Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/453 E. 2021/1178 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/453
KARAR NO: 2021/1178
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2015/501 (E) 2018/520 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 09/09/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plaka sayılı araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkilinin 11/12/2009 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen rapora göre %90 vücut fonksiyon kaybına neden olacak biçimde yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 900,00 TL sakatlık tazminatı ve 100,00 TL bakıcı giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 100.000,00 TL manevi tazminatın aracın işleteni ve sürücüden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; alacağın zamanaşımına uğradığını, kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile 03/12/2009 – 03/12/2010 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, ispat yükümlülüğünün davacı tarafta bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın davacının kusurlu davranışların sonucunda önlenemeyecek biçimde gerçekleştiğini, demir bariyerlerle girişi engellenmiş yola aniden çıkan davacının bu kazanın oluşmasına neden olduğunu, puslu ve yağışlı bir havada, gece vakti, karanlıkta çalıştığı servis aracından inen davacının bariyerlerin üzerinden atlayarak kazanın meydana geldiği yola indiğini, müvekkiline ait otobüs içinde bulunmayan davacının müvekkili şirket çalışanı olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, davalı … AŞ’ye karşı açılan davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalılar … Limited Şirketi ile …’ e karşı açılan maddi tazminat davasının reddine, diğer davalılar … Limited Şirketi ve …’e karşı açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile taktiren 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşreken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminata yönelik fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı … AŞ’nin sigorta eden olarak sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, bu sorumluluğunu yerine getirmekle kendisi ve dolayısıyla yerine getirdiği sorumluluk miktarında sigorta ettireni de sorumluluktan kurtaracağını; sigorta ettirenin meydana gelen olayda oluşan zararın tamamından sorumlu olduğunu, sigortacının karşıladığı miktar kadar sigorta ettirenin sorumluluktan kurtulacağını, kalan kısım için sorumluluğunun devam edeceğini, dosyaya ekli “Makbuz ve İbraname” başlıklı belgenin daha başında … Sigorta AŞ tarafından yapılacak ödeme ile … Sigorta AŞ ve sigortalısı … Ticaret Limited Şirketinin poliçe gereği sorumlu olunan tutar kadar sorumlu olmayacaklarını belirtildiğini, poliçe limitleri üzerinde doğacak maddi hak ve alacakları ile … Sigorta AŞ’nin bu limitler gereği sorumlu olduğu faiz tutarı üzerinde kalacak faiz miktarı ile bunların ferileri ile manevi tazminata ilişkin davaları devam ettirmek haklarını saklı tutacaklarını belirterek koşullu bir ibra ve feragat beyanı düzenlendiğini, nitekim 04/10/2017 günlü bilirkişi raporunda davalıların sorumlu olduğu bakiye tazminat tutarının 45.085,36 TL olduğunun belirtildiğini; manevi tazminat yönünden 15.000,00 TL gibi çok cüzi bir miktara hükmedilmesinin hukuk mantığı ve toplum vicdanı ile bağdaştırılamayacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak 900,00 TL sürekli sakatlık tazminatı, 100,00 TL bakıcı gideri tazminatı talebinde bulunması, böylece davanın belirsiz alacak davası niteliğinde açılarak bir kısmının talep edildiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 341’inci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin hükmünün istinaf kanun yolu kapsamında incelenmesi olanaklı hükümlerden olduğu kabul edilmiştir. Davalı … AŞ vekili tarafından sunulan davacı vekiline atfen imzalanmış “Makbuz ve İbraname” başlıklı 14/09/2015 tarihli belgenin incelenmesinde; vekaletnamesinde ibra ve davadan feragate yetkisi bulunan davacı vekilinin adı geçen müvekkili ile davalı … AŞ nezdinde ZMMS poliçesiyle sigortalı … plaka sayılı aracın 11/12/2009 tarihinde karıştığı trafik kazası sonucu adı geçen davacının yaralanıp malul kaldığı belirtilerek, maluliyet için 48.000,00 TL, bakıcı gideri için 125.000,00 TL olmak üzere toplam 173.000,00 TL üzerinden anlaşma sağlandığı, … Sigorta AŞ tarafından yapılacak ödeme nedeniyle … Sigorta AŞ ve sigortalısı .. Limited Şirketi yönünden poliçe gereği sorumlu olunan tutar kadar sorumluluğun kalmayacağını, … Sigorta AŞ’nin hasara, hasar dosyasına ve poliçeye konu alacaklar yönünden, poliçe gereği sorumlu olunan tutar kadar ibra edildiğini ve bu tutara kadar olmak koşulu ile fazlaya ilişkin faiz talebi, asli ve feriler kapsamı dışında diğer hak ve nam adı altında herhangi bir taleplerinin olmadığını, İstanbul 11’inci ASliye Ticaret Mahkemesinin 2015/501 (E) sayılı dosyasındaki tazminat taleplerinden fazlaya ilişkin hakları da dahil olmak üzere poliçe limiti ile sınırlı … Sigorta AŞ aleyhine açılan davadan feragat edeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiklerini, kazaya karışan aracın sigorta ettiren … Limited Şirketinin poliçe gereği belirlenmiş limitlerden ve yine … Sigorta AŞ’nin bu limitler gereği sorumlu olduğu faiz tutarı ve diğer ferilerinden sorumluluğunun kalmayacağını, poliçe limitleri üzerinde doğacak maddi hak ve alacakları ile … Sigorta AŞ’nin bu limitler gereği sorumlu olduğu faiz tutarından, bunların ferileri ile manevi tazminata ilişkin davalarını devam ettirme hakkı saklı olmak koşuluyla, sigorta poliçesinin limitleri ile sınırlı olmak üzere … Sigorta AŞ’ye karşı bu hasara ilişkin her türlü dava ve hukuki işlem başlatma, temyiz hakkından feragat ettiğini kabul edildiğinin belirtildiği; davacı vekiline atfen imzalanmış “Makbuz ve İbraname” başlıklı diğer bir belge de ise 13.255,42 TL ödendiğinde … Sigorta AŞ’nin ibra edileceğini, tarih içermeyen “Tazminat Makbuzu ve İbraname” başlıklı belge de ise davacının velisi …’in münfesih … Sigorta AŞ’den 48.337,00 TL’yi nakden ve tamamen aldığını, bu meblağ kadar ibra ettiğini bildirdiği; vekaletnamesinde davadan feragat yetkisi bulunan davacı vekilinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla sunduğu 12/10/2015 günü elektronik imza ile imzalanmış dilekçeyle … Sigorta AŞ hakkındaki davadan feragat ettiklerini, diğer davalılar hakkındaki taleplerinin devam ettiğini beyan etmiştir. 2918 sayılı KTK’nin 91’inci maddesinde işletenlerin, bu kanunun 85/1’inci maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmiştir. Aynı Kanunun 85’inci maddesi ile aracın işletilmesi sırasında 3’üncü şahısların bedeni ve maddi zarara uğratılmasından işleten doğrudan sorumlu tutulmuş, anılan Kanunun 97’nci maddesi gereğince de, zarar görenin, zarara neden olan aracın zorunlu trafik sigortacısından doğrudan talep ve dava hakkı bulunduğu belirtilmiştir. Ancak, zorunlu trafik sigortacısının zarardan sorumluluğu 2918 sayılı KTK’nin 93’üncü maddesi gereğince belirlenen ve poliçede belirtilen teminat miktarı ile sınırlıdır. İşleten ve zorunlu trafik sigortacıları 3’üncü kişilere karşı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 61’inci maddesi uyarınca müteselsilen sorumludurlar. Aynı Kanunun maddesine göre, alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borcun tamamen tahsiline kadar bütün borçluların sorumluluğunun devam edeceği de aynı maddenin 2’nci fıkrasında açıklanmıştır. Anılan Kanunun 166’ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca da, borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Müteselsil borçlulardan birinin alacaklıya karşı sürebileceği def’iler varsa bunu diğer borçlulardan bağımsız olarak ileri sürmesi mümkün olup, bu defi sonucu kurtulduğu borç miktarını diğer müteselsil borçlulara karşı da ileri sürebilir. Bu def’iler 6098 sayılı TBK’nin 164’üncü maddesinde gösterilen ve şahsi ilişkiler veya müteselsil borcun sebep veya konusundan doğan def’iler olup bunların dışında ileri sürülen def’iler müteselsil borçlular arasındaki rücu hakkını kaldırmaz. 