Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/1949 E. 2021/1988 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/1949
KARAR NO: 2021/1988
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2021
NUMARASI: 2018/440 (E) 2021/492 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; dava dışı sürücüsü …’ün yönetimindeki davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı …plakalı aracın, müvekkili yaya davacıya 10/1/2012 günü çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 100,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde toplanmasını istediği kanıtları bildirerek öncelikle davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davacının mağduriyete uğradığını ispatlayabilmesi için süre verildiğini, gerekli yazışmaların yapıldığını, buna rağmen davacı vekilinin verilen kesin süre içerisinde müvekkilinin hastaneye sevkini sağlamadığı gerekçesiyle ispatlanmayan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (HMK), gerekse 1136 sayılı Avukatlık Kanununda ve diğer ilgili mevzuatta davacı vekilinin müvekkilini adli raporun alınması için hazır etme yükümlülüğü bulunmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan incelemede: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin 25/5/2018 tarihli duruşma hazırlık tutanağı (tensip tutanağı) ile, davacı vekilinin dava dilekçesinde kanıt olarak dayandığı Malatya Devlet Hastanesi ile Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesine yazı yazılarak davacı vekilinin dava dilekçesinde kanıt olarak dayandığı davacıya ait film, grafi ve tüm tedavi belgelerinin istenilmesine karar verilmiş; Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi 30/5/2018 tarihli yazıyla davacının muayenesine ilişkin epikriz, laboratuvar sonucu, film grafisi ile bilgisayarlı tomografinin (BT) gönderildiği bildirilmiş; davacının yaralanmasının geçici ve sürekli iş göremezliğe neden olup olmadığının belirlenmesi için dosyanın tedavi belgeleriyle gönderildiği Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurulunun 27/3/2019 tarihli kararıyla kişinin bir tıp fakültesi ya da eğitim araştırma hastanesine sevki sağlanarak, eklem açıklıklarını dereceleriyle belirtir nötral sıfır metoduna göre sağ ve sol taraf karşılaştırmalı ortopedik muayenesinin (kısalık, atrofi, pseudoartroz, nörolojik hasar bulunup bulunmadığı) düzenlenecek raporun gönderilmesinin, varsa kırık/yaralanma alanını içine alan grafilerinin olanağı bulunduğu takdirde dijital ortamda düzenlenecek raporlarıyla birlikte teminen gönderilmesi istenmiş davacı vekilinin 21/11/2019 günü Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla sunduğu dilekçeyle bu eksikliklerin giderilmesi için elden takip yetkisi verilerek İnönü Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi bölümüne yazı yazılmasına karar verilmesinin talep edilmesi üzerine, 25/11/2019 tarihli duruşmada anılan ara kararına dayanılarak Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurulunun raporunda yer alan incelemelerin yapılması için anılan hastaneye 28/11/2019 tarihli elden takip yetkisi verildiğine dair açıklama bulunan yazı yazıldığı; 21/9/2020 tarihli duruşmada ise Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurulunun belirttiği eksikliklerin giderilmediğinin anlaşılması üzerine davacı vekilinin davacı asile tebligat çıkarılmasını talep ettiği, ilk derece mahkemesinin davacının vekille temsil edildiği gerekçesiyle davacı asile tebligat çıkarılmasına ilişkin talebin reddine, davacı vekiline eksiklikleri gidermek üzere bir sonraki duruşmaya kadar kesin süre verilmesine, aksi takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağına ve dosyadaki bilgi ve belgelere göre karar verileceği konusunda uyarıda bulunulmasına karar verildiği; davacı vekilinin UYAP vasıtasıyla 18/10/2020 günü sunduğu dilekçeyle eksikliklerin giderilmesi için elden takip yetkisi verilerek İnönü Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi bölümüne yazı yazılmasına dair istemini yinelemesi üzerine ilk derece mahkemesince 2/12/2020 günü adı geçen hastaneye Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurulunun raporunda belirtilen eksikliklerin giderilmesi için yazı yazıldığı, 25/1/2021 tarihli duruşmada ise taraflarca takip edilmeyen davanın HMK’nin 150’nci maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verilmesinin ardından davacının Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurulunun ön raporundaki eksiklikleri gidermek üzere başvuruda bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmolunduğu anlaşılmaktadır. HMK’nin “Sürelerin belirlenmesi” başlıklı 90’ıncı maddesinde, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.” biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir. Aynı Kanunun 94’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Yukarıdaki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere kanun ya da hâkim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Bu nedenle, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, Kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Ayrıca hâkim tarafından kesin süre verilirken, kesin süreye konu işlemin tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması, verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, yapılması gereken iş veya işlemlerin ayrıntılı bir şekilde açıklanması ve yapılması gereken işlemin verilen kesin sürede yapılmaması halinde, kesin sürenin sonuçlarının tarafa açıklanması, ihtar edilmesi veya buna ilişkin açıklamanın yer aldığı davetiyenin tebliğ edilmesi zorunludur. Somut uyuşmazlıkta, Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurulunun 27/3/2019 tarihli kararında belirtilen muayene ve tıbbi işlemleri kapsayan incelemelerin yapılması için, 21/9/2020 tarihli oturumun 2 numaralı ara kararıyla, “Davacı vekiline ATK raporundaki eksiklikleri gidermek üzere bir sonraki duruşmaya kadar kesin süre verilmesine, aksi takdirde bu delile dayanmak olmaktan vazgeçmiş sayılacağının ve dosyadaki bilgi ve belgelere göre karar verileceğinin ihtarına (ihtar edildi)” biçiminde ara karar kurularak, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ile ilkelere aykırı davranılmıştır. Bu itibarla ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve ilkelere uygun olarak Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurulunun 27/3/2019 tarihli kararında belirtilen muayene ve tıbbi işlemleri kapsayan incelemelerin yapılması için meşruhatlı davetiyenin, davacı asile tebliğ edilmesinden sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde davanın reddine hükmolunması isabetli olmamıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk derece mahkemesi hükmünün HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan miktarın yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.22/12/2021