Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/230 E. 2023/835 K. 23.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/230
Karar No: 2023/835
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 29/09/2020
Numarası: 2015/1085 (E) – 2020/448 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 23/5/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davalı … Sigorta Şirketine karşı açılan ve sulh nedeniyle konusuz kalan maddi tazminat davası yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına; diğer davalılara karşı açılan maddi tazminat davası yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına; davalı … Sigorta Şirketine karşı açılan manevi tazminat davasının reddine; davalılar İETT Genel Müdürlüğü ile … ve … mirasçılarına karşı açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 1.000,00 TL manevi tazminatın davalılar İETT Genel Müdürlüğü ile … ve … mirasçıları …, …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek adları geçen davacılara verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı İETT Genel Müdürlüğü vekili dilekçesinde özetle; husumet itirazlarının dikkate alınmadığını, toplu taşıma yetkisinin 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanun uyarınca büyükşehir belediyelerine verildiğini, 3245 sayılı Kanun ile kurulan İETT Genel Müdürlüğünün İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait toplu taşıma hizmetini yürüttüğünü, İETT ile özel halk otobüsleri arasındaki ilişkinin ise ulaşım koordinasyon merkezi tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe giren Özel Halk Otobüsü Çalışma Yönergesine göre düzenlendiğini, anılan yönergenin 5 inci maddesinde açıkça özel halk otobüsünde görev yapan personelin toplu taşımacılık hizmeti sırasında taşımacının vekili durumunda olduğunun, araç personelinin her türlü eyleminden ve taşımacılıktan doğan mali, hukuki ve cezai sorumluluğun taşımacılara ait olduğunun, gerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi, gerekse İETT ile taşımacı arasında bu konuda akdi ilişki kurulamayacağının belirtildiği, böylece İETT’nin hukuki niteliğine ve işleten sıfatı bulunmadığına dikkat çekildiğini, İETT’nin özel halk otobüslerinin işleteni olmadığını, kâr ve zararı işleticisine ait olan özel halk otobüslerinin kendi nam ve hesaplarına taşıma yaptığını; hükmolunan manevi tazminatın pek aşırı olduğunu, müvekkili kurum aleyhine yargılama giderine hükmedilmesinin sebepsiz zenginleşmeye neden olduğunu, kaza tarihi itibarıyla zamanaşımına uğrayan mahkemenin verdiği kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … mirasçıları vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmolunan manevi tazminat tutarının pek aşırı olduğunu, davacı ile davalı arasında düzenlenen sulh protokolüne göre davacının davalı sigorta şirketinden yargılama gideri olarak 2.300,00 TL aldığı gözetilmeden yargılama giderine hükmedildiğini, gerekçeli kararda da görüleceği üzere dava kapsamında maddi tazminata ilişkin yargılamada dahil olmak üzere toplam masrafın 2.276,20 TL olduğu, ancak mahkemenin yargılama giderine maddi tazminat nedeniyle ıslah kapsamında yatırılan 750,00 TL’yi de eklediğini, maddi tazminat talebine yönelik yargılama giderinden feragat eden davacının, davalı sigortadan 2.300,00 TL yargılama gideri aldığı da gözetildiğinde 750,00 TL maddi tazminat talebinin ıslahına ilişkin harcın manevi tazminata yönelik yargılama giderine eklenemeyeceğini; davacıların manevi tazminat talebi toplamının 100.000,00 TL olduğunu, bu talep için yatırılması gereken harcın bedensel zarar nedeniyle açılan tazminat davalarındaki harç oranı üzerinden 341,55 TL olduğunu, mahkemenin toplamda 11.000,00 TL’ye hükmettiğini, bu miktara denk gelen harcın tutarının da 37,60 TL olduğunu, davalı sigortanın ödediği 2.300,00 TL yargılama gideri çıkarıldığında davacının alamadığı yargılama gideri tutarının 13,80 TL olduğu; davacı … lehine 10.000,00 TL, davacı … lehine 1.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karşın, davacılar lehine tek bir vekâlet ücretine hükmedilmesinin de hukuka ve Kanuna aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Bayrampaşa İlçe Emniyet Müdürlüğünün 30/11/2016 tarihli yazısında kazaya karışan davalı sürücü …’in yönetimindeki … plakalı otobüsün davalı işleten …’a ait olduğu bildirilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 3 üncü maddesinde işleten, “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. ” biçiminde tanımlanmış, aynı Kanunun 85 inci maddesinin 1 inci fıkrasında ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı belirtilmiştir. 3645 sayılı İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İdareleri Teşkilât ve Tesisatının İstanbul Belediyesine Devrine Dair Kanunun 3 üncü maddesinin, “B” bendi uyarınca İstanbul’ da otobüs servisleri ihdas etmek, işletmek ve işlettirmek suretiyle ulaşımı sürdürme ve görevi tüzel kişiliği bulunan İETT Genel Müdürlüğüne aittir. Somut uyuşmazlıkta; trafik kazasına karışan otobüsün denetimi altında bulunduğu davalı İETT’nin düzenlediği elektronik biletle yolcu taşıyabildiğinin anlaşılması karşısında, elektronik yolcu biletini düzenleyen ve denetleme yetkisi bulunan davalı İETT’nin, KTK’nin 3 üncü maddesi ve 85 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca trafik kazasından dolayı meydana gelen zarardan, işleten sıfatıyla diğer davalılarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Adli Tıp Kurumu (ATK) Adli Tıp 2 nci Üst Kurulunun 24/1/2019 gün ve 622 sayılı