Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/2110 E. 2022/259 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/2110
KARAR NO: 2022/259
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2021
NUMARASI: 2021/281 (E) 2021/645 (K)
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/02/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla, dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, … plaka sayılı aracın mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespiti ile araç mülkiyetinin davacı adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde aracın rayiç piyasa değerinin tazminat olarak müvekkiline ödenmesine ilişkin açmış olduğu davada, aracın 3. kişilere devrinin engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinde bulunmuştur.İlk derece mahkemesince, 10/05/2021 tarihli ara karar ile yapılan değerlendirme neticesinde, davacının dava öncesinde değişik iş sayılı dosya üzerinden talep ettiği ihtiyati tedbirin reddine karar verilerek, o kararın istinaf edildiği gerekçesiyle, bu aşamada talep edilen ihtiyati tedbirin reddine karar verilmiştir. İşbu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Her ne kadar İstanbul BAM 8 HD’nin 2021/1543 – 2021/1965 E.K sayılı kararıyla, dava öncesinde değişik iş sayılı dosya üzerinden aynı olaya ilişkin talep edilen ihtiyati tedbirin reddine dair verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de; bu kararın, kesin hüküm tesirinin bulunmadığı, usuli kazanılmış hakkın konusunu oluşturma niteliğinin de bulunmadığı görülmekle esas dava dosyası üzerinden verilen ihtiyati tedbirin reddine ilişkin kararın yapılan incelemesinde; İhtiyati tedbir öğretide “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının ( dava konusu ile ilgili olarak ) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. Nitekim 6100 sayılı HMK.’nun onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389. madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takıp eden maddelerde bu konudaki talep, verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlarda yapılması gerekli usul ve prosedür açıklanmıştır.Gerek davadan önce gerekse dava sırasındaki geçici hukukî korumalar, kişilerin haklarının korunması bakımından ve özellikle hak arama hürriyetinin etkin olarak gerçekleşmesi bakımından hayati bir misyona sahiptir. Diğer bir ifadeyle, hukukî korunma talebini günümüzde, hak arama hürriyetinin en etkin bir “unsuru”, “enstrümanı” ya da “ayrılmaz bir parçası” olarak tanımlanabilir.Bir hukuk devletinde herhangi bir hakkın anayasalarla salt tanınmış olması yeterli olmayıp, bunun yanında devlete bu hakların etkin kullanılması ve kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması bakımından bir takım pozitif ödevler yüklenmiştir. Bu pozitif yükümlülüğün bir gereği olarak devletin sadece yalın olarak hak arama ve hukukî korunma yollarını düzenlemesi ve bunları yürürlükte tutması yeterli değildir. Çağdaş devletler; aynı zamanda bu yolların etkinliğini sağlamak amacıyla verilecek kararların uygulanabilir olması için gerekli önlemleri almak, hukukî korunma ihtiyacını etkin karşılayabilmek için gerekli kuralları koymak, gerekli kurumları oluşturmak ve tüm bunları uygulamak, uygulatmak ve uygulamayı izleyerek gerekli önemleri almak gibi yükümlülükleri de yerine getirmelidir. Bu nedenlerle, geçici hukukî koruma başlığı altında akla gelen ilk yöntemlerden birisi ihtiyatî tedbirdir. Bunun yanında para alacaklarına ilişkin takibin sonucunun güvence altına alınabilmesi için başvurulan ihtiyatî haciz, delillerin korunması için delil tespiti gibi birçok hukuki koruma yöntemine ilişkin HMK’da hükümler yer almıştır. Davada asıl ileri sürülen talep, zilyetliği davacıda bulunan ancak kredisinin çıkmaması nedeniyle, davacı nam ve hesabına olacak şekilde davalı şirket adına satın alındığı iddia edilen otomobilin, mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespiti ile araç sicil kaydının düzeltilmesine ilişkindir.Buna göre, dava, nam-ı müstear iddiasına dayalı araç mülkiyetinin tespiti istemine mütedairdir.05.02.1947 tarih, 20/6 sayılı İBK ya göre, ister taşınır, ister taşınmaz mala ilişkin olsun, nam-ı müstear davaları dinlenebilir ve iddia ancak yazılı delille ispatlanabilir. Ne var ki yazılı delil başlangıcının mevcudiyeti durumunda tanık dinlenmesi caizdir. Anılan yasal düzenlemeler ışığında nitelendirmesi yapılan somut olaya bakıldığında; davacı tarafın dava ile elde edebileceği dava konusu mal varlığını güvence altına alma amacı ile ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, tedbir istenen aracın dava sırasında devredilmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlanabileceği yada tamamen imkansız hale gelebileceği, gerek davacı vekilince sunulan belgelerin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olması ve gerekse aracın zilyetliğinin davacıda olması göz önünde bulundurulduğunda yaklaşık ispatın da ortaya konulduğu karşısında davacının ihtiyati tedbir talebinde haklı olduğu görülmektedir. Ne var ki, davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesindeki anlatımına göre, dava konusu aracın davanın açıldığı tarihten 1 gün sonra … isimli dava dışı bir kişiye devredildiği, UYAP üzerinden yapılan incelemede de aracın, 21/01/2022 tarihi itibarıyla adı geçen kişiden başka bir kişi adına kayıtlı olduğu, giderek davada taraf olmayan kişilerin malvarlığı bakımından ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği karşısında bu gerekçe ile tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerekirken dava konusu şeyin güvence altına alınması gerektiği gözetilmeksizin karar verilmiş olması doğru olmamıştır. HMK 353/1-b/2. maddesinde, kararın gerekçesinde hata edilmiş olması düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi nedeni olarak düzenlenmiştir. O halde, davacı vekilinin istinaf başvurusunun değişik gerekçe ile kabulüne, ihtiyati tedbirin reddine dair ara kararın kaldırılmasına, ihtiyati tedbir koşulları mevcut olmasına rağmen dava konusu aracın dava dışı 3. kişiye devredilip, onun adına kayıtlı olması nedeniyle, davada taraf olmayan kişilerin malvarlığı üzerinde tedbir kararı verilemeyeceğinden ötürü bu gerekçeyle tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara karara yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, mahkemenin 10/05/2021 tarihli ara kararının kaldırılmasına, 2-HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında kararla; davada taraf olmayan kişi adına kayıtlı aracın trafik kaydına ihtiyati tedbir konulmasının usulen mümkün olmaması nedeniyle ihtiyati tedbir isteminin reddine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/02/2022