Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/320 E. 2023/969 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/320
KARAR NO: 2023/969
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12/10/2020
NUMARASI: 2018/815 (E) – 2020/554 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 06/06/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketi nezdinde kaskolu bulunan … plaka sayılı çekici ile … plaka sayılı dorsesinin, 05/03/2018 tarihinde, aracın alt kısmından başlayarak yayılan yangın sonucu tam ziyaa uğradığını, müvekkili sigorta şirketi tarafından sovtaj tenzil edilerek 261.900 TL sigorta bedelinin, 28/05/2018 tarihinde, dava dışı sigortalı firmaya ödendiğini, işbu ödeme ile zarara sebebiyet verenlere karşı dava ve talep haklarına halef olunduğunu, yangın raporunda, yangının çıkış sebebine ilişkin bir tespit yapılamadığını, yangının çıkış sebebinin tespitine yönelik araç üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak aracın teknik arıza sebebiyle yandığını tespit ettiklerini, raporda, aracın üretici garantisi kapsamında olması ve kullanım hatası ihtimali olmamasına göre hasarın bir imalat kusurundan kaynaklandığı husususunun mütalaa edildiğini, araç ruhsatına göre ilk trafiğe çıkış tarihinin 31/08/2016 olduğunu, riziko tarihine kadar geçen 19 aylık devrede tüm bakımları … yetkili servisinde yapıldığını, araçta üretim veya bakım kusurundan kaynaklı zarardan davalı şirketin TBK kapsamında sorumlu bulunduğunu belirterek şimdilik 261.900 TL tazminatın 28/05/2015 ödeme tarihinden avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin dava konusu aracın satıcısı olmadığını, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığını, bu nedenle davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan bilirkişi raporunun somut verilere dayanmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; “… davalı tarafça satıcı olmadığı, üretici olduğu ileri sürülerek zarardan sorumlu tutulmaması gerektiği ileri sürülmüş ise de, TBK’nun 49.maddesi uyarınca davalının imalatta üretim hatası bulunması nedeni ile haksız fiil hükümleri doğrultusunda sorumlu bulunduğu açıktır. Davalı tarafça her ne kadar zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de aracın satın alındığı tarih ile olay tarihi arasında haksız fiil hükümlerine ilişkin iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla davalının bu itirazı mahkememizce kabul görmemiştir. Yine davacının aracın periyodik bakımlarını düzenli olarak yaptırmadığı yönündeki savunmanın da bilirkişi raporu ile söz konusu yangın ile periyodik bakımın düzenli olarak yaptırılmaması arasında bir ilişki kurulamamış olması, yine dava konusu yangının meydana gelmesini gerektirecek boyutta bakım eksikliğinin tespit edilememiş olması karşısında bu savunmaya da itibar edilmemiştir. Neticeten toplanan tüm deliller ve özellikle alınan bilirkişi kök ve ek raporu muvacehesinde, dava konusu araçta çıkan yangının aracın imalatı ve/veya servislerde yapılan bakım-onarım kaynaklı olarak meydana geldiği, davacı üretici firmanın zarardan sorumlu bulunduğu, araçtan 10.260 TL hurda değeri düşülmesi neticesinde ödenmesi gereken hasar tazminatının 259.740 olduğu ve bu meblağın davalıdan rücüen tazmini talebinin yerinde olduğu” şeklindeki gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile 259.740 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı … AŞ vekili; mahkemece alınan bilirkişi raporunun taraf ve mahkeme denetimine elverişli olmadığını, müvekkili şirketin aracın imalatçısı olduğunu, satıcısı olmadığını, dolayısıyla TTK’nın 23. maddesi ve atıf yaptığı TBK’nın 219. maddesi karşısında, haksız fiil hükümlerine dayalı olarak müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, huzurdaki davanın ticari bir dava olduğunu, tüketici davası olmadığını, dolayısıyla Tüketici Kanununun somut