Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/200 E. 2023/901 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/200
KARAR NO: 2023/901
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2018/173 (E) – 2019/397 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/05/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirkete ZMSS sigortası ile sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın 16/02/2010 günü Kelkit istikametinden Erzincan istikametine doğru seyretmekte iken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan dava dışı … için 25.340,36 TL tazminat ödemesinin yapıldığını, ancak taşımacılıkta faaliyetinde kullanılan aracın sebep olduğu trafik kazası neticesi oluşan zararların, öncelikle Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortasından karşılanması gerektiği, ne var ki aracın sigortasının bulunmaması nedeniyle, bu zarardan Güvence Hesabının sorumlu olduğunu belirterek zarar gören 3. kişiye yapılan 25.340,36 TL tazminat ödemesinin, davalı Güvence Hesabından rücüen tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, … plaka sayılı aracın taşımacılık faaliyeti esnasında sebep olduğu zararlardan öncelikle zorunlu taşımacılık sigortasının sorumlu olduğu ve davacı trafik sigortacısı tarafından karşılanan zararın aracın taşımacılık sigortası olmaması nedeniyle, davalı Güvence Hesabının sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın 25.340,36 TL üzerinden kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili vermiş olduğu istinaf dilekçesinde özetle, rücu koşullarının oluşmadığını belirterek usul ve yasaya aykırı olan kararın kaldırılması talebinde bulunmuştur. İstinafa konu uyuşmazlık, kazadan kaynaklı oluşan zarardan öncelikle taşımacılık sigortasının (düzenlenmemiş olması nedeniyle Güvence Hesabının) sorumlu olup olmadığı giderek davacı trafik sigortacısı (ZMMS) tarafından yapılan ödemenin, rücuen davalı taraftan talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun (mülga 14/4/2016-6704/17 md.) 17. maddesi şehirlerarası ve uluslararası yolcu taşımacılarının, kalkış noktasından varış noktasına kadar meydana gelecek kazalar sonucu yolcunun ölümü ve yaralanmasından dolayı sorumlu olacağını, 18. maddesi ise bu zararların teminat altına alınması için Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortasının yaptırılması gerektiğini hüküm altına almıştır. Ayrıca bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 64. maddesi gereği yolcu taşımacılığı yapan taşıyıcıların Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası yaptırma zorunluluğunun bulunduğu belirtilmiştir.Anılan Kanun’un 19/son ve Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası genel şartlarının B.8. maddeleri hükümlerine göre meydana gelen zarar öncelikle taşımacının sorumluluk sigortasından karşılanır. Ancak meydana gelen zararın bu sigorta tazminatlarının üzerinde bulunması halinde teminatların üzerinde kalan kısmı için, sırasıyla zorunlu mali sorumluluk sigortasına ve varsa ihtiyari mali sorumluluk sigortasına başvurulur. Karayolu Taşıma Kanunu’nun 2/3. maddesinde ise il sınırları içerisindeki taşımalar ile yüz kilometreye kadar olan şehirlerarası taşımaların düzenlenmesinin, il ve ilçe trafik komisyonları ile işbirliği yapılmak suretiyle ilgili valiliklere, belediye sınırları içerisindeki şehiriçi taşımaların ise belediyelere, bu Kanuna göre düzenlenecek yönetmelik esasları dahilinde bırakılabileceği açıklanmıştır. İlk derece mahkemesince benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda Hazine Müsteşarlığının 28/06/2010 gün, 2010/8 sayılı genelgesinden yola çıkılarak, kazanın genelge tarihinden önce gerçekleşmiş olması nedeniyle, zorunlu taşımacılık sigortası yaptırılma zorunluluğunun bulunduğu kabul edilmiş ise de; bu genelgenin, zorunlu koltuk ferdi kaza sigortasıyla ilgili olduğu, taşımacılık sigortasıyla bir ilgisinin bulunmadığı, dolayısıyla buna ilişkin kabul şeklinin doğru olmadığı görülmektedir. Bu itibarla, uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için, taşımanın