Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/400 E. 2021/343 K. 16.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/400
KARAR NO: 2021/343
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/12/2020
NUMARASI: 2020/323 (E) 2020/894 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı
KARAR TARİHİ: 16/03/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5/A-1 maddesinde öngörülen arabuluculuk dava şartının bulunmadığı gerekçesiyle TTK’nin 5/A-1 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/2 ve 115/2’nci maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin 8,12.2020 tarihli ön inceleme duruşma tutanağında verilen 8 numaralı ara kararı gereğince 11.12.2020 tarihli dilekçeyle arabuluculuk görüşme tutanakları ile sigorta şirketine yapılan başvuruya dair belgelerin sunulduğunu, kaldı ki bu dava açılmadan önce Ankara Arabuluculuk Bürosunun 2020/28225 sayılı dosyası kapsamında gerçekleştirilen arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama yönünde sonuçlandığını, dolayısıyla dava açılmadan önce dava şartları yerine getirildiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. HMK’nin 355/1’inci maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan incelemede: Davacı ile … plaka sayılı otomobile ilişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini düzenleyen davalı … Sigorta AŞ arasındaki trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı davasının, TTK’nin 1401 ve devamı maddelerinde düzenlenen Sigorta Hukukuna ilişkin olması nedeniyle aynı Kanunun 4/1’inci maddesi uyarınca ticari dava olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. Somut olayda tartışılması gereken hukuki sorun TTK’nin 5/A-1’inci maddesinde ticari davalar için öngörülen zorunlu arabuluculuk dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkindir. 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” kurumu benimsenmiştir. Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemiyle çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 gün ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı Kanun ile 6102 sayılı TTK’nin 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (HUAK) 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Somut olayda davacı vekili tarafından 07.02.2020 tarihinde asliye hukuk mahkemesinde açılan davada İstanbul 10’uncu Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.02.2020 gün ve 2020/94 (E) – 2020/137 (K) sayılı kararıyla davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle HMK’nin 2/1, 20, 114/1-c, 115/1 ve TTK’nin 3, 4 ve 5’inci maddeleri gereğince mahkemenin görevsiz olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin İstanbul 9’uncu Asliye Ticaret Mahkemesinin 8.12.2020 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen 8 numaralı ara kararı uyarınca 11.12.2020 günü Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla verdiği dilekçe ekinde sunduğu “Arabuluculuk Son Oturum Tutanağı” içeriğinden; dava dosyası henüz asliye ticaret mahkemesine gönderilmeden önce davacı vekili tarafından 26.2.2020 günü arabulucuya başvurulduğu, tarafların uzlaşmadığına dair tutanağın ise 20.4.2020 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dava dosyasının 10.7.2020 günü tevzi edildiği İstanbul 9’uncu Asliye Ticaret Mahkemesi ise 13.7.2020 günü tensip tutanağı düzenlemiştir. Elde ki dosyada istisnai olarak görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin giderildiği ve görevli mahkeme olan asliye ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından Mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerekirken tekrar davacıdan HUAK’ın 18/A-2’nci maddesi gereğince “anlaşmazlık tutanağının getirilmesi” istemek Yasanın uygulanmasındaki amacına da uygun düşmeyeceği, somut olayda HMK’nin 115/3’üncü maddesinde gözönüne alındığında dava şartı yokluğundan red kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yoluna başvuran tarafından sarfedilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/03/2021