raporunda davacı …’ın 3/8/2015 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı fasiyal sinir paralizisi yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmediğinden “grup 1” kabul edilerek “E” cetveline göre %5 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 12 aya kadar sürebileceği, 24/1/2019 tarihli raporunda ise …’ın 3/8/2015 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması araz bırakmadığından maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği bildirilmiş; bilirkişiler tarafından düzenlenen 7/11/2019 tarihli raporda ise özel halk otobüsü sürücü …’in %100 oranında tam kusurlu olduğu, davacı yolcular … ve …’ın kusurunun bulunmadığı; davacı …’ın geçici iş göremezlik zararının 21.518,49 TL, sürekli iş göremezlik zararının 44.316,77 TL, toplam zararının ise 65.835,26 TL, davacı …’ın geçici iş göremezlik zararının 3.001,62 TL olduğu belirtilmiş; davacılar vekili ise 19/11/2019 günü sunduğu dilekçeyle davacı … için talep ettiği tazminat tutarını 65.835,26 TL’ye yükseltmiş; dava dilekçesinde ise davacı … için 5.000,00 TL geçici iş göremezlik talebinde bulunulması nedeniyle adı geçen davacı yönünden talep sonucunun arttırılmadığı anlaşılmış; davalı … Sigorta Şirketi vekili tarafından 25/8/2020 tarihli dilekçe ekinde davacı taraf ile sulh olduklarına ilişkin “İbraname, Feragat Beyanı ve Sulh Anlaşması” sunulmuş; davacılar vekili de 25/8/2020 günü sunduğu dilekçeyle maddi tazminat talebinin kalmadığını belirterek, konusuz kalan maddi tazminata ilişkin davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini, dava açılmasına neden oldukları için kendilerine ödenmesi gereken yargılama gider ve vekâlet ücretine ilişkin alacaklardan da davalılar yönünden feragat ettiklerini, manevi tazminat taleplerinin ise devam ettiğini bildirmiş; ilk derece mahkemesince maddi tazminat davası yönünden vekâlet ücretine hükmolunmamış, manevi tazminat davasında ise davacılar lehine vekâlet ücretine hükmolunduğu anlaşılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı omaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalılar … ile …’ın dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişilerin raporundan anlaşılan kusur oranına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminatın miktarının pek aşırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. İlk derece mahkemesince 776,20 TL posta ve tebligat gideri, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.276,20 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre ilk derece mahkemesince hesaplanan 148,29 TL yargılama gideri ile davacı tarafından ödenen ve hükmolunan manevi tazminat tutarına göre hesaplanan karar ve ilam harcından mahsubuna karar verilen 751,41 TL karar ve ilam harcının davalılar İETT, … ve … mirasçıları …, …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. HMK’nin 326 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca, Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Yukarıda da açıklandığı gibi manevi tazminatın belirlenmesinde, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının yanı sıra, davacı ve davalıların kusurları, davacıların yaralanmasının ağırlığı gibi ölçütlerden yararlanmaktadır. Bu itibarla gerek bilirkişilerin rapor giderinin, gerekse posta ve tebligat giderinin yalnızca maddi tazminat davası yönünden harcandığından söz edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Diğer yandan davalı sigorta şirketi tarafından davacılara ödenen tutar içinde yer alan 2.300,00 TL yargılama gideri, davacılara, davacılar ile davalı sigorta şirketi arasında akdedilen sözleşme uyarınca ödenmiştir. Bu durum davalı … mirasçılarının HMK’nin 326 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca yargılama giderinden sorumlu tutulmalarına engel nitelikte değildir. Bu itibarla manevi tazminat davası yönünden de zorunlu olarak sarf edilen posta ve tebligat gideri ile bilirkişi rapor ücretlerinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan tutarın aleyhlerine manevi tazminata hükmolunan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.Dava dilekçesinde davacı vekili tarafından davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için de 50.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunulmuş, ilk derece mahkemesince davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için de 1.000,00 TL manevi tazminata hükmolunarak; kendilerini vekille temsil ettiren davalılar lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) uyarınca 3.400,00 TL vekâlet ücretine, reddine karar verilen manevi tazminat yönünden de vekille temsil edilen davalılar yönünden 3.400,00 TL vekâlet ücretine hükmolunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceğinden, vekille temsil edilen davacılar ve davalılar lehine eşit vekâlet ücretine hükmolunmasının da yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … mirasçıları vekili ile davalı İETT Genel Müdürlüğü vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 751,41‬ TL istinaf karar ve ilam harcından, istinaf kanun yoluna başvuran davalılar tarafından peşin yatırılan toplam 375,84 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 375,57 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı … mirasçıları …, …, … ve … ile davalı İETT Genel Müdürlüğü’nden tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı … mirasçıları …, …, … ve … ile davalı İETT Genel Müdürlüğü’nün istinaf kanun yolu başvuruları nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/5/2023