şehirler arası olup olmadığı, şehirler arası ise 100 km’den fazla olup olmadığı, taşımanın şehir içi veyahut şehirler arası olup da 100 km’den az olması durumunda ise Karayolu Taşıma Kanunu’nun 2/3. maddesi uyarınca, taşımacılık faaliyetine ilişkin taşımacılık sigortası yaptırılma zorunluluğuna dair bir karar alınıp alınmadığı hususunun belirlenmesi gerekmektedir.Dosya kapsamında bulunan araçta yolcu olarak bulunan kişilerin anlatımlarına göre, Kelkit Kooperatifine bağlı … plaka sayılı minibüsün Kelkit’ten yola çıkarak Erzincan’a gittiği esnada kazanın meydana geldiği, Karayolları Genel Müdürlüğü İller ve İlçeler Arası Mesafe Sorgulama ekranına göre gidiş geliş gü ergahının 78 km olduğu (Kelkit – Erzincan Merkez arası) anlaşılmaktadır. Bu durumda, sözü geçen yasanın 17. ve 18. maddelerinde düzenlenen şekilde bir taşıma faaliyetinin söz konusu bulunmadığı anlaşılmakta ise de; yasanın 2/3. maddesi uyarınca 100 km’den az şehirlerarası taşımacılık faaliyetine ilişkin zorunlu taşımacılık sigortası yaptırma zorunluluğuna dair karar alınıp alınmadığı hususunun belirlenmesi gerekmektedir. Dairemizce bu hususta bir başka dava dosyasından (2020/420 Esas sayılı dosya üzerinden) Gümüşhane Valiliğine yazılan yazıya verilen 27/05/2022 tarih,… sayılı cevapta, şehiriçi ve 100 km’ye kadar olan şehirlerarası taşımalara ilişkin karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası (zorunlu taşımacılık) yaptırma zorunluluğuna dair herhangi bir karar alınmadığı bildirilmiştir(yazı cevabı dosya arasına alınmıştır). Bu durumda, trafik kazasından kaynaklanan zarardan doğrudan doğruya aracın trafik sigortacısı olan davacı taraf sorumlu olup, davalı Güvence Hesabının sorumlu olmadığı anlaşılmaktadır. Bir an için taşımanın zorunlu karayolu taşımacılık sigortasına tabi olduğu, dolayısıyla Güvence Hesabının davacının sigortalısına rücu hakkının varlığının kabulü durumunda; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 78. maddesinin 1. fıkrasında borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimsenin, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebileceği şeklindeki düzenleme tahtında meselenin değerlendirilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesi içeriğine göre, davacı sigorta şirketi, hasar dosyası açarak rizikonun ayrıntılarına vakıf olmasına, bir başka ifadeyle, kazanın şehirlerarası taşımacılık faaliyetinin yerine getirildiği esnada meydana gelmiş olması ve bu nedenle, zararın öncelikle taşımacılık sigortasından karşılanması gerektiği hususunu, sigortacılık faaliyetinde bulunan bir şirket olarak bilmesine rağmen, ödeme yaptığı, dolayısıyla, kendisini borçlu sanarak ödeme yapma durumunun söz konusu olmadığı, giderek sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak paranın iadesi koşullarının oluşmadığı görülmektedir. Bu durumda, davanın reddine karar verilecek yerde kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Davalı vekilinin istinaf başvurusu yerindedir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Buna göre; 2-Davanın reddine, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 86,55 TL harçtan mahsubu ile bakiye 93,35‬ TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 86,55 TL harcın üzerinde bırakılmasına,5-Daire karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir edilen 9.200 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davacı tarafından sarf edilen vekalet ücreti dahil yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 7-Davalı tarafından yapılan 56 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 8-Karar kesinleştiğinde yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının yatıranlara iadesine, İstinaf yargılama giderleri bakımından: 9-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 8-Davalı tarafça yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 10-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (25.340,36 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 26/05/2023