Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/1843 E. 2023/696 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/1843
Karar No: 2023/696
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 22/03/2021
Numarası: 2014/454 (E) – 2021/234 (K)
İhbar Olunan: Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 2/5/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı davalı sürücü …’un yönetimindeki … plakalı otomobilin yolun karşısına geçmeye çalışan yaya müvekkili davacı …’ya çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek, davacı … ile annesi davacı …’un mahrum kaldıkları ve kalacakları kazançlar ile uğradıkları iş gücü kayıpları nedeniyle oluşan ve oluşacak zararlar ve tedavi giderleri için belirsiz alacak davası niteliğinde 5.000,00 TL maddi tazminatın; davacı … için 35.000,00 TL, diğer davacılar için de ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; manevi tazminat talebinin teminat dışında olduğunu, tedavi giderlerinden müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, yükümlülüklerini yerine getiren müvekkilinin temerrüdünden söz edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, 4.430,00 TL tedavi giderinin davalı …’dan tahsiline; manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 8.000,00 TL, davacı … için 8.000,00 TL, davacı … için 250,00 TL, davacı … için 250,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; kabul edilen maddi tazminat yönünden olay tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğunu; maddi tazminat açısından kabul edilen tutarların da yerinde olmadığını, çünkü hesap raporuna itiraz dilekçesinde de belirttikleri üzere kabul edilen maddi tazminat tutarının hatalı olup aktüerya hesap uzmanı bilirkişi tarafından tedavi giderleri ile hastalığa bağlı harcamalar yönünden uzman doktor bilirkişiden görüş alınması gerektiğinin belirtilmesine karşın tedavi gideri için bilirkişi tarafından hesaplama yapılmadığı gibi, 11/11/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda yalnızca … Hastanesinin dört adet faturasının hesaplandığını, dava dosyasına 6/8/2013 günü sundukları tedavi, ilaç, fatura, taksi fişleri, tedavi için gereken yüzme, pilates (beden eğitimi sistemi) egzersizleri, fizik tedavi için gerekli ödemeler, tıbbi malzeme giderleri, diğer masraflara ilişkin; 6/3/2014 tarihinde ise kaza nedeniyle zorunlu olarak 10/2/2014 günü yapılan ameliyata ilişkin belgeler bulunduğunu; son ek raporda dört adet fatura toplamının 44.300,25 TL olarak hesaplanmasına karşın yalnızca 10/2/2014 tarihinde yapılan ameliyat bedelinin 53.701,74 TL olduğunu; evi geçindirmekle zorunlu olan, evin kirasını ve tüm giderlerini karşılayan müvekkilinin 28/1/2013 tarihinde geçirdiği kaza nedeniyle çalışamadığını, 28/1/2013 gününden 3/4/2013 tarihine kadar geçen zamana kadar 1.500,00 TL taksi parası ödediğini, ayağa kalkamayan müvekkili için harcanan eldiven, koruyucu bez, steril mendil, alt bezi ve cilt bakımı için harcanan 1.700,00 TL ve 1.100,00 TL giderin değerlendirilmediğini, 54.000,00 TL tutarındaki fizik tedavi ücretinin raporda belirtilmediğini, davacının hastaneye götürülüp getirilmesi sırasında yardım eden kişiye ödenen 360,00 TL, 2013 yılı Şubat, Mart, Nisan ayı kira bedelleri 4.050,00 TL, aidat bedeli 600,00 TL ile ücretten ayrı olarak elde ettiği üç aylık prim bedeli 1.500,00 TL’ye ilişkin prim bedelinin de dikkate alınmadığını, talepleri ve itirazları dikkate alınmadan oluşturulan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğunu; davacının %90 oranında kusurlu olduğuna ilişkin raporun da hatalı olduğunu, çünkü müvekkili davacının kırmızı ışıkta geçtiği kanıtlanmadan kusur verildiğini, davalıya verilen %10 kusurun ise oldukça düşük olduğunu, dosyada alınan ve hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunda yer verilen maluliyet oran ve süresinin de hatalı olması sebebiyle istinaf ettiklerini, çünkü kaza nedeniyle sol ayağı 1,25 cm kısa kalan ve sağ kalçasında ise 15 yılda bir değişmesi gereken protez ve platin bulunan, hiçbir zaman eski sağlığına kavuşamayan müvekkili davacının %42,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağını ve iyileşme süresinin 15 ay olabileceğine ilişkin değerlendirmenin düşük olduğunu, manevi tazminat yönünden kabul edilen tutarlardan da müvekkillerinin acısı bir nebze dahi olsa hafifletebilecek nitelikte olmadığını, kabul edilen tutarlar çok