Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/401 E. 2023/783 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/401
KARAR NO: 2023/783
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30/10/2020
NUMARASI: 2019/474 (E) – 2020/627 (K)
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kasko Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/05/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı sigorta şirketine kasko sigortasıyla sigortalı bulunan davacıya ait … plaka sayılı aracın 23/01/2019 tarihinde yapmış olduğu tek taraflı trafik kazasında hasara uğradığını, ancak davalı sigorta şirketinin haksız yere ödeme yapmaktan kaçındığını belirterek KDV dahil 19.225 TL hasar onarım bedelinin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, kaza tespit tutanağında araç sürücüsünün tespit edilemediğinin yazılı olması nedeniyle müvekkil sigorta şirketine yapılan başvurunun reddedildiğini, davacının iddiasını somutlaştırması ve kazanın iddia edildiği şekilde meydana geldiği ve yine sürücü değişikliği yapılmadığı hususlarının ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, “…Kaza tespit tutanakları, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli belgelerdendir. Kaza tesbit tutanağında, dava dışı …’in aracı kaza sırasında kullanan sürücü olmadığının belirtildiği ve bu hali ile TTK.nun 1409. maddesi gereğince ispat külfetinin yer değiştirerek davacı tarafa geçtiği, davacı tarafından kaza tespit tutanağının aksinin aynı kuvvette yazılı bir delille ispat edilemediği, giderek bu hali ile hasarın teminat kapsamında kaldığının ispat edilemediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, kazanın oluş şekline ilişkin gerekli bilgilerin araç sürücüsü olan … tarafından polis ekibiyle paylaşıldığını, paylaşılan bilgiler ile olay mahallindeki bulguların birbiriyle örtüşüyor olmasına rağmen sürücünün tespit edilemediği gerekçesiyle tutanak düzenlenmesinin herhangi bir dayanağının bulunmadığını, polis ekiplerinin kazadan hemen sonra olay yerine geldiklerini, kaza mahallinin İstanbul Güngören ve kazanın saat 22:50’de gerçekleştiğini, araç sürücüsünün tek başına olduğunu, yanında kimse bulunmadığını, şoför değişikliği ihtimalinin söz konusu olamayacağını, polis ekiplerinin tutanağa düştükleri notun araç sürücüsünün farklı bir kişi olduğunun delili olamayacağını, ispat külfetinin davalı sigorta şirketine ait olduğunu, davacıdan sürücünün değiştirilmediğinin ispatının beklendiğini, ispat külfetinin davacıya yüklenmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne, arabuluculuk nedeniyle vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davaya konu … plaka sayılı aracın davalı tarafından kasko sigorta sözleşmesiyle teminat altına alındığı ve rizikonun yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.İstinafa konu uyuşmazlık rizikonun teminat kapsamında olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 1409/1. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartları’nın 1.5. maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Bunların yanında genel şartların A.5. maddesinde, teminat dışı haller sayılmış ve özellikle uyuşmazlıkla ilintili A.5.4. maddesindeki ehliyetsizlik ile A.5.5. maddesindeki uyuşturucu veyahut yasal sınır üzerinde alkollü araç kullanmanın yanı sıra A.5.10. maddesinde, zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması hali teminat dışı haller olarak sayılmıştır.Sigortalı araç sürücüsünün aksi ispat edilemeyen anlatımı tahtınta düzenlenen kaza tespit tutanağına göre, davaya konu trafik kazası, sigortalı araç sürücüsünün 23/01/2019 günü saat 22:50 sıralarında TEM otoyolu güney yolda Ankara yönünde seyrederken plakasını alamadığı bir aracın kendi yönüne ani manevra yapması neticesinde aracın kontrolünü kaybetmesi ve yol kenarında bulunan bariyerlere çarparak aracın muhtelif yerlerinden hasarlanması şeklinde meydana gelmiştir. Kaza tespit tutanağında, “… plaka sayılı araç şoförü olduğunu … beyan etse de trafik zabıtalarına göre şoför tespit edilememiştir” açıklaması yapılarak araç sürücü bilgileri belirsiz bırakılmıştır. Dosyaya kazandırılan bilirkişi raporunda sürücü beyanına konu kazanın gerçekleşme şeklinin hasar ile uyumlu olmadığına ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığı, buna