6098 sayılı TBK’de yer alan şimdiye kadar sözü edilen düzenlemeler alacaklıya karşı dış ilişkilerle ilgili olup, borcun ödenmesinden sonra müteselsil borçlular arasındaki iç ilişki yönünden 6098 sayılı TBK’nin 165’inci maddesi uyarınca;kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz. Dış ilişkide alacaklıya karşı sonuç doğurabilen böyle bir işlem, iç ilişkide rücu hakkını kısmen veya tamamen kaldırıcı etkiye sahip değildir. Diğer taraftan davadan feragat, öncelikle bir usul işlemidir. Dava konusu olayda, davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan davacı tarafın davalılardan birisi hakkındaki feragati usul hukuku bakımından diğer davalı aleyhine bir sonuç doğurmaz ise de, davadan feragat aynı zamanda bir maddi hukuk işlemi olduğundan, davalı … hakkındaki feragatın, rücu hakkı bulunan diğer davalıyı etkileyip etkilemediğinin üzerinde durulması gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere, davalılar alacaklıya karşı borçtan müteselsilen sorumludurlar. 6098 sayılı TBK’nin müteselsil sorumlulukta borçluların iç ilişkilerini düzenleyen hükümleri gereğince, müteselsil borçlulardan biri alacaklıya borcu ödediği takdirde, diğer müteselsil borçlulara rücu hakkı bulunmaktadır.Bunun yanında, 6098 sayılı TBK’nin 166/1’inci maddesine göre, sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde diğerleri bu oranda borçtan kurtulur. Ancak, müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri için alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması gerekir. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için alacaklının açıkça davadan feragat etmiş olması veya böyle bir feragatin durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır. Yine 6098 sayılı TBK’nin 168/1’inci maddesi hükmüne göre, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her biri ödediği miktar oranında alacaklının haklarına halef olacağına ve alacaklının diğerleri zararına müteselsil borçlulardan birinin durumunu iyileştirdiği takdirde bunun sonuçlarına katlanacağına dair hüküm içermektedir. Yukarıda açıklanan ilkeler ve yasal düzenleme ışığında somut olaya bakıldığında; davacının hakkındaki davadan feragat ettiği davalılardan … Sigorta AŞ’nin maddi tazminata ilişkin sorumluluğunun, poliçe limiti olan kişi başına tedavi teminatı 150.000,00 TL, kişi basına sakatlık teminatı 150.000,00 TL miktarıyla sona erdiği, böylece sakatlık teminatı kapsamında bulunan sürekli sakatlık tazminatı ile poliçenin düzenlendiği tarih itibarıyla tedavi gideri teminatı kapsamında bulunan bakıcı gideri tazminatından, TBK’nin 166/1’inci maddesi uyarınca davalı … AŞ’nin ZMMS poliçesiyle sorumlu olduğu sakatlık teminatı limiti ve tedavi gideri limiti kadar sorumluluktan kurtulan davalı sürücü … ile davalı işleten … Limited Şirketinin, açıklanan limitleri aşan zarar miktarı kadar sorumluluklarının devam ettiğinin anlaşılması karşısında, davalılardan … Sigorta AŞ’nin poliçe limiti ile sorumlu olduğu miktarlar güncellenerek hesaplanan sürekli sakatlık tazminatı ile bakıcı giderinden mahsup edilmesinin ardından oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken, davalılar … Limited Şirketi ile …’e karşı açılan sürekli sakatlık tazminatı ve bakıcı giderine ilişkin yazılı biçimde davanın reddine hükmolunması yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin manevi tazminat hükmüne ilişkin istinaf nedenlerinin incelenmesine gelince; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır.Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut uyuşmazlıkta ise, ilk derece mahkemesince manevi tazminat miktarının, yukarıda yapılan açıklamalara aykırı biçimde davacının ekonomik ve sosyal durumları araştırılmaksızın belirlenmesi doğru kabul edilmemiş, davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf nedeni bu bakımdan isabetli görülmüştür.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde ilk derece mahkemesince geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yolu incelemesi nedeniyle sarfedilen yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/09/2021