Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/380 E. 2021/1970 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/380
KARAR NO: 2021/1970
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2015/991 (E) 2020/875 (K)
DAVANIN KONUSU: Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/06/2015 tarihinde, davacıların desteği …’a ait, davalı sigorta şirketi nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı, davalı …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı aracın tek taraflı trafik kazası neticesinde, araçta yolcu olarak bulunan davacıların desteği …’ın vefat ettiğini, davalı sürücünün alkollü ve dikkatsiz araç kullanması nedeniyle %100 kusurlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davacı … için 1.000,00 TL cenaze masrafları ve 1.000,00 TL destek yoksun kalma tazminatı, … için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen, her bir davacı için 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’ndan (sigorta şirketi hariç) tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili 05/11/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı … için maddi tazminat talebini 196.605,00 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; miktarı kesin ve belli olan cenaze giderleri açısından belirsiz alacak davasının koşullarının oluşmadığını, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, yol kusuru nedeniyle kazanın meydana geldiğini, müteveffa …’a ait … plakalı araçta müteveffanın özel şoförü olarak çalışan müvekkilinin, müteveffayı ve işçileri taşımak suretiyle sigortasız olarak çalıştığını, olayda hatır taşıması ve müterafik kusur olduğunu, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın 21.11.2014-21.11.2015 tarihleri arasında, müvekkili nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, araç sürücüsünün kendi tam kusuru ile meydana gelen trafik kazası sebebiyle sigortalı desteğin vefat ettiğini, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigorta Poliçesi Genel Şartları uyarınca talebin poliçe teminatı sorumluluğunda olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “İş bu asıl ve ıslahla açılan davanın kabulü ile davacı için 196.605,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 75.00 TL mezar yeri bedeli olmak üzere toplam 196.605,00 TL’nin davalı … Sigortadan 07.10.2015 dava tarihinden, diğer davalı …’ndan 29.06.2015 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte bu davalılardan alınarak davacılara verilmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile davalı …’ndan takdiren davacı … için 10.000,00 TL’nin, davacı … için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL’nin 29.06.2015 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müteveffanın kaza tarihinde özel bir kargo firmasında çalıştığını, aylık gelirinin 3.500 TL olduğunu ancak müteveffanın gerçek ücretinin tespit edilmediğini, asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığını, bu husustaki itirazlarının değerlendirilmediğini, davacı …n’ın kaza tarihinde 20 yaşında ve üniversite öğrencisi olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatına hak kazandığını ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda …’a ilişkin değerlendirmeye yer verilmediğini, yalnız davacı eş bakımından hesaplama yapıldığını, müvekkili …’a ilişkin de en az 5 yıllık hesaplama yapılmasının zorunlu olduğunu, kusur oranının hatalı değerlendirildiğini, müteveffa …’ın dava konusu kazada kusuru bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı sürücü …’nun %75 kusurlu olduğu, müvekkillerinin murisi araç maliki …’ın ise %25 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, ceza dosyasında alınan bilirkişi raporlarında müteveffanın kusuru olmadığı belirtilmesine rağmen çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, davacı … için hesaplanan tazminattan kusur indirimi yapılmasını kabul etmediklerini, kusur oranının yeniden belirlenerek yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, manevi tazminat miktarı düşük takdir edildiği gibi gerekçelendirilmediğini, davacı …’un, babasını kaybettikten sonra depresif nöbetler geçirdiğini ve psikolojik teşhisler konulduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf dilekçesinde özetle; yeni HGK kararı gereğince müteveffanın desteğinden yoksun kalan davacıların, müvekkili şirkette sigortalı aracın sürücüsü/işleteninin ölümü sebebiyle, trafik sigortacısı olan müvekkili şirketten talepte bulunmasının mümkün olmadığını, müteveffa …’ın müvekkili şirkete sigortalı aracın işleteni olması nedeniyle müteveffanın kendi kusuruyla sebebiyet verdiği kazaya ilişkin destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin müvekkili şirket tarafından tanzim edilen ZMSS poliçesi kapsamında olmadığını, karara dayanak teşkil eden 20/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda, desteğin annesi ile babasının destek payının dikkate alınmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana geldiği esnada 2,0 promil alkollü olduğunu, müvekkili şirketin işletene ve kanuni mirasçılarına rücu hakkı doğacağından davacıların müvekkilinden herhangi bir talep hakkı bulunmadığını, müvekkili şirketin sorumlu tutulmadığı manevi tazminat miktarı olan 20.000,00 TL’ye isabet eden yargılama gideri ve harçtan diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, kararın gerekçesiz olduğunu belirterek kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma, cenaze gideri tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, davalı … Sigorta AŞ’nin ZMM sigortacısı, davalıların murisi …’ın maliki olduğu, davalı …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile 30/06/2015 tarihinde gerçekleşen tek taraflı trafik kazası sonucu araç içerisinde yolcu olarak bulunan davacıların desteği …’ın vefat ettiği anlaşılmıştır. -Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi; Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle desteğin kaza tarihi itibariyle mesleği ve geliri