Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/224 E. 2023/650 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/224
Karar No: 2023/650
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 09/11/2020
Numarası: 2016/806 (E) – 2020/648 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 18/4/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine; birleşen davada ise dava, trafik kazası nedeniyle asıl davada davacıya ödenen bedensel zarar tazminatının rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, asıl davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat taleplerinin tüm davalılar yönünden reddine, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi ile …’den alınarak davacı …’e ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine; birleşen İstanbul 2 nci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/365 (E) – 2019/292 (K) sayılı davası yönünden, davanın kısmen kabulüne, İstanbul .. inci İcra Dairesinin … (E) sayılı icra takibine yapılan itirazın 6.797,83 TL asıl alacak, 41,90 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.839,73 TL üzerinden kısmen iptaline, takibin bu tutar üzerinden takip talebindeki koşullar ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, koşulları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; … tarafından müvekkilinin %28 oranında maluliyetinin bulunduğuna ilişkin Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen rapor ile işgöremezlik süresi 573 gün, davalının %100 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek ödeme yapılmasına karşın Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından düzenlenen raporda müvekkilinin sürekli sakatlık oranının %5,1, iyileşme süresinin 6 ay ve müvekkilinin kusur oranının %25 olduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığını, kusur ve maluliyet oranlarına ilişkin çelişkiler bulunduğunu; 14/5/2015 günü meydana gelen kazadan dolayı maluliyet oranın Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre belirlenmesi gerekirken haksız fiil tarihinde yürürlükte olmayan Çalışma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre belirlendiğini, haksız fiil tarihinde yürürlükte olmayan yönetmeliğe göre maluliyet oranı tespiti yapıldığını, ATK tarafından fiziksel muayene yapılmaksızın yalnızca tedavi geçmişi ve raporlar üzerinden değerlendirmede bulunduğunu, tazminata ilişkin raporda da hatalar yapıldığını, davadan önce müvekkiline ödenen geçici iş göremezlik tazminatının hesabında yargılama sürecinde tespit edilen sürekli sakatlık oranı ile ATK tarafından tespit edilen iyileşme süresi ve kusur oranının esas alındığını, Beşiktaş Sosyal Güvenlik Merkezinin yazısında davacının iş kazasından dolayı maluliyet oranının tespiti ve sürekli iş göremezlik geliri bağlanması için başvurusu olmadığından herhangi bir işlem yapılmadığına ilişkin anlatımının gerçeğe aykırı olduğunu, iş kazası nedeniyle açtıkları davanın halen derdest olduğunu, tazminatın hesaplanmasında çalışma yaşı için genellikle 60 yaş sınırı öngörülmekle birlikte ilerlemiş yaşına karşın çalışmasını sürdüren bir kişinin sakat kalmasaydı daha kaç yıl çalışabileceğinin belirlenmesi ve buna göre aktif dönem zararı hesabının da yapılması gerektiğini, kaza tarihinde 59 yaşında olan müvekkilinin ilerlemiş yaşına karşın çalıştığını, ancak bilirkişinin istisnai hukuki bilgi eksikliği sebebiyle göz ardı ederek pasif dönem hesabını 60 yaşından itibaren başlattığını, bu nedenle talep artırım hakkını kullanmadıklarını, daha önce alınan raporda engellilik oranı %68, meslekte kazanma gücü kaybı oranı ise %28 olarak tespit edilen ve engelli biçimde yaşamını sürdüren müvekkilinin fiili durumunun görmezden gelinmesi durumunda ise engelli haklarından yararlanamadığını, bu da yetmezmiş gibi …nın yaptığı ödemeyi geri almak için haksız ve hukuka aykırı ihtarname ve icra takipleriyle karşı karşıya kaldığını, hükmolunan manevi tazminatın da müvekkilinin yaşadığı mağduriyet karşısında yetersiz olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar …Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi ile … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, bu nedenle birleşen davanın reddi gerektiğini, ilk derece mahkemesi tarafından manevi tazminat talebinin kabulüne ilişkin kararın hukuka, kanuna ve usule aykırı olduğunu, manevi zarar talebinin kabulünü gerektirecek herhangi bir zararının bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaların birleştirilmesi kararının yerinde olmadığını, ayrıntılı muayene yapılmadan davacının sürekli sakatlık oranının %5,1 olarak belirlenmesinin gerçek oranı yansıtmadığını, bilirkişi raporuyla kaza tespit tutanağı arasındaki çelişkinin giderilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Birleşen İstanbul 2 nci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/365 (E) sayılı itirazın iptali davasında; dosyaya eklenen İstanbul … inci İcra Dairesinin … (E) sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı … tarafından, davalı borçlular … ve … Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi aleyhine 53.581 TL asıl alacak, 320,39 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 53.911,29 TL alacağın tahsili amacıyla 12/4/2016 günü ilamsız icra yoluyla takibe başlandığı, ödeme emri 15/4/2016 günü tebliğ edilen davalı borçlu … Gıda İnşaat Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi ile ödeme emri kendisine 19/4/2016 günü tebliğ edilen davalı borçlu …’in vekili tarafından 21/4/2016 günü verilen dilekçeyle borca itiraz etmesi üzerine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun (İİK) 66 ncı maddesi uyarınca 21/4/2016 günü takibin durdurulmasına karar verildiği, eldeki itirazın iptali davasının ise aynı Kanunun 67 nci maddesinde öngörülen 1 yıllık süre içinde 5/5/2016 günü açıldığı anlaşılmıştır. Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda; yönetimindeki otomobil ile olay yeri kavşağa gelmeden önce kendi yönüne “sarı fasılalı” yanmakta olan ışığı dikkate alması, hızını azaltmakla birlikte kavşak kollarını gerektiği biçimde kontrol ettikten sonra kavşağa girerek seyrini sürdürmesi gerekirken, mevcut hızıyla kavşağa giren, sol taraftan kırmızı fasılalı ışıkta kavşağa girerek seyir şeridini kapatan sürücü …’in yönetimindeki kamyoneti zamanında fark edemeyip önlemsizce çarpan davacı sürücü …’in %25, yönetimindeki kamyonet ile seyir yönünde kırmızı fasılalı yanan ışığı dikkate alarak durması, kavşak kollarını gerektiği biçimde kontrol ettikten sonra kavşağa girerek seyrini sürdürmesi gereken sürücü …’in ise %75 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş; böylece davacının yönetimindeki otomobil ile davalı sürücü …’in yönetimindeki kamyonetin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan ATK Tarfik İhtisas Dairesi raporunun hükme esas alınmasında; davalı sürücü …’in kusurundan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 85 inci maddesinin son fıkrası uyarınca kendi kusuru gibi sorumlu olan davalı işleten … İnşaat Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi’nin, aynı maddenin 1 inci fıkrası gereğince trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi zarardan ötürü müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasında; davacı … tarafından davalılar … ile davalı işleten …Gıda İnşaat Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi ve davalı sürücü …’e karşı açılan maddi ve manevi tazminat davası ile birleşen İstanbul 2 nci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/365 (E) sayılı davasının davacısı … tarafından, davalı işleten … Gıda İnşaat Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi ve davalı sürücü …’e karşı açılan rücuen tazminat davasının aynı trafik kazasından kaynaklanması nedeniyle aralarında bağlantı bulunduğunun anlaşılması karşısında HMK’nin 166 ncı maddesi uyarınca davaların birlikte görülüp sonuçlandırılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. ATK 3 üncü İhtisas Kurulu tarafından, davacının tedavisine ilişkin Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, ile Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen muayene kayıtları, belgeler ile BT’ler incelenerek ve davacının da Kurulda 11/10/2017 günü yapılan muayenesine dayanılarak düzenlenen 2/5/2018 gün ve 8049 sayılı raporda; davacı …’in 14/6/2015 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının, Çalışma Gücü Kaybı oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanmak suretiyle ve meslek grup murası bildirilmemekle grup 1 kabul edilerek %4,4; E cetveline göre %5,1 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmesine neden olduğu bildirilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 54 üncü maddesi kapsamında açılan davalarda, maddede öngörülen meslekte kayıp oranının belirlenmesinde yargısal uygulamalarda, kaza tarihi itibarıyla ayırım yapılarak kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 1/9/2013-1/6/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 1/6/2015-20/2/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/2/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak maluliyet raporu alınması gerektiği kabul edilmektedir. Mahkemece, belirtilen uygulama dışında, somut olayda davaya konu trafik kazası 14/6/2015 günü meydana gelmesine karşın, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporuyla saptanan meslekte kazanma gücü kaybı oranı dikkate alınarak düzenlenen aktüer raporuyla hesaplanan tazminat miktarı benimsenerek karar verilmiştir. Eldeki davada olduğu gibi, TBK’nin 54 üncü maddesi kapsamında çalışma gücünün azalmasından doğan kayıp nedeniyle açılan davalarda, beden ve ruh tamlığı ihlallerinin, zarar görenin sanatına veya mesleğine yapmış olduğu etkinin ve bunun oranının gözetilmesi ile belirlenmesi gerekir. KTK’nin 90 ıncı maddesinde zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanunda öngörülen usul ve esaslara tabi olduğu, ayrıca bu kanunda düzenlenmeyen hususlarda TBK’deki haksız fiillere ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür. Davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının belirlenmesi bakımından (somut olayda) kaza tarihi itibarıyla yargısal uygulamalarda uygulanması kabul edilen (28/9/2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet ve Çalışma Gücü Kaybı Tespiti İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılan) Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği yürürlükte olduğu gibi, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği de yürürlüktedir. Bu yönetmeliğin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) “Dayanak” başlıklı 3 üncü maddesinde; 5510 sayılı Kanunun 107 nci maddesi hükmüne dayanılarak hazırlandığı belirtilmiş; “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinin (1) numaralı bendinde de yönetmeliğin, “5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalıların iş kazası ile meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağına, ” ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmektedir. Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğinin “Dayanak” başlıklı 3 üncü maddesinde bu Yönetmeliğin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 25 inci, 28 inci, 47 nci, 94 üncü, 95 inci ve 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 41 inci maddesi hükümlerine dayanılarak hazırlandığı; yine anılan Yönetmeliğin 1 inci maddesinde Yönetmeliğin amacı, “31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılanlar ve bunların bakmakla yükümlü oldukları veya hak sahibi çocuklarının maluliyetinin tespitine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” şeklinde açıklanmıştır. Yönetmeliğin kapsamı ise 2 nci maddede; “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılanlar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları veya hak sahibi çocuklarını kapsar. “olarak öngörülmüştür. Bu açıklamalara göre, Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 4 üncü maddesindeki tanımıyla, çalışma gücünün en az %60 ının hangi hallerde kaybedildiğinin tespiti için düzenlenmiş, yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği liste halinde gösterilmiş, kapsama girmeyenler için bir oran belirtilmemiştir. Yönetmelikte sadece Ek-1 bölümü bulunmaktadır. Bu bölümde vücudun bölümlerinde malulen emeklilik için gerekli görülen çalışma gücünü %60 oranında kaybettiren araz ve hastalıklar yer almakta olup bu araz ve hastalıkların çalışma gücünü hangi oranda (yüzde olarak) azalttığı belirtilmemiştir. Bu nedenle sadece bu cetvel kullanılarak, tazminat hesabında en önemli parametre olan çalışma gücü kaybı oranının belirlenmesi olanağı bulunmamakta, bilirkişi tarafından Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ekindeki cetveller kullanılmaktadır. Bunun dışında, Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde, meslek hastalıklarına, meslekte kazanma gücü kaybına, meslek grup numaralarına, arıza ağırlık ölçüsünün meslek gruplarına göre değişimine ilişkin cetveller ile meslekte kazanma gücünün kişinin yaşına göre değerini belirten cetvelin bulunmadığı, arıza ağırlık ölçülerinin karşılığında sınırlı sayıda mesleklerin yer aldığı; buna karşılık Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin, amaç ve kapsam olarak tazminat hukuku ilkeleri bağlamında hükümler içerdiği gibi haksız fiile maruz kalan kişideki travmatik lezyonlar ile birlikte meslek veya iş türü, meslek grup numaraları, iş kolları ve kişilerin yaşlarına yönelik ayrı ayrı cetveller içermektedir. Bu itibarla tıbbi kıyas/takdir metoduna elverişli olması ve bilirkişinin/adli tıp uzmanının yorumuna olanak tanıması nedeniyle bu Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenen Adli Tıp Kurumu 3 üncü İhtisas Kurulunun 2/5/2018 gün ve 8049 sayılı raporunun benimsenmesinde dosya içeriği ile usule ve yasaya aykırılık bulunmadığı değerledirilmiş, davacı vekilinin bu yöndeki itirazları kabul edilmemiştir. Diğer yandan davacı …’in olası yaşam süresinin belirlenmesinde TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınmasında; aktüerya hesap uzmanı bilirkişi tarafından sürekli iş göremezlik tazminatının, adı geçen davacının aktif çalışma yaşının 60 yaşında sona ereceği kabul edilerek hesaplanmasında; Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödendiği bildirilen 19.154,60 TL geçici iş göremezlik ödemesinin mahsup edilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, aktüerya uzmanı bilirkişinin raporuna dayanılarak karar verilmesinin yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. TBK’nin 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı sürücü …’in dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Davalılar … Gıda İnşaat Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi ile … vekilinin, İstanbul 10 uncu Asliye Ticaret Mahkemesinin 9/11/2020 gün ve 2016/806 (E) – 2020/648 (K) sayılı asıl davası ile birleşen İstanbul 2 nci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/365 (E) – 2019/292 (K) sayılı hükümlerine yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine, 3-Davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin, birleşen İstanbul 2 nci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/365 (E) – 2019/292 (K) sayılı davasında verilen hükme yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince esastan reddine, 4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 701,00 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 521,10 TL istinaf karar ve ilam harcının, talep halinde davacıya geri verilmesine, 5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.150,32 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 170,77‬ TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 979,55‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalılar … İnşaat Pazarlama ve Dış Ticaret Limited Şirketi ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 125,50 TL istinaf karar ve ilam harcının, birleşen İstanbul 2 nci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/365 (E) – 2019/292 (K) sayılı davasının davacısı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 7-Davacı ile davalı …’nın istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 9-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, asıl davada manevi tazminata ilişkin karar ile birleşen İstanbul 2 nci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/365 (E) – 2019/292 (K) sayılı itirazın iptali davası yönünden HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin; asıl davada maddi tazminat talebi yönünden ise HMK’nin 361 inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.18/4/2023