Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/2204 E. 2023/1014 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/2204
Karar No: 2023/1014
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 22/09/2021
Numarası: 2018/660 (E) – 2021/697 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 22/6/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü …’nin yönetimindeki davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı … plakalı traktör ile çarpışan … plakalı otomobilde yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı olarak 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline, 25.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının kabulüne, 218.491,02 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, 15.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den tahsil edilerek, davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; kazanın oluşumunda davalı sürücü …’nin %100 oranında kusurunun bulunduğunu, bu nedenle yerel mahkemenin kusura ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu; müvekkili lehine avans faizine hükmedilmesi gerektiğini; bilirkişi raporunda müvekkili davacının maluliyet oranı, gelir durumu ve maddi zararının eksik hesaplandığını; kazada kendisi ve eşi yaralanan, geçici ve sürekli iş göremezliğe uğrayan, yaşadığı travmaların etkisi devam eden müvekkili lehine hükmolunan manevi tazminatın zararını karşılamadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile hazırlanan ve hatalı değerlendirmeler içeren rapora itibar edilemeyeceğini, Adli Tıp Kurumu (ATK) 3 üncü İhtisas Kurulundan rapor alınması gerektiğini, hükme esas alınan raporda olaydan sonra davacıya psikiyatrik yönden tedavi uygulandığına dair herhangi bir ifade yer almadığını, somut olayda olduğu gibi tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen zihinsel, ruhsal, davranışsal bozuklukların tanımlı halinin, sürekli sakatlık hali olarak değerlendirilmesinin ilgili yönetmeliğe uygun olmadığını; kaldı ki davacının psikiyatrik rahatsızlıkları ile dava konusu trafik kazası arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığının irdelenmediğini; davacının sürekli iş göremezlik zararının TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faize göre belirlenmesi gerektiğini; geçici iş göremezlik talepleri sigorta teminatı dışında kalan müvekkili davalı sigorta şirketinin sorumluluğuna gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan raporda kişiye olaydan sonra psikiyatrik tedavi uygulandığına dair ifade yer almadığını, raporda belirtilen ruhsal bozuklukların yalnızca davacının beyanına dayalı olarak saptandığını; trafik kazası ile davacıdaki ruhsal bozukluklar arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığının araştırılmadığını; kazanın oluşumunda asli kusurun, davacının içinde bulunduğu araç sürücüsünde olduğunu; hükme esas alınan raporda müvekkiline yüklenen kusur oranı ile trafik kazası tespit tutanağındaki kusur oranının farklı olması nedeniyle, ATK Trafik İhtisas Kurulundan rapor alınması gerektiğini; hükmolunan manevi tazminat miktarının çok yüksek olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Öğretim Üyesi bilirkişi tarafından düzenlenen 26/4/2021 tarihli raporda; yönetimindeki traktör ile seyir halinde iken sola dönüş manevrasına başlamadan önce yolun solunda bulunan şeride kavşaktan 150 metre önce girmesi ve sol şerit üzerinden sola dönüş manevrasına başlaması gerekirken, aksi davranışla şerit değiştirmenin yasak olduğu yerden ve sağ şerit üzerinden sola dönüş manevrasına başlayan davalı sürücü …’nin %75 oranında asli, kavşak yaklaşımında yönetimindeki aracın hızını yeterince azaltmayan davacının yolcu olarak bulunduğu otomobil sürücüsü …’in ise %25 oranında tali kusurlu olduğunun bildirildiğinin; böylece davalı sürücünün yönetimindeki traktör ile davacının yolcu olarak bulunduğu otomobilin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279 uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişinin kusura ilişkin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.Hükme esas alınan aktüerya hesap uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davacının kazanın meydana geldiği 2/8/2017 tarihi itibarıyla bakiye ömrü TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenmiş, davacının maddi zararı %10 artış ve %10 iskonto esasına dayanan progressive rant yöntemiyle ev hanımı olarak kabul edilen davacının gelirinin asgari ücret düzeyinde olacağı kabul edilerek hesaplanmış; ATK 2 nci İhtisas Kurulunun 12/10/2020 gün ve 12973 sayılı raporunda ise, davacının 2/8/2017 günü meydana gelen trafik kazasından kaynaklanan diz kapağı kemiği kırığı ile L1 omurga kırığı ve zihinsel, ruhsal, davranışsal bozukluklar nedeniyle tüm vücut engellilik oranının %21 olduğu, iyileşme süresinin ise 6 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 90 ıncı maddesinde yer alan “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin, Anayasa Mahkemesinin 7/7/2020 gün ve 2019/40 (E) – 2020/40 (K) sayılı kararıyla, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmesi nedeniyle işgücü kaybı tazminat hesaplamasının %1,8 teknik faiz uygulanarak yapılmasına ilişkin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması olanağı bulunmadığının anlaşılması karşısında, davacının sürekli sakatlıktan kaynaklanan zararının işleyecek (bilinmeyen) devre bakımından her yıl için gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayanan progressive rant yöntemi kullanılarak hesaplanmasında isabetsizlik görülmemiş; 25/2/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/2/2011 gün ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 59 uncu maddesiyle değiştirilen KTK’nin 98 inci belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun SGK’ye geçmesine karşın belgeye dayanmayan tedavi giderlerinden (geçici iş göremezlik, bakıcı gideri, tedavi yol gideri vb.) zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam ettiğinin anlaşılması karşısında, davalı …’nın geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu tutulmasında isabetsizlik görülmemiş; dava dilekçesinde çiftçilikle uğraştığı ileri sürülmesine karşın, gelir durumuna ilişkin herhangi bir belge sunulmayan davacının gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmasının yerinde olduğu kabul edilmiş; ATK 2 nci İhtisas Kurulunun raporunda, meydana gelen trafik kazası ile davacının yaralanması arasında nedensellik bağı kurularak, davacıda oluşan bedensel yaralanma ile kazadan kaynaklanan psikiyatrik sonuçların değerlendirilerek sonuca ulaşıldığının anlaşılması karşısında anılan raporun hükme esas alınmasının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmış; davalı … Sigorta AŞ’ye ZMSS poliçesiyle sigortalı aracın tarımsal amaçla kullanılan traktör olması nedeniyle, hükmolunan tazminatlara yasal faiz uygulanmasının da yerinde olduğu kabul edilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir.Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır.Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı …’nin dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, davacının yaralanmasının ağırlığına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekili ile davalılar … Sigorta AŞ vekili ve … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 120,60 TL istinaf karar ve ilam harcının davacı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Maddi tazminat davası bakımından, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 14.925,12 TL istinaf karar ve ilam harcından, davalı … Sigorta AŞ tarafından peşin yatırılan 3.700,00 TL, davalı … tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcından maddi tazminat davasına isabet eden 3.731,29 TL olmak üzere toplam 7.431,29‬‬ TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 7.493,83‬‬ TL istinaf karar ve ilam harcının, davalılar … Sigorta AŞ ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Manevi tazminat davası bakımından, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.024,65‬ TL istinaf karar ve ilam harcından, davalı … tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcından manevi tazminat davasına isabet eden 256,16 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 768,49‬ TL istinaf karar ve ilam harcının, davalı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 5-Davacı ile davalılar … Sigorta AŞ ve …’nin istinaf başvuruları nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 7-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, maddi ve manevi tazminat miktarları bakımından ayrı ayrı HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/6/2023