Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/441 E. 2023/803 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/441
KARAR NO: 2023/803
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/10/2020
NUMARASI: 2015/1211 (E) – 2020/513 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 16/05/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, Dursunbey İlçesi Gazellidere mevkiinde hemzemin geçitte 14/08/2009 tarihinde, meydana gelen trafik kazasında, davacıların eş ve babası olan …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın, hemzeminden geçişi esnasında TCDD’ye ait tren ile çarpıştıklarını ve bu kaza nedeniyle adı geçen kişinin vefat etmesinden dolayı davacıların destekten yoksun kaldığını belirterek davacılardan … ve yaşı küçük … için şimdilik toplam 2.000 TL destekten yoksunluk tazminatı ile davacı … için 20.000 TL, davacı … için 30.000 TL olmak üzere toplam 50.000 TL manevi tazminatın hüküm altına alınmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalılar vekilleri davanın reddini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; benimsenen bilirkişi raporları doğrultusunda davalı Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan maddi tazminat davalarının kabulüne, davacı … için 4.667,37 TL, davacı … için 41.916,96 TL olmak üzere toplam 46.584,33 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 14/08/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline; davalı Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan manevi tazminat davalarının kabulü ile davacı … için 20.000 TL, davacı … için 30.000 TL olmak üzere toplam 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 14/08/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan (TCDD Genel Müdürlüğü) alınarak davacılara verilmesine; davalı … Sigorta AŞ’den davacı … için talep edilen 7.112,57 TL, davacı … için talep edilen 63.876,93 TL olmak üzere toplam 70.989,50 TL maddi tazminat yönünden tarafların sulh olması nedeniyle dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Karara karşı davalı Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü vekili özetle; mahkemenin yetkisiz olduğunu, İstanbul mahkemelerinin yetkili olmadığını, Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına göre yargı yolunun idari yargı olduğunu, bilirkişi raporlarındaki kusur ve zarar miktarına ilişkin hesaplamaların yerinde olmadığını, mahkemenin kusura ilişkin değerlendirmelerinin hatalı olduğunu, idari tahkikat raporunda belirtildiği gibi kusurun tamamının müteveffa araç sürücüsüne ait olduğunu, demiryolu konusunda uzman bilirkişinin heyete dahil edilmemesi veya bu konuda uzmanlığı bulunan bilirkişi heyetinden rapor alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, husumetin il özel idaresi veya büyükşehir belediyesine ait olduğunu, hemzemin geçitten kaynaklı sorumluluğun bu idarelere ait olduğunu, makinistin olayda herhangi bir kusurlu eyleminin bulunmadığını, hemzemin geçitlerde trafik işaretlerinin karayolunun bağlı olduğu kurum ve kuruluşlarca düzenlenmesi gerektiğini, garame paylaşımın yapılması şartlarının bulunmadığını, buna ilişkin düzenlenen bilirkişi ek ikinci raporunun yerinde olmadığını, bildirilen tanıklar dinlenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, hükme esas alınan kök bilirkişi raporu, ek bilirkişi raporu ve bilirkişi ek 2. raporunda tespit edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, desteğin asgari ücretin 2 katı üzerinden gelir elde ettiği kabul edilerek hesaplama yapılmasının doğru olmadığını, davacının gelirinin asgari ücret üzerinden gözüktüğünü, müteveffanın kazanın gerçekleşmesinde tam kusurlu olması nedeniyle manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiğini, hükmedilen tazminatın fahiş olduğunu, belirsiz alacak taleplerinin yerinde olmadığını, dava dilekçesinin iki kez ıslahına ilişkin işlemin hatalı yapıldığını, davanın kısmi dava olması ve niteliği itibarıyla belirsiz alacak davası olmaması nedeniyle gerek asıl talep ve gerekse artırım talebine konu kısımların zamanaşımına uğradığını ve faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, hemzemin geçitte gerçekleşen trafik kazasından kaynaklı ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. HMK’nın 7. maddesinde, davalı birden fazla ise davanın bunlardan birinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde de açılabileceği düzenlenmiştir. Davalılardan sigorta şirketinin muamele merkezi İstanbul olduğuna göre dava yetkili mahkemede açılmıştır. Dava tarihinden önce yürürlüğe giren 2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değişik 110. maddesi; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir. Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır. Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesine (AYM) taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan yüksek mahkeme, düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı). Buna göre görevli yargı yeri adli yargı olup yargı yolu itirazı yerinde değildir. HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız veya alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi alacaklıdan beklenemez ise belirsiz alacak davası açılabilir. Diğer bir deyişle, alacak miktarının belirlenmesi işinin, bilirkişi incelemesi ve/veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmektedir. Belirsiz alacak davasının zamanaşımına etkisi ise, alacağın tamamı bakımından dava açılmakla kesilmesi şeklinde cereyan eder.Davacının maluliyet tazminatının belirlenebilmesi, kusur ve hesaba dair bilirkişi incelemesine muhtaçtır. Dolayısıyla belirsiz alacak davası açma şartları mevcuttur. Dava dilekçesindeki ifadelere göre dava, belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı gibi davacının kısmi dava açmak konusunda usuli bir yararı da bulunmamaktadır. Davaya konu trafik kazası, 14/08/2009 tarihinde gerçekleşmiş ve kaza nedeniyle davacıların murisi vefat etmiştir. Eldeki dava ise, KTK’nın 109/2. maddesinin yollamasıyla 5237 Sayılı TCK’nın 85/2 ve 66/1-d maddesi gereğince 15 yıllık ceza zamanaşımı süresi içerisinde açılmıştır. Davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olması ve dava açılmakla alacağın tamamı bakımından zamanaşımının kesilmiş olması ve yine, TBK’nın 157/1. maddesi uyarınca hakimin her işleminden sonra kesilen zamanaşımı süresi yeniden başlayacağına göre bedel artırım tarihi itibarıyla zamanaşımının dolduğundan söz edilemez. Somut olayda, davanın iki kez ıslah edilmesi durumu da söz konusu değildir. Verilen ilk bedel artırım dilekçesinde maddi hataya değinilmiş ve garame hesabına dair bilirkişi raporunda yapılan maddi hatanın düzeltilmesinden sonra bu doğrultuda yeniden bedel artırım dilekçesi verilmiştir. Dolayısıyla bu yöndeki taleplerde bir usule aykırılık yoktur. Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporlarına göre yapılan değerlendirmede; davaya konu trafik kazasının davacıların murisinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonetin hemzemin geçitten geçmeye çalıştığı esnada demiryolundan gelmekte olan tren ile çarpışması şeklinde meydana geldiği, hemzemin geçidin hem otomatik bariyerli hem de otomatik yanar söner ışıklı olduğu, kaza sırasında otomatik bariyerin arızalı olması nedeniyle açık vaziyette olduğu, ancak otomatik yanar söner ikaz ışığı ve diğer ikaz levhalarının mevcut olduğu, kamyonetin sürücüsünün, yanıp sönen kırmızı uyarı ışığı ve ikaz levhalarını dikkate almayarak arızalı olduğu için açık durumda bulunan bariyerin işaretini dikkate alarak, dikkatsiz ve kontrolsüz bir şekilde hemzemin geçitten geçmeye çalışması nedeniyle %70 oranında kusurlu olduğu, davalı TCDD’nin bakım ve gözetimi altında bulunan hemzemin geçitteki bariyer otomatik kontrol sisteminin bozuk oluşu nedeniyle müteveffa araç sürücüsünün yanılgıya düşmüş olmasından kaynaklı %30 oranında kusurlu olduğu ve 22512 sayılı Hemzemin Geçitlerin Korunması Bakımı ve Yönetimiyle Geçit Bekçilerinin Görevlerine Ait Yönetmelik hükümleri kapsamında, olay öncesinde davalı kuruma ait teknik ekiplerin gözetimi altında olduğu beyan edilen hemzemin geçide ait sorumluluğun davalı idareye ait olduğunun anlaşılmış olmasına göre mahkemenin kusur ve sorumluluğa ilişkin kabulünün oluşa, usule ve yasaya aykırı olmadığı anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf itirazlarında isabet bulunmadığı değerlendirilmiştir. Maddi tazminat hesabına ilişkin bilirkişi raporu, ek raporun ve 2. ek raporun incelemesinde; veteriner olan müteveffanın asgari ücretin 2 katı üzerinden gelir elde edeceği kabul edilip davacı Aynur’un yargılama sırasında evlenmiş olduğu ve dava açmayan anne ve babaya da pay ayrılması gerektiği gözetilerek 2. ek raporda doğru bir şekilde yapılan garame hesabı doğrultusunda hesaplama yapılması doğrudur. Bilirkişi raporlarının HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun, hüküm vermek bakımından yeterli oldukları, davacı vekilinin hesaplamaya yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.Diğer yandan, mahkemece, kaza tarihinde henüz 27 yaşında iken eşini kaybeden ve daha henüz babasını göremeden yitiren diğer davacı bakımından TBK’nın 56. maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde manevi tazminat takdir edildiğine göre davalının bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi uyarınca davalı Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Alınması gereken 6.597,67 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.659 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 4.938,67 TL istinaf karar harcının, istinafa başvuran davalı Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünden tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (96.584,33‬ TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 16/05/2023