raporda, davalı sürücü …’ın yönetimindeki minibüsün Bahçeşehir-Altınşehir istikametinde seyir halinde iken, adı geçen sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybederek akaryakıt istasyonundaki duvara çarpması sonucu kazanın meydana geldiği; kazanın oluştuğu yolun düz ve eğimsiz, zeminin kuru asfalt olduğunu; ifade verenlerin sayısı ve açıklamaları da dikkate alındığında kazanın oluşumunda davalı sürücü …’ın yönetimindeki ticari minibüse tescil belgesinde belirtilen sınırların çok üzerinde yolcu alması veya yolcuların binmesine izin vermesinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 65 inci ve 52 nci maddelerine aykırılık oluşturduğunu belirterek adı geçen davalı sürücünün %100 oranında tam kusurlu olduğu belirtilmiş; Adli Tıp Kurumu (ATK) 3 üncü İhtisas Kurulunun 19/7/2017 gün ve 5102 sayılı raporunda, davacı …’ın 11/10/2013 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması sebebiyle Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinden yararlanılarak %7,1 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği, davacı …’ın 11/10/2013 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının sürekli sakatlığına neden olacak düzeyde araz bırakmadığından maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. Bilirkişiler kurulu tarafından düzenlenen kusura ilişkin raporda; Küçükçekmece 6 ncı Asliye Ceza Mahkemesinde görülen 2014/152 (E) sayılı dava dosyasında bulunan belgeler ile olayın meydana geldiği yer, kazanın oluş biçimi ve davalı sürücü …’ın davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığınının; ATK 3 üncü İhtisas Kurulunun 19/7/2017 gün ve 5102 sayılı raporları ile davacı …’ın sürekli sakatlık oranı ile iyileşme süresinin, davacı …’ın ise iyileşme süresinin aşamalarda düzenlenen tıbbi belgeler de değerlendirilerek yürürlükte olan mevzuata göre yöntemine uygun biçimde belirlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 279 uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişiler kurulunun kusura ilişkin raporu ile davacılar … ve …’ın yaralanmalarına ilişkin ATK 3 üncü İhtisas Kurulunun 19/7/2017 gün ve 5102 sayılı raporlarının hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; zararın haksız eylemden kaynaklanması, haksız eylem failinin ise zararın doğduğu anda, haksız eylem tarihinden itibaren ve zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılacağından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 49 vd. maddeleri uyarınca, davalılar aleyhine hükmolunan manevi tazminata trafik kazasının meydana geldiği tarihten itibaren faiz uygulanmasına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı; ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, manevi tazminat davasının kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceğinden, kısmen reddine karar verilen manevi tazminat talepleri yönünden, davalılar … ve … lehine, davacılar lehine hükmolunan miktar kadar vekâlet ücretine hükmolunmasının yerinde olduğu; hukuk hâkiminin, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı olmadığına ilişkin TBK’nin 74 üncü maddesi karşısında, Küçükçekmece 6 ncı Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın bekletici sorun yapılmamasının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. TBK’nin 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalılar … ve …’ın dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişiler kurulu raporundan anlaşılan kusur oranına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarının yerinde olduğu kabul edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ile davalılar … ve … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 120,60 TL istinaf karar ve ilam harcının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.288,38 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 572,1‬0 TL (512,80 TL + 59,30 TL) istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 1.716,28 TL istinaf karar ve ilam harcının davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacılar ile davalılar … ve …’ın istinaf kanun yolu başvuruları nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 4/4/2023