düşük olduğundan manevi tazminat miktarları açısından da kararı istinaf ettiklerini; mahkemece davalılar yararına hükmolunan vekâlet ücretinin hatalı belirlendiğini, manevi tazminat yönünden karşı taraf yararına vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, kaldı ki hükmedilen vekâlet ücreti tutarının talep edilen tutardan fazla olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın 7/11/2018 günü sundukları dilekçe ile davalı … Sigorta AŞ’den maddi tazminat alacaklarına ilişkin taleplerinden feragat etmeleri nedeniyle tedavi giderlerinin müvekkilinden tahsil edilmesi olanağının bulunmadığını, çünkü davalı … Sigorta AŞ lehine yapılan feragat işleminin müvekkili davalı … yönünden de hukuki sonuç doğuracağını, diğer taraftan müvekkili ile diğer davalı … Sigorta AŞ ile akdedilen poliçenin sağlık giderlerini de kapsadığını, yani müvekkili ile akdedilen poliçede Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) payı tahsilatı yapıldığından sağlık giderlerinden müvekkilinin sorumlu tutulmasının hakkaniyete ve dürüstlük kuralına aykırı olacağını; tüm davacılar için hükmolunan manevi tazminatın pek aşırı olduğunu; ilk derece mahkemesinin kendisini vekille temsil ettiren davalı … yararına vekâlet ücretine hükmetmemesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. ATK Trafik İhtisas Dairesinin 8/6/2018 tarihli raporunda, yönetimindeki otomobille seyir halinde iken bulunduğu yerin koşullarını ve ışıklı yaya geçidini dikkate alarak, hızını her an önlem alabilecek düzeye düşürerek tetikte seyretmeyen, sol tarafından gelerek kırmızı ışıkta yaya geçidinde karşıya geçmeye çalışan davacı yayaya çarpan davalı sürücü …’un %10, sinyalizasyon sisteminin bulunduğu yaya geçidinde kendisine yönelik yanan kırmızı ışığı dikkate alıp beklemesi, yeşil ışığın yanmasıyla birlikte geçişini gerçekleştirmesi gerekirken kırmızı ışık yanarken kaplama içerisinde geçiş yapmaya çalışan, böylece ilk geçiş hakkını yeşil ışıkta seyrini sürdüren aracın çarpmasına maruz kalan davacı yaya …’nın ise %90 oranında asli kusurlu olduğu belirtilmiş; olay nedeniyle İstanbul 20 nci Sulh Ceza Mahkemesinde görülen 2013/489 (E) sayılı ceza davasının 24/9/2013 tarihli oturumunda tanık Bülent Durantaş, yayalara kırmızı ışık yandığı için beklediklerini, önce bir bayanın arkasından da ikinci bir bayanın yolun karşısına geçmek istediğini, olay sırasında yayalara kırmızı ışığın, araçlara ise yeşil ışığın yandığını beyan etmiş, Yargıtay 12 nci Ceza Dairesinin 2/9/2015 gün ve 2014/20674 (E) – 2015/12516 (K) sayılı ilamıyla onanarak kesinleşen İstanbul 20 nci Sulh Ceza Mahkemesinin 15/4/2014 gün ve 2013/489 (E) – 2014/372 (K) sayılı kararıyla davacı …’nın kırmızı ışık yanarken geçtiği kabul edilerek davalı …’un mahkûmiyetine hükmolunmuştur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 74’üncü maddesi uyarınca; hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı biçimde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz. Başka bir anlatımla ceza mahkemesinin maddi olayın belirlenmesine dair hükmü hukuk hâkimini bağlar ise de; hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Tazminat davasına bakan hâkim, failin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığını, kusurun bulunup bulunmadığını, Ceza Hukuku esaslarına göre değil, Medeni Hukuk esaslarına göre belirleyecektir. Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı, gerek öğretide gerekse de yargısal uygulamada yerleşik biçimde kabul edilmektedir. Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin kanıt niteliğini taşır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24/12/2014 gün ve 2014/4-846 (E) – 2014/1091 (K) sayılı kararı) Eldeki davada ise Yargıtay 12 nci Ceza Dairesinin ilamıyla onanarak kesinleşen İstanbul 20 nci Sulh Ceza Mahkemesinin 15/4/2014 gün ve 2013/489 (E) – 2014/372 (K) sayılı kararıyla davacı …’nın sinyalizasyon bulunan kavşakta yayalara kırmızı ışık yanarken karşıya geçmeye çalıştığına ilişkin maddi olgu sabit hale gelmiştir. Bu itibarla ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda; davalı sürücü …’un yönetimindeki otomobil ile davacı …’nın kaza sırasındaki konumları ve adı geçen davalı sürücünün davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığı sonucuna ulaşılmıştır. Diğer yandan davacının 28/1/2013 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak Balthazard