Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/353 E. 2023/1185 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/353
KARAR NO: 2023/1185
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/10/2020
NUMARASI: 2018/1025 (E) – 2020/527 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 14/9/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 313,61 TL geçici iş göremezlik tazminatı, davacı … için ise 2.079,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılar … AŞ ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek adları geçen davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine; davacı … tarafından açılan maddi tazminat davasının reddine, davalı … Sigorta AŞ’ye karşı açılan manevi tazminat davasının reddine, davacı … için 5.000 TL, davacı … için 4.000,00 TL, davacı … için ise 3.000 TL manevi tazminatın davalı …den tahsil edilerek adları geçen davacılara verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’in yönetimindeki davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı … plakalı aracın sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle Sultanbeyli ilçesi, … Caddesinde otobüs durağında beklemekte olan davacılar …, adı geçen davacının kızı davacı … ve … ile dava dışı …’a çarparak yaralanmasına neden olduğunu, davacılardan …’da yaşam fonksiyonlarını altıncı derecede etkileyecek biçimde kemik kırığı oluştuğunu, hastane giderleri ile iş gücü kaybı olarak mağduriyetlerinin ortaya çıktığını, aynı kazada annesi ve anneannesinin yaralandığını gören davacı …’ın kazanın şokunu uzun süre atlatamadığını, davacı …’in annesi …’in uzun bir iyileşme süreci geçirdiğini, davalı sigorta şirketinin ZMSS poliçesi gereğince kaza nedeniyle oluşan ve halen süren kayıtları ile ilgili tazminatları ödemesi gerektiğini, bilirkişi raporlarında %100 kusurlu olan davalının fiili sebebi ile hayatlarının en kötü günlerini geçiren davacılara reva görülen maddi ve manevi tazminat miktarlarının vicdanlarda uhde bırakan türde olduğunu, davacıların maruz kaldıkları olay karşısında yaşadıkları psikolojik travma nedeniyle manevi tazminatın daha fazlasını hak ettiklerini, 6 ay işe gidemeyen davacı Çiğdem’in ayağındaki aksamanın devam ettiğini, davacı …’ın yürüme ve ayakta durma zorluğu yaşadığını, hükmolunan tazminatların ne maddi ne de manevi yönden tatmin edici boyutta olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava dilekçesinde davacı … yönünden hastane giderleri, geçici iş göremezlik kaybı ve meydana gelen kalıcı aksaklıklar nedeniyle 10.000 TL maddi, 15.000 TL manevi; davacı …’ın yaptığı tüm sağlık giderleri ve okul hayatının aksaması nedeniyle oluşan giderler için 10.000 TL maddi, 25.000 TL manevi; davacı … yönünden ise vücut fonksiyon kayıpları nedeniyle 15.000,00 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminata hükmolunmasını talep eden davacılar vekili, 8/7/2019 günü verdiği dilekçeyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla davacı … için hastane masrafları 1.000 TL, işe gidemediği altı ay boyunca uğradığı kazanç kaybı 3.000 TL, çalışma gücünün azalması nedeniyle oluşan 6.000 TL maddi tazminata; davacı … için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla hastane ve tedavi giderleri ile iyileşinceye kadar yapılan bakım masrafı 10.000 TL maddi tazminata; davacı … yönünden ise tedavi giderleri için 10.000 TL maddi tazminata hükmolunmasını talep etmiştir. Adli Tıp Kurumu (ATK) 2’nci İhtisas Kurulunun 28/8/2019 gün ve … sayılı raporunda, davacı …’ın 31/8/2009 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından, maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin üç aya kadar uzayabileceği, ATK 2’nci İhtisas Kurulunun 28/8/2019 gün ve 19424-A sayılı raporunda, davacı …’ın trafik kazasına bağlı yaralanmasına ilişkin herhangi bir tıbbi belge bulunmadığından Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyet tayini yapılamadığı; ATK 2’nci İhtisas Kurulunun 28/8/2019 gün ve … sayılı raporunda ise davacı …’ın 31/8/2009 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından, maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin üç aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. Hükme esas alınan aktüerya hesabı uzmanı ile Makine Mühendisi bilirkişinin raporunda, yönetimindeki … plakalı araçla Kurtköy yönünden Sultanbeyli yönüne seyir halinde iken olay yerine geldiğinde kontrolünü yitirdiği araçla önce sağ refüje, ardından da otobüs durağında bekleyen davacılara çarpan davalı sürücü …’in %100 oranında tam kusurlu olduğu; davacı …’ın üç aylık geçici iş göremezlik zararının 313,61 TL, davacı …’ın üç aylık bakım-bakıcı giderinden kaynaklanan maddi zararının 2.079 TL olduğu, davacı …’ın belgelenen ve davalı … Sigorta AŞ tarafından karşılanan tedavi giderleri yönünden değerlendirme yapılması olanağı bulunmadığı; belgeli tedavi giderine rastlanmayan davacı …’ın tedavi giderleri bakımından SGK’nin sorumluluğu getirildiğinden bu yönden başkaca değerlendirme yapılması olanağının bulunmadığı, davacı … yönünden ise 31/8/2009 günü maruz kaldığı trafik kazasına bağlı geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik, tedavi giderine ilişkin herhangi bir veri bulunmadığından bu yöndeki maddi tazminat talepleri bakımından değerlendirme yapılması olanağı bulunmadığı belirtilmiştir. HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan Makine Mühendisi ve aktüerya uzmanı bilirkişilerin raporu ile ATK 2’nci İhtisas Kurulunun raporlarının hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları göz önünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar …, … ve … ile davalı …’in dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminatların miktarında isabetsizlik bulunmadığı gibi, olay tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.3’üncü maddesinin “e” bendi uyarınca manevi tazminat taleplerinin ZMSS teminatı dışında kaldığının anlaşılması karışsında, davalı sigorta şirketine karşı açılan manevi tazminat davasının reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, davacılar vekilinin dilekçesinde bildirdiği manevi tazminatların miktarına yönelik istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,80 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 215,40‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacıların istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, manevi tazminat talepleri yönünden HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, maddi tazminat talepleri yönünden ise HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.14/9/2023