Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/23 E. 2023/351 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/23
Karar No: 2023/351
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 03/11/2020
Numarası: 2017/172 (E) – 2020/647 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 7/3/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı …’ın yolcu olarak bulunduğu dava dışı sürücü …’nın yönetimindeki motosikletin, “U” dönüşü yapmakta olan davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı sürücüsü dava dışı …’nın yönetimindeki otomobile çarpması nedeniyle yaralandığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 3.200,00 TL sürekli sakatlık tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 15/2/2020 günü sunduğu dilekçeyle talep sonucunu 112.221,33 TL’ye yükseltmiştir.İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 112.221,33 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce davalı … şirketine başvurulması gerektiğine ilişkin dava şartı yerine getirilmeden açılan davanın usulden reddi gerektiğini, davacının yaralanmasından kaynaklanan sürekli sakatlık oranının Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yapılması gerektiğini, asgari ücret düzeyinde yapılan hesaplamalarda vergilendirilmiş gelirin dikkate alınması gerektiğini, hükme esas alınan kusur oranının pek aşırı olduğunu, müvekkili şirket aleyhine tazminata hükmedilecek ise birlikte (müterafik) kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalıya ZMSS poliçesiyle sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, davacının sürekli sakatlık oranının hatalı yönetmelik hükümlerine göre belirlendiğini, mahkemece hükme esas alınan ve TRH 2010 yaşam tablosu dikkate alınarak 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle düzenlenen hesap bilirkişisi raporunun hatalı olduğunu, hesaplamaya esas alınan asgari ücret kat sayısının düşük belirlendiğini ileri sürerek belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. Hükme esas alınan kusura ilişkin bilirkişiler kurulu raporunda, davacının yolcu olarak bulunduğu dava dışı sürücünün yönetimindeki motosiklet ile davalıya ZMSS poliçesiyle sigortalı otomobilin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279 uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan raporun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.Davacı vekilinin kaza tespit tutanağı, poliçe ve diğer belgeler ile birlikte davacının zararının giderilmesi için davalı … şirketine 7/10/2016 günü ulaşan dilekçe ile başvurduğu, eldeki davanın ise 9/2/2017 tarihinde açıldığının anlaşılması karşısında, davalı … vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü bu konuya yönelen istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11 inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte (müterafik) kusur 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 52 nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu durum ve koşullar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir.Zarar görenin birlikte kusurunun varlığının saptanması durumunda hesaplanan tazminattan; somut olayın özellikleri ile oluş biçimi ve zarar görenin zararın artmasına neden olan kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek, tazminattan uygun bir indirim yapılması gerektiği gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150 nci maddesi uyarınca, koruma başlığı (kask) bulundurmaları ve kullanmaları zorunlu olan motosiklet sürücülerinin, dizlik ve kolluk bulundurmaları ve kullanmaları zorunlulukları bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta ise kolluk tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağında tescilsiz motosiklet sürücüsü davacının koruyucu tertibat olarak kask takıp takmadığına ilişkin bölümün “tespit edilemedi” biçiminde işaretlediği gözetildiğinde, davacının Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150 nci maddesi uyarınca zorunlu ekipmanlardan olan koruma başlığı takmadığı kanıtlanmadığı gibi trafik kazası sonucu sol femurda kırık oluşan davacının yaralanması koruma başlığı takmaması arasında nedensellik bağı bulunmadığı, diğer bir anlatımla koruma başlığı takmasının oluşan yaralanma bakımından sonuca etkisinin bulunmadığının anlaşılması karşısında, hükmolunan tazminattan birlikte kusur nedeniyle indirim yapılmamasının doğru olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 54 üncü maddesi kapsamında açılan davalarda, maddede öngörülen meslekte kayıp oranının belirlenmesinde yargısal uygulamalarda, kaza tarihi itibarıyla ayırım yapılarak kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 1/9/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 1/9/2013-1/6/2015 tarihleri arasında ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 1/6/2015-20/2/2019 tarihleri arasında ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/2/2019 tarihinden sonra ise Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak maluliyet raporu alınması gerektiği kabul edilmektedir.Somut uyuşmazlıkta ise davaya konu trafik kazasının 31/7/2016 günü meydana gelmesine karşın, tıp fakültesi öğretim üyelerinden oluşturulan bilirkişiler kurulu tarafından düzenlenen raporda, Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının yaralanmasına bağlı vücut fonksiyon kaybı oranının belirlendiği, aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda ise belirlenen vücut fonksiyon kaybı oranına göre tazminat miktarının hesaplandığı anlaşılmıştır. Eldeki davada olduğu gibi, TBK’nin 54 üncü maddesi kapsamında çalışma gücünün azalmasından doğan kayıp nedeniyle açılan davalarda, beden ve ruh tamlığı ihlallerinin, zarar görenin sanatına veya mesleğine yapmış olduğu etkinin ve bunun oranının gözetilmesi ile belirlenmesi gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun (KTK) 90 ıncı maddesinde zorunu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar anılan kanunda öngörülen usul ve esaslara tabi olup ayrıca bu kanunda düzenlenmeyen hususlarda TBK’deki haksız fiillere ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür. Davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının belirlenmesi bakımından (somut olayda) kaza tarihi itibarıyla yargısal uygulamalarda uygulanması kabul edilen Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükte olduğu gibi, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği de yürürlüktedir. Bu yönetmeliğin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) “Dayanak” başlıklı 3 üncü maddesinde; 5510 sayılı Kanunun 107 nci maddesi hükmüne dayanılarak hazırlandığı belirtilmiş; “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinin (1) nolu bendinde de yönetmeliğin, “5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalıların iş kazası ile meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağına,” ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmektedir. Buna karşılık Özürlülük Ölçütü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin “Dayanak” başlıklı 3 üncü maddesinde bu Yönetmeliğin, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesine dayanılarak hazırlandığı, yine anılan yönetmeliğin 2 nci maddesinde Yönetmeliğin, özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere istenilen özürlü sağlık kurulu raporları ile özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarını ve özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütleri kapsadığı düzenlenmiştir. Buna göre -adli tıp öğretisinde de kabul edildiği üzere- Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, amaç ve kapsam olarak tazminat hukuku ilkeleri bağlamında hükümler içerip haksız fiile maruz kalan kişideki travmatik lezyonlar ile birlikte meslek veya iş türü, meslek grup numaraları, iş kolları ve kişilerin yaşlarına yönelik ayrı ayrı cetveller içermekte ve bu itibarla tıbbi kıyas/takdir metoduna elverişli olması nedeniyle bilirkişinin/adli tıp uzmanının yorumuna olanak vermektedir. Buna karşılık Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ise, kişinin maruz kaldığı haksız fiil ve bunun sonucu olarak mesleğinde kazanma gücünü hangi oranda kaybettiğini belirlemekte yeterli olmayıp daha ziyade kişide bulunan sistematik hastalıkları ön plana çıkarmakta, malulen emeklilik, vergi indirimi, bakım ücreti, özel eğitim ve özel donanımlı araç kullanımına yönelik olup tazminat hesabında asıl önem arz eden yaş, sanat, meslek, meslek grubu gibi faktörlerin hesaplamada değerlendirilmemesinden dolayı tazminatın unsurlarını ve hak edilen tazminatın belirlenmesinde yeterli ve gerekli parametreleri içermediği için yeterli olmamaktadır. Bu itibarla, 31/7/2016 günü meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacının bedensel zararının belirlenmesinde esas alınacak sürekli sakatlık oranının, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyelerinden oluşturulacak bilirkişiler kurulu tarafından, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenecek raporla belirlenmesi ve buna göre aktüer bilirkişiden rapor alınması gerekirken, yetersiz rapora dayanılarak karar verilmesi isabetsizdir. