Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/390 E. 2023/1017 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/390
Karar No: 2023/1017
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 06/11/2020
Numarası: 2019/87 (E) – 2020/759 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 22/6/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, kasko sigortasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davalıya kasko poliçesiyle sigortalı otomobil sürücüsünün olay yerini hastaneye gitmek için veya zorunlu bir nedenle terk ettiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; ipsat yükünün hasarın teminat dışında kaldığını ileri süren davalı … şirketine ait olduğunu, davacıya ait araçta yaralılar bulunması nedeniyle sürücünün olay yerinden ayrıldığının belirtilmesinin ve bu konuda tanık dinlenmesi talebinde bulunmalarına karşın, istemlerinin reddedildiğini, kanıtlar değerlendirilmeden dosyanın bilirkişiye verildiğini, kaza anındaki yaralanan kişilere öncelik verip daha sonra kaza yerine dönen dava dışı sürücünün davranışının hayatın olağan akışına da uygun olduğunu, tanık dinleme talebi gerekçesiz biçimde reddedilen davacının adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Davacı ile davalı … arasında akdedilen kasko sigortası ile davacıya ait … plaka sayılı otomobile ilişkin 22/12/2017 başlangıç, 22/12/2018 bitiş tarihleri arasında geçerli genişletilmiş kasko poliçesi düzenlendiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta tartışılması gereken hukuki sorun, kasko sigortalı otomobilde 19/8/2018 günü Şile-Ağva karayolunda meydana gelen trafik kazasında oluştuğu ileri sürülen hasarın, kasko sigortası kapsamında giderilmesi olanağı bulunup bulunmadığına ilişkindir. Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında, gerekse de rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir. Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının (KAKSGŞ) A.1 inci maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile 3 üncü kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya kalkışılması sonucu oluşan maddi zararlar bu tür sigortanın teminatı kapsamındadır. Diğer taraftan TTK’nin 1409 uncu maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı maddenin 2 nci fıkrası hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği biçimde değil de, sigortacının iddia ettiği biçimde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş biçiminin KAKSGŞ’nin A.5 inci maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan biçimde olmakla birlikte, sigortalı, KAKSGŞ ve TTK hükümleri uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar yükümlülüğünü kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı biçimde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat yükümlülüğü yer değiştirip sigortalıya geçer. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/12/1997 gün ve 1997/11-772-1043, 16/12/1998 gün ve 1998/11-872-905, 22/12/2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilamları) Davacı vekili Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla 24/12/2019 günü sunduğu dilekçeyle müvekkili şirketin yetkilisi ve dava dışı otomobil sürücüsünün sigorta şirketine sundukları yazılı beyanlarından açıkça anlaşılacağı üzere sürücünün yolcuların yaralanması ve korkması nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kaldığını, bu konuda araç sürücüsü dava dışı … ile araçta yolcu olarak bulunan …ın tanık olarak dinlenmesini istediklerini beyan etmiş; dosyaya eklenen kolluk tarafından düzenlenen “Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağı” içeriğinden ise 19/8/2018 günü saat 09:00 sularında İstanbul-Şile-Ağva yolu, Repkon kavşağında meydana gelen tek taraflı maddi hasarlı trafik kazasında dava dışı …’ün yönetimindeki davacıya ait otomobilin viraja hızlı girmesi sebebiyle yolun sol tarafından çıkarak tarla içinde bulunan çukura düştüğü, kazadan sonra olay yerinden ayrılan adı geçe sürücünün otomobilin sahibi şirket ile yapılan görüşmeden sonra saat 17:00 sularında kaza mahalline gelerek tutanak tanzim edilmesini istediğinin belirtildiği, tutanakta kaza nedeniyle sürücü veya yolculardan herhangi birinin yaralandığına dair açıklamada bulunulmadığı anlaşılmış; dava dışı sürücü … davalı … şirtene verdiği beyanında, 13 günlük günlük ücret karşılığında kiraladığı yönetimindeki … plakalı otomobille 19/8/2018 günü saat 06:30 sıralarında yeğeni ve yeğenin iki kız arkadaşıyla araçla Ağva’ya doğru seyir halindeyken saat 07.30 sıralarında virajda kontrolden çıkan aracın tarla içinde bulunan kuyuya aracın ön kısmıyla çakıldığını, kendisinin emniyet kemerinin takılı, diğerlerinin emniyet kemerinin ise bağlı olmadığını, hepsinin ön cama kafasını çarparak yaralandıklarını, kazanın şokunu atlatır atlatmaz araçtan bagaj kapısını açarak çıktıklarını, yeğeninin kafasının kanadığını, yola çıkıp araç durdurmaya çalıştıklarını, yoldan geçen ticari taksiyle eve geldiklerini, kızlarla yeğeninin evlerine gittiklerini, kaza yerinden kimseyi arayamadığını, kaza yerinin fotoğrafını çekmediğini, görgü tanığının da bulunmadığını bildirmiş; davacı tarafından dava dışı sürücü veya araçta bulunan herhangi bir kişinin yaralandığına dair doktor raporu veya hastanede düzenlenmiş başka bir belge de sunulmamıştır. Davacı ile davalı arasında akdedilen kasko poliçesinin geçerli olduğu tarihte yürürlükte bulunan KAKSGŞ’nin A.5.10 uncu maddesi uyarınca zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması durumunda araçta meydana gelen zararlar sigorta teminatı dışındadır.Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; dava dışı sürücü veya kaza anında otomobilde bulunan bir kişinin meydana gelen trafik kazasında yaralanmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı gibi davacı dava dışı sürücü veya araçta bulunan herhangi bir kişinin yaralandığına ilişkin doktor raporu ve hastanede düzenlenmiş belge sunmamıştır. Diğer bir anlatımla somut uyuşmazlıkta davacıya ait kasko sigortalı otomobilin sürücüsü olduğu ileri sürülen …’ün, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma zorunluluğu altında olmaksızın ve kolluğa herhangi bir başvuruda bulunmadan olay yerinden ayrıldığı, böylece KAKSGŞ’nin A.5.10 uncu maddesinde öngörülen olay yerinden ayrılmasını gerektirecek koşulların oluşmadığının anlaşılması karşısında, yukarıda açıklanan doğru ihbar yükümlülüğüne uyulduğundan söz edilemez. Bu itibarla, gerçekleştiği ileri sürülen rizikonun kasko poliçesi teminatı kapsamında olduğunun; aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılmadığını ve aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılmadığını; diğer bir anlatımla rizikoda KAKSGŞ’nin A.5’inci maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerin bulunmadığını kanıtlama yükü davacıdadır. Dosyaya sunulan kanıtların içeriği ile davacı oluştuğunu ileri sürdüğü rizikonun kasko sigortası kapsamında kaldığını somut kanıtlarla ispatlayamamıştır. Diğer yandan davacı tarafından, dava dışı sürücü veya araçta bulunan herhangi bir kişinin yaralandığına dair doktor raporu veya hastanede düzenlenmiş başka bir belge de sunulmaması karşısında, dava dışı sürücü…’ün başka bir kanıtla desteklenmeyen soyut beyanlarına itibar edilmesine olanak bulunmadığından, bu konuda tanık dinlenmesinin de sonuca etkisi olmayacaktır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 125,50 TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 361 inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/6/2023