olayda uygulanabilir nitelikte olmadığını, sözü geçen yasal düzenlemelere göre ayıbın varlığı halinde ayıptan sadece satıcının sorumlu olacağını, ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümlerde üreticinin sayılmadığını, aracın garanti süresinin 30/12/2017 tarihinde dolduğunu, garanti veren sıfatıyla da sorumluluğunun bulunmadığını, kaldı ki ortada bir tüketici işlemi olmadığından ötürü garanti belgesi yönetmeliğinin uygulanmasının da söz konusu olmadığını, TBK’nın 223. maddesi uyarınca zamanında yapılmış bir ayıp ihbarının da bulunmadığını, gizli ayıplar için ticari satımlarda satıcının ayıba karşı tekeffülünün 6 ay ile sınırlı olduğunu, aracın 30/12/2015 tarihinde Hastalya’ya satılıp devredildiğini, yanarak hasarlanma tarihinin 05/03/2018 tarihi olduğunu, tek taraflı alınan bilirkişi rapor tarihinin 12/04/2018 tarihi olduğunu, 28/05/2018 tarihinde ödeme yapıldığını, davanın ise 17/08/2018 tarihinde açıldığını, bu süreçte müvekkil şirkete karşı süresi dahilinde ve usulüne uygun olarak yapılmış bir ayıp ihbarı olmadığını, davacı ve sigortalısının yangının gerçekleşmesinden sonraki aşamada gecikmeksizin yapmış olduğu bir ayıp ihbarının da olmadığını, çekicinin periyodik bakımlarının eksik olduğunu, dava konusu çekicinin periyodik aralıklarla bakımlarının yapılmış olması gerektiğini, aracın 32.000 km kadar eksik bakımla kullanıldığını, servis kayıtlarına göre çekicinin periyodik bakımlarının tam ve eksiksiz olarak yapılmadan kullanıldığının açık olduğunu, yangının imalat hatasından kaynaklandığını gösterir somut bir delil bulunmadığını, raporda yangının çıkış yerine ilişkin görüşün maddi bir dayanağının bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının eksik ve hatalı olduğunu, raporda yangının farklı 3 sebepten ileri gelebileceğinden bahisle, bu sebeplerin tespit edilemeyen bir imalat hatasından kaynaklandığı varsayımına dayanıldığını, aracın halen garanti süresinin devam etmesi ile periyodik bakımlarının müvekkil şirket servis istasyonunda yapılmış olması nedeniyle, müvekkil şirketin sorumlu olacağı belirtilmiş ise de, aracın servis dökümünde yer aldığı üzere çekicinin periyodik bakımlarının zamanında tam ve eksiksiz olarak yapılmadığını, bu hususun raporda gözden kaçırıldığını, İTÜ otomotiv kürsü öğretim üyelerinden oluşacak yeni bir heyetten rapor alınmasına ilişkin taleplerinin haksız surette reddedildiğini, ek raporda itirazlarının değerlendirilmediğini, varsayıma dayalı olarak kanaat bildirildiğini, yangının nedeni tespit edilemiyorsa periyodik bakım eksikliğinden kaynaklanabileceği göz ardı edildiği gibi şoförün ifadesinin irdelenmediğini, bilirkişi raporlarında, yangının hangi parçadaki arızadan ileri geldiği, bu parçanın çekicinin periyodik bakımlarında düzenli olarak değiştirilmesi gerekip gerekmediği ve yangın günü çekicide standart yakıt kullanılıp kullanılmadığına ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığını, sovtaj bedeline ilişkin itirazlarının değerlendirilmediğini, değerlendirmenin satış faturası üzerinden yapılması gerektiğini, ancak bu şekilde değerlendirme yapılmadığını, çekicinin satılıp satılmadığı davacıdan sorulup faturasının talep edilmesi gerektiğini, davacı tarafından satılmışsa sovtaj bedelinin hesaplanmasına gerek olmadığını, raporun sovtaj bedeli bakımından da eksik ve hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, davacı sigorta şirketi tarafından kasko sigortasıyla teminat altına alınan aracın, üretim hatasından kaynaklı yanması sonucu ortaya çıktığı iddia olunan hasarın, TTK’nın 1472. maddesi uyarınca halefiyet hakkına dayalı olarak aracın üreticisi olan davalı şirketten rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davalı vekili, her ne kadar üreticinin sorumluluğunun, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna tabi hukuki ilişkilerde ve ayıp sebebiyle