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde öğrenci olduğu belirtilen davacının gelirine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olmakla birlikte Burdur Mehmet Akif Üniveresitesi Rektörlüğünün yazısıyla, davacının Bucak Zeliha Tolunay Uygulamalı Teknoloji ve İşletmecilik Yüksekokulunda Uluslararası Ticaret Bölümünde 4 üncü sınıf öğrencisi olduğu belirtilmiş, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası tarafından da 4 yıllık muhasebe ve finans yönetimi mezunu kişinin iş bulabilme sürecinin ve ücretinin mevcut koşullara göre belirlenebileceğinden tespiti olanağı bulunmadığı belirtilmiş; aktüerya uzmanı bilirkişi tarafından ise TÜİK Bilgi Dağıtım ve İletişim Daire Başkanlığından alınan belgede yer verilen iş ve yönetim ile ilgili profesyonel meslek mensupları alt ana grubu kodunda ücretli çalışanlara ait gelir esas alınarak davacının asgari ücretin 2,25 katı gelir elde ettiği kabul edilerek, TRH 2010 yaşam tablosu ile 1,8 teknik faiz esas alınmak suretiyle tazminatın hesaplandığı anlaşılmıştır. Sürekli sakatlık nedeniyle uğranılan zarardan kaynaklanan tazminatın hesaplanmasında, davacının gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru biçimde saptanması yönünden önemlidir. Bu anlamda belirli bir işte ücret karşılığı çalışan kişiler ile bedeni çalışma ya da ticari işletmesinde sürdürdüğü faaliyet karşılığında kazanç elde eden kişilerin sürekli sakatlık tazminatının hesaplanmasında esas alınacak gelirin farklı değerlendirilmesi zorunludur. Ücret karşılığı çalışan kişilerin gelirinin sürekli ve düzenli olması gerekmektedir. Performansa bağlı ve prim esasına dayalı ödemeler kesin olmayan ödemelerdir.Bu itibarla … Uygulamalı Teknoloji ve İşletmecilik Yüksekokulunda Uluslararası Ticaret Bölümünde öğrenci olduğu anlaşılan davacının, mezun olacağı bölüme göre ileride elde edebileceği emsal gelirin ilgili meslek kuruluşlarından sorularak belirlenmesi ve her durumda en az asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceği kabul edilerek oluşacak sonuca göre aktüerya uzmanından rapor alınması gerekirken, gelire ilişkin yetersiz incelemeyle alınan rapora dayanılarak karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Yargıtay 17 nci Hukuk Dairesinin 23/3/2021 gün ve 2021/2772 (E) – 2021/3174 (K), 2020/6173 (E) – 2021/3121 (K) sayılı kararlarında açıklandığı gibi; destekten yoksun kalma tazminatı davasında gerçek zararın miktarı, davacıların olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edecekleri kazanç toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürlerinin daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Özü itibarıyla varsayımlara dayanan gerçek zararın hesaplanmasında, en doğru sonuca ulaşılması için gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu itibarla TRH 2010 yaşam tablosunun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de gözönüne alındığında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağı anlaşılmakla birlikte, davacının TRH 2010 yaşam tablosunda öngörülen bakiye ömrünün, PMF 1931 yaşam tablosunda öngörülen bakiye ömründen daha uzun olduğunun anlaşılması karşısında, davacı vekilinin bu nedene dayalı olarak hükme karış istinaf kanun yoluna başvurmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/7/2020 gün ve 2019/40 (E) – 2020/40 (K) sayılı kararıyla, KTK’nin 90’ıncı maddesinin 1’inci tümcesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci tümcesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.Yukarıda açıklanan iptal kararıyla birlikte trafik kazasından kaynaklanan ZMSS kapsamındaki tazminat talepleri KTK’de öngörülen usul ve esaslara tabi olup anılan Kanunda öngörülmeyen konular yönünden ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle bedensel zarar tazminatı hesabında, yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının (KMAZMSGŞ) ekindeki cetvellerin kullanılması olanağı bulunmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması olanağı bulunmamaktadır. İşleten ile sigorta şirketi arasında düzenlenen sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan trafik kazasından ötürü zarar gören 3’üncü kişi yönünden, gerek KTK’de gerekse TBK’de sürekli sakatlık oranının hangi ölçüte göre belirleneceğine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla sürekli sakatlıktan kaynaklanan tazminat hesabının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen gelirin her yıl %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayanan progressive rant yönteminin kullanılması suretiyle hesaplanması gerekirken, %1,8 teknik faiz uygulanması nedeniyle hükme elverişli olmayan rapora dayanılarak karar verilmesi isabetsizdir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekili ile davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6 ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurularından ötürü sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, 7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı … AŞ tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36 ncı maddesinin 5 inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.