Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/19
KARAR NO: 2023/556
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/10/2020
NUMARASI: 2019/281 (E) – 2020/567 (K)
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/03/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirkete ait … plakalı aracın karıştığı kaza sonucu mahkeme ilamına dayalı olarak ödemek zorunda kalınan manevi tazminat ve ferilerinden, aracın kasko sigortacısı olan davalı sigorta şirketinin, poliçede vermiş olduğu manevi tazminat teminatı nedeniyle, sorumlu olduğunu belirterek davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, “davacı şirkete ait … plakalı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğu, manevi tazminatın teminat kapsamı içinde olduğu ve teminat limitinin 20.000 TL’sı olduğu, davacının mahkeme ilamına dayalı manevi tazminatı ödedikten sonra ödediği kısım kadar davalı sigorta şirketine rücu edebileceği, bu amaçla davacının Beykoz İcra Müdürlüğü nezdinde … Esas dosya numarası ile 25/02/2019 tarihinde başlatmış olduğu takibin, takipteki asıl alacak 19.758,19 TL’sı ve işlemiş faiz 58,46 TL’sı yönünden yerinde olduğu” denilmek suretiyle davanın kabulüne, icra takibine vaki itirazın iptaline, alacağın likit olması nedeniyle %20 oranında 3.951,63 TL üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili, kesinleşmiş bir ilama dayanarak yapılmış bir icra takibinin bulunmadığını, dolayısıyla rücu koşullarının oluşmadığını, kusur oranlarının yeniden incelenmesi gerektiğini, kesinleşen bir kusur oranının da bulunmadığını, müvekkil şirket sigortalısının kazanın meydana gelmesinde kusurunun varlığının şart olduğunu, ceza dosyası üzerinden alınan kusur raporunun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, hasar ödemesi yapılabilmesi için alkol raporunun sunulması gerektiğini, oysa ki sunulan bir alkol raporunun bulunmadığını, bu nedenle manevi zararın teminat dışı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili, istinaf dilekçesi verdikten sonra, istinaf süresi içerisinde verdiği ek istinaf dilekçesinde faiz başlangıç tarihine de itiraz etmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi zararı karşılayan davacı sigortalının, bu zararı kasko sigorta sözleşmesi kapsamında teminat altına alan davalı sigortacıdan rücuen tahsili amacıyla yapmış olduğu takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı sigorta şirketine de ihbar edilen İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/398 Esas – 2018/209 Karar sayılı ilamıyla, davacı taraf kazada tam kusurlu görülmek suretiyle aleyhine 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı bu tazminatı ferileriyle birlikte 19.758,19 TL üzerinden icra dosyasına ödeyerek eldeki davaya konu icra takibini başlatmıştır. Davacının davalıya rücu edilebilmesi için ilamın kesinleşmesi gerekmediği gibi Dairemizce verilen 2019/2808 Esas – 2021/1717 Karar sayılı esastan ret kararı ile de sözü geçen tazminat davası kesinleşmiştir. Davacı ve davalı arasında düzenlenen kasko poliçesinde manevi tazminat 20.000 TL ile sınırlı olarak teminat altına alınmıştır. Dolayısıyla sigortalının ödemiş olduğu manevi tazminat ve faizinden davalı sigorta şirketi sorumludur. Davacı vekilinin “ilamın kesinleşmediği, kusur ve alkol raporu olmadığından ötürü zararın teminat dışı olduğu” yönündeki istinaf itirazları, kendisine dava ihbar edilen ve bilahare kesinleşen dava dosyasındaki kabul edilen maddi olgulara göre yerinde değildir.Davalının süresi içerisinde verdiği ek istinaf dilekçesindeki istinaf itirazının değerlendirilmesinde ise; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 357. maddesi gereğince, bölge adliye mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenilemeyeceği, başka bir ifadeyle, yargılama sırasında ileri sürülmeyen bir hususun istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olmadığı, davalı vekili tarafından yargılama aşamasında temerrüt tarihinin ihbar tarihi olduğu ve ihbar tarihi öncesinde gerçekleşen temerrüt faizinden sorumlu olmadıklarına ilişkin herhangi bir itiraz ve savunmasının bulunmadığı, rücuya esas alacağın hesabına dair bilirkişi raporuna yönelik olarak da bu cihetten itirazda bulunulmadığı, dolayısıyla bu hususun istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olmadığı ve bu husus, re’sen değerlendirmeye alınabilecek nitelikte bir itiraz nedeni de olmadığına göre buna ilişkin istinaf itirazının reddi gerektiği anlaşılmaktadır.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 1.353,68 TL istinaf karar harcından peşin alınan 405 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 948,68 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (19.758,19 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 28/03/2023