formulüne göre %46,2, E cetveline göre %42,2 oranında kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin ise kaza tarihinden itibaren 15 aya kadar uzayacağına ilişkin ATK 3 üncü İhtisas Kurulunun 3/1/2018 gün ve 189 sayılı raporunun; davacının … ve Araştırma Hastanesinde, … Vakfı ….. Hastanesinde, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı ile … Hastanesinde yapılan muayene ve tedavilerine ilişkin belgeler ile düzenlenen raporlar ve davacının 4/1/2016 günü kurulda yapılan muayenesine bağlı olarak düzenlenmesi karşısında, 5/7/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2 nci maddesi uyarınca adlî tıpla ilgili konularda bilimsel ve teknik görüş bildirmek görevi bulunan ATK 3 üncü İhtisas Kurulu raporun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. TBK’nin 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalı …’un dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Dava açıldıktan sonra vekâletnamesinde yetkisi bulunan davacılar vekili Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla 7/11/2018 günü verdiği elektronik imza taşıyan dilekçesiyle, maddi tazminat davası yönünden … Sigorta AŞ ile sulh olduklarını belirterek, yalnızca … Sigorta AŞ’ye karşı açtıkları davadan feragat ettiklerini beyan etmiş; 28/11/2018 tarihli duruşmada da davacılar vekili sigorta şirketine karşı açtıkları maddi tazminat davadan feragat ettiklerini bildirmiştir. TBK’nin 61 inci maddesi uyarınca birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 85 inci maddesinin 1 inci fıkrası gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Aynı maddenin son fıkrasına göre de, işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. Davadan feragatin diğer borçlulara sirayetinin düzenlendiği TBK’nin 168 inci maddesinin 2 nci fıkrası hükmüne göre alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır. Aynı Kanunun 166 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca, borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Anılan maddenin 2 nci fıkrası gereğince de, borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Yine TBK’nin 168 inci maddesinin 1 inci fıkrası hükmüne göre, diğerlerine rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her biri, ödediği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur. Burada, ifada bulunan müteselsil borçlunun alacaklıya halef olması hali düzenlenmekte olup madde metninden de anlaşılacağı üzere, alacaklının müteselsil borçlulardan biri hakkındaki davadan feragat etmesi, alacaklıya yapılan ödeme nedeniyle olması durumunda, diğer müteselsil borçlular o ödeme oranında borcun sona ermesinden yararlanırlar. Davadan feragat, öncelikle bir usul işlemidir. Dava konusu olayda, davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan davacı tarafın davalılardan birisi hakkındaki feragati usul hukuku bakımından diğer davalı aleyhine bir sonuç doğurmaz ise de, davadan feragat aynı zamanda bir maddi hukuk işlemi olduğundan, ZMSS sigortacısı … Sigorta AŞ hakkındaki feragatin, rücu hakkı bulunan diğer davalıları etkileyip etkilemediğinin üzerinde durulması gerekir.Yukarıda açıklandığı üzere, davalılar alacaklıya karşı borçtan müteselsilen sorumludurlar. TBK’nin, müteselsil sorumlulukta borçluların iç ilişkilerini düzenleyen hükümleri gereğince, müteselsil borçlulardan biri alacaklıya borcu ödediği takdirde, diğer müteselsil borçlulara rücu hakkı bulunmaktadır. TBK’nin 167 nci maddesinin 2 nci fıkrası ve 168 inci maddesinin 7 nci fıkrası gereğince diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur. Aynı Kanunun 168 inci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca da, alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır. Diğer yandan motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alan zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketleri ile işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülükleri, 25/2/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/2/2011 gün ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 59 uncu maddesiyle değiştirilen KTK’nin 98 inci maddesi gereğince sona erdirilmiş bulunmaktadır. Başka bir anlatımla KTK’nin 98 inci maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk davalı SGK’ye geçmiştir. Bununla birlikte hemen belirtmek gerekir ki SGK, 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen KTK’nin 98 inci maddesi uyarınca, tüm tedavi giderlerinden değil, ancak söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. 