Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/32 E. 2021/52 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/32
KARAR NO: 2021/52
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2020 tarihli ara kararı
NUMARASI: 2020/468 (E)
DAVANIN KONUSU: Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi nedeniyle yapılan ödemelerin rücuen tahsili istemine ilişkin itirazın iptali
KARAR TARİHİ: 20/01/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdinde sigortalı olan davalı …’a ait … plakalı aracın, 8.5.2009 tarihinde dava dışı …’ın yönetiminde iken 3 araç ve 1 yayanın karıştığı trafik kazasının meydana gelmesine neden olduğunu, kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’ın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 51/1-b maddesinde belirtilen sürücü diğer kusurlarından, aracın hızını, yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak kusurunu işlediğini, müvekkili şirket tarafından Beylikdüzü Devlet Hastanesinden alınan rapora göre %10 oranında tüm vücut fonksiyon kaybı meydana geldiği tespit edilen …’e 44.768,82 TL tazminat ödendiğini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, “Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı B.4.b maddesinin “Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise” hükmü uyarınca müvekili şirketin ödediği sigorta tazminatını davalı sigortalı …’tan ve kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunan …’dan rücuen tahsil etme hakkına sahip olduğunu ileri sürerek, davalının taşınmazlarına, banka hesaplarına ve 3’üncü şahıslar nezdindeki alacaklarına her türlü tasarrufu önler nitelikte teminatsız olarak ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konulmasına, davalının icra takibine, haksız ve dayanıksız itirazının iptali ile takibin 36.400,76 TL üzerinden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; henüz kanıtların toplanmadığı, kusur ve tazminat durumunun bu aşamada belirsiz olduğu, davalının taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlediği, kaçırdığı veya kendisinin kaçmaya hazırlandığı yahut alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunduğu konusunda da dosya kapsamında kanıt bulunmadığı gerekçesiyle, koşulları oluşmayan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin ayrı ayrı reddine karar vermiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarlayarak, müvekkilini davanın esası açısından hakkılığının, dava dilekçesi ve ekleriyle açıkça ortaya konulduğunu, hakkını elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşmaması veya imkansız hale gelmemesi adına ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesini hukuka aykırı olduğunu belirterek, istinaf talebinin kabulü ile ihtiyati tedbir ihtiyati hacize ilişkin kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Talep, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi nedeniyle yapılan ödemelerin rücuen tahsili istemine ilişkin itirazın iptali davasında ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararın kaldırılması istemine ilişkindir. İhtiyati tedbirin düzenlendiği HMK’nin 389’uncu maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre ihtiyati tedbir kararı ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecektir. Bununla birlikte kural olarak asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemez. Aksi durumda ihtiyati tedbir davanın yerine geçmiş olur. Böyle bir karar verilmesi ise ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerin ihlal edilmesi sonucunu doğuracaktır. Somut uyuşmazlıkta ise, davacı vekili dava dilekçesinde, davanın icra takibine yönelik itirazın iptali ile icra takibinin 36.400,76 TL üzerinden devamına karar verilmesini talep etmiştir. Bu itibarla davanın konusunun “para alacağı” olduğunun anlaşılması karşısında ilk derece mahkemesince davalı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davacı vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin kararına yönelik istinaf nedenlerinin incelenmesine gelince: 2004 sayılı İcra İflas Kanununun (İİK) 258’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.” Diğer bir anlatımla ihtiyati haciz verilebilmesi için “yaklaşık ispat” koşulunun gerçekleşmesi zorunludur. ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği tarihte yürülükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, “Zarar Görenin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının İşletene Rücu Hakkı” başlıklı B.4’üncü maddesinin “a” bendi uyarınca, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasdi bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda, “b” bendi gereğince de tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip yada ehliyetine geçici/ sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ihlali sonucunda meydana gelmiş ise ödemede bulunan sigortacı, sigorta ettirene rücu edebilir. Somut uyuşmazlık yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davacı vekilinin ihtiyati haciz talebi bakımından İİK’nin 258’inci maddesinde öngörülen yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada oluşmadığı gözetildiğinde, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas numarası yazılı ilk derece mahkemesin 15/09/2020 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile, bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 20/01/2021