Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/4 E. 2023/637 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/4
Karar No: 2023/637
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 29/09/2020
Numarası: 2016/284 (E) – 2020/516 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 18/4/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının kabulüne, 16.889,50 TL geçici iş göremezlik, 144.364,57 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 161.254,07 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine; manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 97 nci maddesinde öngörülen yazılı başvuru koşulu öngörülmeden açılan davanın reddi gerektiğini; müvekkilinin sorumluluğunun doğması için kazaya karışan tescilsiz motosikletin trafik sigortası yaptırma zorunluluğu kapsamında olup olmadığının öncelikle saptanması gerektiğini; maluliyet raporunun ilgili yönetmeliğe uygun olarak hazırlanmadığından davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kazanın oluşumunda davacının birlikte kusurunun incelenmemesinin hatalı olduğunu, kaza tarihinde 18 yaşında olan ve çalıştığına dair bir belge bulunmayan davacı lehine geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını, her olasılıkta Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından davacıya gelir bağlanıp bağlanmadığının da araştırılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin ara kararı doğrultusunda hazırlanan kusur ve hesap bilirkişi raporlarının tanık beyanları dikkate alınmaksızın düzenlendiğini, çarpma noktasının yanlış belirlendiği gibi takip mesafesine ilişkin itirazların hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, araçta bulunan tanık …’in anlatımları da dikkate alındığında raporlar arasında açık çelişki bulunduğunu, sürücü belgesi bulunmayan ve alkol kontrolü yapılmayan, şerit ihlali yaparak asli kusurlu biçimde kazaya neden olan davacının birlikte (müterafik) kusuru dahi incelenmeden tazminattan indirim yapılmadığını, ceza mahkemesinde Adli Tıp Kurumundan (ATK) alınan kusur raporunun da açıkça hukuka aykırı olduğunu, raporlarda dosyada bulunan tanık anlatımları dahil hiçbir maddi kanıtın dikkate alınıp tartışılmadığını, gerek tanık …’in anlatımları, gerekse diğer tüm kanıtların anlatımlarının bu beyanlarını doğrular nitelik taşıdıklarını, alkol kontrolü yapılmayan ve buna ilişkin bir sonuç dosya içerisinde bulunmayan sürücü belgesiz motosiklet sürücüsünün yönetimindeki tescilsiz motosiklette iki kişinin bulunmasının trafik kurallarına açıkça aykırı olduğunu, raporda çarpma noktası olarak gösterilen yerin de doğru olmadığını, tanık …’in beyanında …’nun motosikleti kullanmayı iyi bilmediği için kazadan kaçamadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Hükme esas alınan Karayolları Genel Müdürlüğünde görev yapan mühendislerden oluşturulan bilirkişiler kurulu tarafından, Trafik Kazası Tespit Tutanağı, olay nedeniyle Karasu Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada verilen karar, anılan mahkemede görülen ceza davasında düzenlenen bilirkişi raporu ile ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin raporu ve davalı vekilinin itiraz dilekçeleri ile tanık …’in beyanı irdelenerek düzenlenen raporda; yönetimindeki motosiklet ile seyir halinde iken kurallara aykırı biçimde sola dönüş manevrası yaparak tehlikeye düşen, böylece Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 136/a-4 üncü maddesinde belirtilen bu araçlarla, diğer araçlar izlenirken, geçilirken, manevra yapılırken; karayolunu kullananların hareketini zorlaştırıcı, tehlike doğurucu davranışlarda bulunulmasının yasak olmasına ilişkin kurala aykırı davranan davacı …’nun %20 oranında tali; sola dönüş manevrası yaparken arkasından gelen araçları kollaması ve yolun her iki yönde boşalmasından sonra manevra yapması gereken davalı sürücü …’nun ise %80 oranında asli kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bilirkişiler kurulu tarafından düzenlenen raporda; davalı sürücü …’nun yönetimindeki otomobil ile davacı …’nun yönetimindeki motosikletin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279 uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişiler kurulu raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; 17/5/2015 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle “Grup 1” kabul edilerek E cetveline göre %17 oranında meslek kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı sonucuna ulaşılmasının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Eldeki davanın dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruda bulunulmasına ilişkin dava şartının düzenlendiği KTK’nin 97 nci maddesini değiştiren 6704 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun yürürlüğe girdiği 26/4/2016 gününden önce 16/3/2016 tarihinde açıldığı gibi, davacı vekilinin davalı …na 21/10/2015 günü ulaştığı anlaşılan dilekçe ile kazaya karışan davalı işleten …’na ait … plakalı aracın tramer kayıtlarında herhangi bir poliçe kaybına rastlanmadığını belirterek, zararın giderilmesini talep ettiğinin anlaşılması karşısında bu konuya yönelen istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin 28/10/2016 günü UYAP’tan sunduğu cevaba cevap dilekçesinde 21/10/2015 günü başvurdukları …nın zararı gidermekten kaçındığını ileri sürmesi, başvuru dilekçesinde ise davacı vekilinin kazaya karışan davalı işleten …’na ait … plakalı aracın tramer kayıtlarında herhangi bir poliçe kaybına rastlanmadığını belirterek zararın giderilmesini talep etmesi, böylece davacı vekilinin kazaya karışan … plakalı otomobilin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi olmadığına dayanması karşısında, davacının yönetimindeki motosikletin tescile tâbi olup olmadığının sonuca etkisi bulunmadığından bu konuya yönelen istinaf nedeni de yerinde değildir. Diğer yandan 13/7/1997 doğumlu olan ve kazanın meydana geldiği 17/5/2015 tarihinde 17 yıl 10 ay 4 günlük olduğu anlaşılan ve ATK 3 üncü İhtisas Kurulunun 29/1/2018 gün ve 1933 sayılı raporuyla iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceği belirtilen, böylece 18 yaşını doldurduğu tarih itibarıyla çalışacağı varsayılan ve kaza nedeniyle oluşan yaralanmasının iyileşme süresi 18 yaşını tamamladıktan sonra devam ettiği anlaşılan davacı lehine geçici iş göremezlik tazminatına hükmolunmasında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmış; SGK Adapazarı Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından, davacı …’na geçici ya da sürekli iş göremezlik, rapor tazminat ya da maluliyetine bağlı ödeme yapılmadığının bildirilmesi karşısında bu konuya yönelen istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11 inci bası, 2 nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte kusur 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 52 nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu durum ve koşullar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Zarar görenin birlikte kusurunun varlığının saptanması durumunda hesaplanan tazminattan; somut olayın özellikleri ile oluş biçimi ve zarar görenin zararın artmasına neden olan kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek, tazminattan uygun bir indirim yapılması gerektiği gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150 nci maddesi uyarınca, koruma başlığı (kask) bulundurmaları ve kullanmaları zorunlu olan motosiklet sürücülerinin, dizlik ve kolluk bulundurmaları ve kullanmaları zorunlulukları bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta ise kolluk tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağı içeriğinden, tescilsiz motosiklet sürücüsü davacının koruyucu tertibat olarak kask takmadığı anlaşılmakla birlikte trafik kazası sonucu sağ femur açık kırığı (sağ bacak), sağ radius şaft kırığı (sağ ön kol), sağ üst ekstremitede (sağ kol) arteria brachialis yaralanması ile davacının yaralanması koruma başlığı takmaması arasında nedensellik bağı bulunmadığı, diğer bir anlatımla koruma başlığı takmasının oluşan yaralanma bakımından sonuca etkisinin bulunmadığının anlaşılması karşısında, hükmolunan tazminattan birlikte kusur nedeniyle indirim yapılmamasının yerinde olduğu kabul edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı … vekili ile davalılar … ve … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 11.015,27 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 6.020,05‬ TL (2.753,85+2.753,85+512,35) TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 4.995,22‬ TL istinaf karar ve ilam harcının, davalılar … ve … ile …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalıların istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadığı yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.18/4/2023