dair bir savunma ve itirazın da olmadığı, bu yöne ilişkin kaza tespit tutanağında da herhangi bir kanaat bildirilmediği, kaza tespit tutanağının kazanın hemen akabinde düzenlendiği, kaza tespit tutanağında sürücünün olay yerini terk ettiğine dair bir tespitin bulunmadığı, sürücü olduğunu beyan eden kişinin alkol veyahut ehliyetsizlik durumunun da söz konusu olmadığı ve kazanın tek taraflı gerçekleştiği nazara alındığında, herhangi bir somut bilgi ve bulguya dayanmayan şoför tespiti yapılamadığına ilişkin zabıta görüşünün, ispat külfetinin yer değiştirdiğinin kabulü için yeterli olmadığı, az yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere göre rizikonun teminat kapsamı dışında olduğunun yani somut olay bakımından kaza yaptığını beyan eden sigortalı araç sürücüsünün gerçekte kaza yapan kişi olmadığı ve alkol veya ehliyetsizlik nedeniyle sürücü değişikliğine gidildiği savunmasının ispatının, davalı sigorta şirketine ait olduğu ve dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile davalının dayandığı delillere göre de davalı sigorta şirketinin rizikonun teminat kapsamı dışında kaldığına ilişkin herhangi bir ispat ortaya koyamadığı halde ispat külfeti tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerindedir. HMK 353/1-b/2. maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilipte yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği öngörülmüştür.İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan ve Dairemizce de usul ve yasaya uygun görülen 30/07/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda, sigorta eksperi tarafından düzenlenen ekspertiz raporunda belirtilen hasarlı parçaların, dosyadaki kazalı araç fotoğraflarıyla uyumlu olduğu, parça ve işçilik bedellerinin rayiç piyasa değerlerine uygun olduğu, KDV dahil hasar onarım bedelinin 19.225 TL olduğu kanaatinde bulunulmuştur. O halde davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kasko sigorta sözleşmesinin davalı bakımından ticari iş teşkil ediyor olması ve reeskont avans ibaresinden ticari faiz talep edildiğinin anlaşılmasına göre avans faiziyle birlikte olacak şekilde faiz başlangıç tarihi belirtilmediğinden ötürü dava tarihi esas alınarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Bununla birlikte Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 16. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendindeki yasal düzenlemenin avukat ile müvekkili arasındaki vekalet ilişkisine dayanan akdi vekalet ücretinin miktarına yönelik olduğu, arabuluculuk sonrasında açılan davadaki yargılama gideri kapsamında karşı tarafın sorumlu olacağı vekalet ücreti olarak değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/3979 Esas – 2022/4838 Karar sayılı Bölge adliye mahkemesi kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine dair kararı). Davacı vekilinin arabuluculuk vekalet ücretine ilişkin istinaf itirazı ise yerinde değildir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Buna göre; 2-Davanın kabulü ile 19.225 TL hasar onarım bedelinin dava tarihi olan 23/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, 3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 1.313,25 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 328,32 TL harçtan mahsubu ile bakiye 984,93 TL’nin davalı taraftan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 328,32 TL harcın davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 822,70 TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, 6-HMK’nın 333. maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan 922 TL gider avansından artan bakiye avans olması halinde, hüküm kesinleştiğinde ve talep edildiğinde davacıya iadesine, 7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden daire karar tarihinde geçerli AAÜT’deki esaslara göre belirlenen 9.200 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 8-Davalı tarafça yapılan vekalet ücreti dahil yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, İstinaf yargılama giderleri bakımından: 9-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 10-Davacı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,12-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (19.225 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 16/05/2023