uğranılan zararlarla sınırlı olarak değerlendirilebileceği, tacirler arasında yapılan satış sözleşmesinin tarafı olmadıklarını, dolayısıyla, TBK’nın satışa ilişkin hükümlerinin, taraflar bakımından bir geçerliliğinin bulunmadığı, kaldı ki bu hükümlerde üreticinin ayıptan kaynaklı sorumluluğuna gidilebileceğine dair herhangi bir düzenleme bulunmadığı savunulmuş ise de; davalı şirketin aracın üreticisi olduğu, davalı şirketin sorumluluğunun vermiş olduğu garantiden doğacağı, bir başka ifadeyle, bu aracın üreticisi olarak garanti veren sıfatıyla maldaki üretimden kaynaklı bir ayıptan doğan zarardan sorumlu olduğu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/8803 E. – 2022/9520 K.; 19. Hukuk Dairesi 2016/3962 E. – 2016/13032 K.; aynı daire 2016/4075 E. – 2016/13270 K.), sigorta şirketi bakımından dava açma süresinin ödeme tarihinden itibaren başlayacağı, 28/05/2018 tarihinde yapılan ödemeden sonra, 17/08/2018 tarihinde açılan davanın, mahkemece isabetli bir şekilde tespit edildiği üzere, kıyasen uygulanabilecek nitelikte olan haksız fiillere ilişkin zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı, aracın yanarak kullanılamaz hale gelmiş olması nedeniyle, ayıp ihbarının konusunu oluşturacak bir husus olmadığı, dolayısıyla, pasif husumet, ayıp ihbarının yapılmamış olması ile ticari satım ve zamanaşımına ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı kabul edilmiştir.Garanti süresinin başlangıç tarihi, davaya konu sigortalı aracın satış bayisine faturalandırıldığı tarih değil, aracı sahiplenip kullanmak amacıyla satın alan nihai kullanıcı açısından gerçekleşen ilk trafiğe tescil tarihinin esas alınması gerekir. Bilirkişi raporundaki değerlendirme de bu yöndedir. Üretici firma tarafından 30/12/2015 tarihinde faturalandırılan aracın, 31/08/2016 olan trafiğe çıkış tarihine göre 19 aylık zaman zarfında, yani 05/03/2018 tarihinde aracın alt kısmından başlayan yangın sonucu hasarlanması hadisesinin garanti süresi içerisinde gerçekleştiği görülmektedir. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan 19/02/2020 havale tarihli bilirkişi raporu ve ek raporunda, sürücü beyanı, olay yeri görgü ve tespit tutanağı ve tek taraflı olarak alınan 12/04/2018 tarihli bilirkişi raporunun değerlendirildiği, raporda, hasarın garanti süresi içerisinde gerçekleştiği, periyodik bakımlarının davalı şirketin yetkili servislerinde yapıldığı, periyodik bakımlarında küçük gecikmeler olduğu, aracın yaşının küçük olduğu ve bu yaş itibarıyla iyi durumda olmasının beklendiği, kullanıcının fark edip tespit edebileceği bir imalat/kontrol hatasının bulunmadığı, yangının aracın seyir halinde iken harici bir etken olmadan motor bölümünde ortaya çıktığı, yangına yol açabilecek 3 adet sebep tespit edildiği, her bir sebebin aracın imalatından ve/veya yetkili servislerinde yapılan bakım ve onarım eksikliğinden kaynaklanabileceği kanaatinde bulunulduğu, davacı tarafından tek taraflı olarak alınan ve yangın hasarının üretim hatasından kaynaklandığı yönünde mütalaada bulunan bilirkişi raporu ile desteklenen işbu bilirkişi rapor ve ek raporunun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun, denetime elverişli olarak düzenlendiği, hüküm vermek bakımından yeterli olduğu, tamamen yanarak kullanılamaz hale gelen aracın hurda demir üzerinden sovtaj bedelinin hesaplandığı, davacı tarafın belirlediği sovtaj bedelinin değil, bu bedelin hükme esas alındığı nazara alındığında, davalı vekilinin istinaf itirazları kabule şayan görülmemiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi uyarınca davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 17.742,83 TL istinaf karar harcından peşin alınan 4.435 TL’nin mahsubundan sonra bakiye 13.307,83 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı … AŞ’den tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 06/06/2023