6111 sayılı Kanun kapsamında olmayan belgeye dayanmayan tedavi giderlerinden (geçici iş göremezlik, bakıcı gideri, tedavi yol gideri vb.) zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; trafik kazasına neden olan davalı sürücü … ile kazaya karışan … plakalı otomobilin ZMSS poliçesini düzenleyen davalı … Sigorta AŞ, eldeki davaya konu trafik kazası sonucu oluşan maddi zarardan müteselsil sorumlu oldukları konusunda duraksama bulunmamaktadır. 8/12/2019 günü sunduğu dilekçe ile toplam zararının 130.880,18 TL olduğunu beyan eden davacılar vekili 7/11/2018 günü sunduğu dilekçe ile davalı … Sigorta AŞ’ye karşı açtığı maddi tazminat davasından feragat etmiştir. Kazanın meydana geldiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan poliçe ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Tarife Uygulama Esasları Hakkında Yönetmeliğin eki tabloya göre otomobil araç grubunda sağlık gideri teminatı limiti kişi başına asgari 250.000,00 TL, sakatlanma ve ölüm teminatı da 250.000,00 TL’dir. Davacılar vekili hakkındaki maddi tazminat davasından feragat ettiği davalı … Sigorta AŞ’nin durumunu iyileştirirken, maddi zarar yönünden diğer müteselsil borçlu davalı sürücü …’un iç ve dış ilişkideki durumunu ağırlaştırmıştır. Şu halde, TBK’nin 168 inci maddesi ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 11/4/1940 gün ve 70 sayılı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/11/1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları uyarınca davalı … Sigorta AŞ hakkındaki davadan feragatin, zarardan müteselsil sorumlu olan diğer davalı …’a sirayet edeceği sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla, davacının hakkındaki davadan feragat ettiği davalılardan … Sigorta AŞ’nin sağlık gideri teminatı kapsamında bulunan belgesiz tedavi gideri ile geçici iş göremezlik giderinden kaynaklanan sorumluluğunun ZMSS poliçesinde öngörülen 250.000,00 TL sağlık gideri teminatı limitiyle sona erdiği; böylece davalı sürücü …’un, TBK’nin 166 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca … Sigorta AŞ’nin ZMSS poliçesiyle sorumlu olduğu belgesiz tedavi gideri teminatı olan 250.000,00 TL limitle sorumluluktan kurtulduğunun anlaşılması karşısında; davacılar vekilinin 8/12/2019 tarihinde sunduğu dilekçede yer verdiği toplam 130.880,18 TL tutarındaki sağlık gideri tazminatının, hakkındaki davadan feragat edilen … Sigorta AŞ’nin sorumlu olduğu 250.000,00 TL tutarındaki poliçe limiti içinde kalması nedeniyle davacılar … ve …’un, davalı …’a karşı açtıkları maddi tazminat davasının reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Diğer yandan davalı … Sigorta AŞ’nin UYAP’tan gönderdiği 13/11/2018 günü gönderdiği dilekçeyle yargılama gideri ve vekâlet ücreti talebinin bulunmadığını bildirmesine karşın reddine karar verilen manevi tazminat davası yönünden … Sigorta AŞ yararına vekâlet ücretine hükmolunması; kısmen reddine karar verilen manevi tazminat talebi yönünden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı … yararına vekâlet ücretine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizdir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: I-Davacılar vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2 nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, 2-Manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, a) 8.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kazanın meydana geldiği 28/1/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilerek, davacı …’ya verilmesine, b) 8.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kazanın meydana geldiği 28/1/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilerek, davacı …’a verilmesine, c) 250,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kazanın meydana geldiği 28/1/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilerek, davacı …’ya verilmesine, ç) 250,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kazanın meydana geldiği 28/1/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilerek, davacı …’ya verilmesine, 3-Maddi tazminat davası yönünden alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin ödenen 239,10 TL karar ve ilam harcından mahsubuna, 4-Manevi tazminat davası bakımından Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.127,11 