Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/349 E. 2023/503 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/349
Karar No: 2023/503
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 07/10/2020
Numarası: 2014/360 (E) – 2020/449 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 21/3/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’ın yönetimindeki davalı işleten …’a ait, davalılardan …. Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesiyle sigortalı … plakalı araçla alkollü biçimde seyir halinde iken, yaya davacı …’e çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde davacı … için 500,00 TL işgücü kaybı ve tedavi gideri tazminatı, davacı … için 500,00 TL destekten yoksun kalma ve işgücü kaybı tazminatı, davacı … için 500,00 TL destekten yoksun kalma ve işgücü kaybı tazminatı, davacı … için de 500,00 TL destekten yoksun kalma ve işgücü kaybı tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için de 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 3/3/2016 tarihinde sundu bedel artırım dilekçesiyle sürekli iş göremezlik tazminatını 126.843,17 TL, bakıcı gideri tazminatını 145.937,62 TL olmak üzere toplam 272.280,79 TL’ye yükseltmiş; 24/3/2015 tarihli duruşmada ise davacılar vekili davacı … Esen dışındaki davacılar yönünden maddi tazminat taleplerinden feragat ettiklerini beyan etmiştir. Davalılar … ve … vekili ile davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçelerinde davanın reddini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince, davacılar …, … ve …’ün maddi tazminat davalarının feragat nedeniyle reddine; davacı …’ün maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, 2.985,83 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 1.341,36 TL bakıcı gideri, 114.038,54 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 118.365,73 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; davacıların manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı Hilayda Yılmaz için 5.000,00 TL, davacı … için de 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak adları geçen davacılara verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar …, … ve … vekili dilekçesinde özetle; müvekkili davalı …’ün sürekli sakatlığının eksik ve hatalı biçimde, itirazlar giderilmeden belirlendiğini, zira ayrıntılı inceleme yapmayan Adli Tıp Kurumu (ATK) İhtisas Kurulunun müvekkili davacının görme kaybına ilişkin değerlendirmede bulunmadığını, Trakya Üniversitesine sevk edilen müvekkilinin sürekli sakatlığının %98 olarak saptandığını, en insani ihtiyaçlarını dahi tek başına karşılayamayan müvekkilinin bakıma muhtaç olmadığının kabulünün mümkün olmadığını, hükmolunan manevi tazminatın caydırıcı olmayıp davalıları ödüllendirme niteliğini taşıdığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davaya konu trafik kazası 13/4/2012 günü meydana gelmiş; Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanlığı Öğretim Üyesi tarafından düzenlenen raporda, özür oranı %90 olarak davacı …’te muayene bulgularıyla saptanan her iki gözde optik atrofinin geçirdiği travmayla ilişkisi olup olmadığının, travma öncesi muayene bulgularının bulunmaması nedeniyle belirlenemediği bildirilmiş, ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda Kadıköy … Hastanesinin, … İncirli Hastanesinin, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde düzenlenen muayene kayıtları, BT ve USG raporları, epikriz raporu, konsültasyon kayıtları, ATK Kadıköy Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapor ile Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Kurulu raporu ve davacının ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunda yapılan göz, ortopedi ve nöroloji muayeneleri ve ekli grafilerin incelenmesi sonucu düzenlenen raporda davacı …’ün 13/4/2012 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı sağ diz, bel ve ayak bileğinde eklem hareketlerinde azalma arızasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinden yararlanılarak ve meslek grubu “grup 1” kabul edilerek, “E” cetveline göre meslekte kazanma gücünü %56 oranında kaybetmiş sayılacağı, mevcut tıbbi belgelere göre, davacıda oluşan görme bozukluğu ile olay arasında nedensellik bağının kurulamadığı, mevcut tıbbi belgelerle olayla belirtilmiş; ATK 2 nci Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda ise Kadıköy Özel … Hastanesinin, Özel … Hastanesinin, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde düzenlenen muayene kayıtları, tıbbi görüntülemelere (BT, MR, USG) ilişkin raporlar, epikriz raporu, konsültasyon kayıtları, laboratuvar analiz raporları, EEG raporu, ATK Kadıköy Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapor ile Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Kurulu raporu ve davacının ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunda yapılan göz, ortopedi ve nöroloji muayeneleri ve ekli grafilerin incelenmesi sonucu düzenlenen raporda da, mevcut belgelere göre kişide saptanan görme bozukluğu ile olay arasında nedensellik bağının kurulamadığı, dolayısıyla ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen mütalaaya eklenecek herhangi bir husus bulunmadığı bildirilmiştir. Bu itibarla davacı …’ün yaralanması nedeniyle düzenlenen tüm raporlar, adı geçen davacının tedavisine ilişkin kayıtlar ile belgeler değerlendirilerek düzenlenen ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulu ile ATK 2 nci İhtisas Kurulunun raporlarının hükme esas alınmasında hukuka aykırılık görülmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kazanın oluşumunda davacı …’ün %50, davalı sürücü …’nin ise %50 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş; yukarıda açıklanan ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda ise adı geçen davacının meslekte kazanma gücünü %56 oranında kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalılar … ve …’nin dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar …, … ve … lehine hükmolunan manevi tazminatların miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulşalımıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar …, … ve … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 120,60 TL istinaf karar ve ilam harcının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacılar …, … ve …’ün istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kısmen reddine karar verilen maddi tazminat talebi ile manevi tazminat talebi yönünden HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/3/2023