tespit edilmelidir. Kişinin herhangi bir işi yoksa, desteğin geliri asgari ücret kabul edilerek, raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer desteğin asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. Davacılar vekili tarafından desteğin aylık gelirinin 3.500 TL olduğu, desteğin gerçek ücretinin tespit edilmediği ileri sürülmüş ise de, desteğin asgari ücretin üstünde gelir elde ettiğine dair davacı tarafça delil sunulmadığı, bahsedilen işten elde ettiği/edebileceği gelirin somut delillerle ispatlanmadığı anlaşılmakla destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Davacılar vekilinin bu hususa ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Mahkemece hükme esas alınan 20/12/2019 tarihli bilirkişisi raporunda, sosyal ekonomik durum araştırma tutanağında öğrenci olduğu tespit edilen ve kaza tarihi itibariyle 20 yaşında olan davacı çocuk …’un yetişkin olması nedeniyle destek tazminatı alamayacağı kabul edilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, yüksek öğrenim görme durumu bulunmayan halde, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar; yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca, somut gerçekliğin bulunduğu durumda varsayımlara dayalı olarak hesaplama yapılmaması gerektiği açıktır. Bu durumda mahkemece; desteğin ölüm tarihi itibariyle 20 yaşında olsa da öğrenci olduğu saptanan davacı …’un öğrenimine ilişkin belgenin temin edilmesi ve yükseköğrenim görüyorsa, öğrenim süresinin sonuna kadar hesaplama yapılması hususunda bilirkişiden rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.Davacılar vekilinin bu hususa ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmüştür. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda kusur yönünden yapılan değerlendirmede, davalı sürücü …’nun % 75 oranında, davacıların murisi araç maliki …’ın % 25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Somut olayda, destek meydana gelen kazada yolcu olup kusursuzdur. Desteğin alkollü olduğunu bildiği sürücünün aracında yolculuk yapması ise sürüş kusurlarından olmayıp hakim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmelidir. Yolculuk yapmaya uygun olmayacak şekilde, alkollü kişinin aracında alkollü olduğunu bilerek yolculuk yapmak bilirkişi tarafından kusur oranı belirlenirken dikkate alınacak hususlar değildir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğin alkollü olan sürücünün idaresindeki araçta yolculuk yapmasına göre % 25 oranında kusurlu görülmesi ve bu oranın zarar hesabında göz önüne alınması doğru değildir. Bu husus hakimin takdirinde olup tazminatın belirlenmesinde göz önüne alınmalıdır. Bu durumda mahkemece öncelikle yolcu olan desteğin trafik akışına ilişkin olarak kazada kusursuz olduğu kabul edilerek zarar hesabı yapılması, daha sonra desteğin sürücüsünün alkollü olduğunu bildiği araca binerek yolculuk yapması nedeniyle tazminattan % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekir. -Davalı … Sigorta AŞ vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi; Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. TBK 53/3 maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Davacılar desteğinin, davalıya 21/11/2014-21/11/2015 tarihleri arasında zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın işleteni olduğu ve araç içerisinde yolcu konumunda iken 30/06/2015 tarihinde meydana gelen tek taraflı kazada öldüğü dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Poliçenin, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının yürürlük tarihinden önce 21/11/2014 tarihinde tanzim edildiği, Yargıtay HGK 2020/17-111 Esas 2020/422 Karar sayılı ilamında aracı kullanan işletenin tam kusuruyla meydana gelen kazada, işletenin ölümü nedeniyle talep edilen destek zararının, ölenin değil, üçüncü kişi durumundaki destek tazminatı isteklilerinin zararı olduğu, işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden, destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmekle davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Yargıtayca kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır.Somut olayda; desteğin ölümüyle birlikte geride eşi ve bir çocuğu ile dava dışı anne ve babası hayatta kalmıştır.Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğin sağ olan anne ve babasına destek payı ayrılmamıştır. Bu durumda Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihteki veriler esas alınarak ve desteğin anne ve babasının sağ olduğu gözetilerek, tazminat hesaplaması hususunda ayrıntılı ve denetime elverişli yeniden bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Davalı … Sigorta A.Ş’den manevi tazminat talep edilmemesine ve Mahkemece davalı sigorta şirketi aleyhine manevi tazminata hükmedilmemesine rağmen manevi tazminattan doğan harç ve yargılama gideri yönünden davalı sigorta şirketinin de sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.Davalı sigorta şirketi vekilinin bu hususa ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmüştür. Kabule göre de; ihtiyari dava arkadaşlarının her biri için belirlenen tazminatın yine her bir davacı için ayrı ayrı hüküm altına alınması gerekmesine karşın, davacı eş için belirlenen tazminatın, davacı çocuk yönünden aktüer bilirkişi tarafından hesaplama yapılmamasına ve davacı çocuk yönünden ıslah talebinde bulunulmamasına rağmen davacı çocuğu kapsayacak şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kararın kaldırılma nedenine göre davacılar vekilinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf itirazları bu aşamada inceleme dışı bırakılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ile davalı … Sigorta AŞ istinaf başvurularının kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinafa başvuranlar tarafından sarfedilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın niteliği ve kaldırma sebebine istinaden dosyaya yatırılan teminat mektubunun iade edilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/12/2021