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan karar ve ilam harcından maddi tazminat yönünden alınması gereken karar ve ilam harcının mahsubundan sonra kalan 59,20 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.067,91‬ TL karar ve ilam harcının davalı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 5-Davalı sigorta şirketine karşı açılan maddi tazminat davasından feragatin davacıya yapılan ödemeden kaynaklanması, bu durumda davacının esasen hakkının özünden vazgeçmeye ilişkin feragat iradesinin bulunmaması, söz konusu feragatin sirayeti nedeniyle davalı …’un maddi tazminattan sorumlu tutulmamasına karar verilmesi nedeniyle davalı … bakımından reddedilen maddi tazminat davası için bu davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olamadığına, 6-Kabulüne karar verilen manevi tazminat talebi yönünden; a) İlk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10 uncu maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca 4.080,00 TL vekâlet ücretinin davalı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’ya verilmesine, b) İlk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10 uncu maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca 4.080,00 TL vekâlet ücretinin davalı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’a verilmesine, c) İlk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca 250,00 TL vekâlet ücretinin davalı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’ya verilmesine, ç) İlk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca 250,00 TL vekâlet ücretinin davalı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’ya verilmesine, 7-Reddine karar verilen manevi tazminat talebi yönünden ise, ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca; a) 4.080,00 TL vekâlet ücretinin davacı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalı …’a verilmesine, b) 4.080,00 TL vekâlet ücretinin davacı …’tan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalı …’a verilmesine, c) 250,00 TL vekâlet ücretinin davacı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalı …’a verilmesine, ç) 250,00 TL vekâlet ücretinin davacı …’dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalı …’a verilmesine, 8-Davacı tarafından harcanan, başvurma harcı 24,30 TL, vekâlet harcı 3,75 TL, bilirkişi ücreti 1.347,00 TL, tebligat ve posta masrafı 817,80 TL, ATK rapor ücretleri 1.217,60 TL olmak üzere toplam 3.410,45‬ TL yargılama giderinden, davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%23,57 kabul, %76,43 ret) 803,84 TL yargılama giderinin davalı …’dan tahsil edilerek, davacıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 9-Davalı … tarafından sarf edilen 84,00 TL posta giderinden ibaret yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%23,57 kabul, %76,43 ret) 64,20 TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davalı …’a verilmesine, kalan yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına, 10-Davacılar tarafından peşin ödenen ve kabulüne karar verilen manevi tazminat talebi yönünden hükmolunan karar ve ilam harcından mahsup edilen 59,20 TL’nin davalı …’dan tahsil edilerek davacılara verilmesine, 11-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333 üncü maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,II-İstinaf incelemesi bakımından ; 1-Davacı … ile davalı … tarafından peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının, talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine, 2-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı … tarafından harcanan posta ve tebligat gideri 50,00 TL, istinaf kanun yolu başvuru harcı 324,20 TL olmak üzere toplam 374,20 TL yargılama giderinin, davalı …’dan tahsil edilerek, davacı …’ya verilmesine, 3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davalı … tarafından harcanan posta ve tebligat gideri 12,00 TL, istinaf kanun yolu başvuru harcı 324,20 TL olmak üzere toplam 336,20 TL yargılama giderinin, davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davalı …’a verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince, kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, manevi tazminata ilişkin kararlar yönünden HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin; maddi tazminata ilişkin karar yönünden ise HMK’nin 361 inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 2/5/2023