Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/392 E. 2023/782 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/392
KARAR NO: 2023/782
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/09/2020
NUMARASI: 2018/443 (E) – 2020/306 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 16/05/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketine kasko sigortalı … plaka sayılı araç ile davalının işleteni olduğu … plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazasında, sigortalı aracın pert total işlemi gördüğünü, 23/06/2017 tarihinde gerçekleşen bu kazada davalının işleteni olduğu araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu ve hasarlı araç bedelinin mahsubu akabinde 145.000 TL hasar ödemesinin sigortalıya yapıldığını belirterek 145.000 TL tazminatın ödeme tarihi olan 29/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile rücuen davalı araç işleteni olan şirketten tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, aracın trafik sigortası ve kasko sigortası bulunduğunu, kasko sigortasının rent a car sigortası olduğunu, aracın kaza öncesinde uzun süreli kiraya verildiğini, dolayısıyla müvekkil şirketin işleten sıfatının bulunmadığını, uzun süreli kiralama esnasında aracın kiracı tarafından çalındığını ve bu durumun kaza öncesinde savcılığa bildirildiğini, KTK’nın 107. maddesi gereğince işleten sıfatının aracı çalanlara ait olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, “…davalı araç maliki şirket, uzun süreli kiralama esnasında aracın çalınmış olması nedeniyle zarardan sorumlu olmadığını savunmuş ise de, aracın uzun süreli kiraya verildiğinin ispat edilemediği, 2918 sayılı Kanunun 107. ve 85. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, davalının, aracın çalınmasını veya gasbedilmesini önlemek için de gerekli özeni göstermediği ve ayrıca işleten durumunda bulunan davalının kusurunun bulunması nedeniyle sorumluluktan kurtulamadığı” gerekçesiyle, bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda davanın kabulü ile 145.000 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, aracın uzun süreli kiralamaya verildiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin işleten sıfatının bulunmadığını, kasko sigorta sözleşmesinin rent a car poliçesi olarak düzenlendiğini, KABİS kaydına göre aracın kiralık olarak görüldüğünü, kiralama sözleşmesi ve teslim belgesi kapsamında aracın uzun süreli kiralamaya verildiğinin sabit olduğunu, kaldı ki aracın kiracı tarafından kaza öncesi bir tarihte çalındığını, buna ilişkin savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, ihbar tarihi ve suç duyurusunun, soruşturma dosyasından rahatlıkla anlaşılabileceğini, çalınan araçla ilgili müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili, istinaf aşamasında, aracı kiralayan hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı sunmuştur. Dava, trafik kazası nedeniyle sigortalı araçta meydana gelen hasarın TTK’nın 1472. maddesinden kaynaklı halefiyet hakkına dayalı olarak kusurlu olduğu iddia edilen davalı araç işleteninden rücuen tahsili istemine ilişkindir. 2918 sayılı yasanın 3. maddesinde, uzun süreli kiralama durumunda, işleten sıfatının kiracıya ait olacağı açıklanmıştır. Kiracının işleten sıfatını haiz olması için kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Bunun ispatı, araç maliki olan davalı tarafa ait olup bu konuda gösterilecek delillerin üçüncü kişi konumundaki davacıyı bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması gerekmektedir.Her ne kadar kaza öncesinde düzenlenen soruşturma evrakı içeriğine göre aracın kaza esnasında kiraya verilmiş olduğu anlaşılıyor ise de, aracın süreli kiralamaya verildiği olgusu somut delillerle ispatlanamamıştır. Aracın rent a car kasko sigortasıyla sigortalınmış olması ve KABİS bilgileri aracın uzun süreli kiraya verildiğinin ispatına yeter nitelikte değildir. Aracın kiracı tarafından kiralandığı tarih ile savcılık soruşturmasına yansıyan şikayet tarihi arasında kiralamanın uzun süreli olduğunun kabulü için yeterli bir zaman dilimi bulunmamaktadır. Kira sözleşmesi adi yazılı nitelikte düzenlenmiş olup davacıyı bağlayacak nitelikte değildir. Kaldı ki ceza dosyasında mübrez kira sözleşmesi ile eldeki davada ibraz edilen kira sözleşmesi arasında farklılık mevcut olup, ceza dosyasındaki kira sözleşmesinden aracın dönüş tarihi dolayısıyla kira süresi yazılı değildir. Bunlara göre bu yöne ilişkin istinaf itirazlarında isabet bulunmamaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 107. maddesinde, bir motorlu aracı çalan veya gasbeden kimsenin işleten gibi sorumlu tutulacağı ve işletenin, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, aracın çalınmasında veya gasbedilmesinde kusurlu olmadığını ispat ederse, sorumlu tutulmayacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, sigortalı aracın kiraya verildiği, kesinleşen ceza dosyası kapsamında kiracının hırsızlık suçundan değil, güveni kötüye kullanma suçundan ceza aldığı, aracı alıkoyduğu iddia edilen dava dışı tanık Uğur Renkli’nin anlatımına göre de aracın gasp yoluyla ele geçirilmediği, harici satın alma yoluyla zilyetliğinin edinildiği nazara alındığında, aracın hırsızlanma veyahut gasp edilme nedeniyle işleten sıfatının yitirildiği iddiası ispatlanamadığı gibi davacının ceza dosyasına konu olaylar silsilesi nedeniyle bir an için araç üzerindeki fiili hakimiyetini kaybettiğinin kabulü durumunda dahi bu durumun gerçekleşmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığına dair bir ispat ortaya konulamadığı, kaldı ki davalı şirketin basiretli bir tacir gibi davranarak kiracısını seçerken özenli davranması gerektiği, ne var ki bu yönde hareket etmediği ve kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.Diğer yandan davalının işleteni ve maliki olduğu aracın trafik sigortası (ZMMS) olmasının, müteselsil sorumluluk hükümleri gereğince davalıyı sorumluluktan kurtarmadığı, ancak bu durumun zararın karşılanmasından sonra şartlarının varlığı halinde trafik sigortacısına rücu etme imkanı bahşedeceği görülmektedir.Bu durumda, yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 9.904,95 TL istinaf karar harcından peşin alınan 2.476,24 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 7.428,71‬ TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (145.000 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.16/05/2023