Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/1733 E. 2022/2284 K. 26.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/1733
Karar No: 2022/2284
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 15/04/2021
Numarası: 2020/138 (E) – 2021/319 (K)
Davanın Konusu: Menfi Tespit
Karar Tarihi: 26/12/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 6111 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile özel sigortalara ait primlerin bir bölümünü sosyal sigortalara devredilerek, teminatların bir bölümünün de Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) tarafından karşılanmasının öngörüldüğünü, ticari faaliyete dayanan özel sigorta alacağından farkı bulunmayan davaya konu alacağın, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) uyarınca kamu alacağı niteliğini taşımadığını, davalı SGK tarafından, takip konusu borcun gerçek ilgilisi olan … Sigorta AŞ’ye karşı icra takibine başlandığı sırada, adı geçen şirketin mal varlığında borcu fazlasıyla karşılayacak likit değer bulunmasına rağmen, Güvence Hesabından tahsilat yapılmadığını, 2012 yılında … Sigorta AŞ’nin genel müdürlüğüne atanan davacı müvekkilinin şirketin yükümlülük karşılama rasyolarını en alttan alarak en üst düzeye çıkardığını, sermaye yetersizliği nedeniyle yapılabileceği bir şey kalmadığını, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 13’üncü maddesi ile AATUHK’nin mükerrer 35’inci maddesi uyarınca yönetim kurulu üyesinin borçtan kurtulması için borcun oluşumunda kusurunun bulunması gerektiğini, borcun asıl sorumlusunun mükellef … Sigorta AŞ’nin sermayedarı/hakim ortağı, aynı zamanda tüm yetkileri elinde tutan murahhas aza olduğunu, davalı kurum ile borcun asıl sorumlusu olan … Sigorta AŞ arasında devam eden davanın bulunduğunu belirterek, davalı Kurum tarafından müvekkili davacıya gönderilen ödeme emrinin iptaline, müvekkilinin davalı kuruma herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 98’inci maddesinde öngörülen meblağın sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından süresi içinde ödenmemesi durumunda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 89’uncu maddesinin 2’nci fıkrasının uygulanması gerektiğini, bu nedenle katkı payının tahsili için AATUHK hükümleri uyarınca yasal takibe geçildiğini, dava konusu alacağın imtiyazlı amme alacağı niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, talep konusu paranın kamu alacağı olmadığı, KTK’nin 98’inci maddesinde öngörülen özel sigortacılık faaliyetinden doğan alacağından kaynaklandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalı kurum tarafından gönderilen 23/2/2017 gün ve 2017/01-E sayılı, 83.395.293,89 TL bedelli ödeme emri nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı SGK vekili dilekçesinde özetle; 6111 sayılı Kanunun 59’uncu maddesiyle değiştirilen KTK’nin 98’inci maddesi uyarınca dava konusu alacağın 5510 sayılı Kanunun 89’uncu maddesi kapsamında “prim ve diğer alacak” niteliğinde olduğunun kabul edildiğini, bu nedenle Kurumun tahsil yetkisinin dayanağının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88’inci maddesinin 16’ncı fıkrası olduğunu, 5510 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklanan takip konusu alacağın AATUHK’ye göre takibinin gerektiğini, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168’inci maddesi uyarınca AATUHK’nin uygulanmasından kaynaklanan davada maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, AATUHK’ye göre başlatılan icra takibi kapsamında ödenmesi istenen KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrasında öngörülen prim borcundan ötürü borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davalı SGK tarafından toplam 62.385.387,01 TL asıl alacak, 21.009.906,88 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 83.395.293,89 TL alacağın tahsili amacıyla 5510 sayılı Kanunun 89’uncu maddesi uyarınca AATUHK’nin hükümlerine göre takibe başlandığı, ödeme emri kendisine 6/3/2017 günü tebliğ edilen davacının 10/3/2017 tarihinde eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta tartışılması gereken hukuki sorun, AATUHK hükümlerine göre başlatılan ve KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrasından kaynaklanan sigorta primi katkı payı alacağının kamu alacağı niteliğini taşıyıp taşımadığı ve dava dışı sigorta şirketinde yönetim kurulu üyesi ve genel müdür olarak çalışan davacının, görev yaptığı dönemde ortaya çıkan KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrasından kaynaklanan sigorta primi katkı payı borcundan sorumlu olup olmadığına ilişkindir. Bilindiği gibi bir alacağın tahsilinde AATUHK hükümlerinin uygulanabilmesi için alacağın anılan Kanunun 1’inci maddesi uyarınca “amme alacağı” olarak nitelendirilmesi veya bu kapsama girmese dahi alacağın doğduğu Kanunda AATUHK hükümlerine açıkça atıfta bulunulması gerekmektedir. Bu çerçevede uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması, KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca SGK tarafından tahsili öngörülen alacağın AATUHK’ye tabi olup olmamasına bağlıdır. KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrasında, “Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Cumhurbaşkanı söz konusu tutarı % 50’sine kadar artırmaya veya azaltmaya yetkilidir.” hükmüne yer verilmişt; AATUHK’nin kapsamının belirlendiği 1’inci maddesinde ise KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrasından doğan alacaktan söz edilmemiştir. Öte yandan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli IV sayılı listede yer verilen davacı SGK, anılan Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri arasında sayılmaması nedeniyle “alacaklı amme idaresi” niteliğini de taşımamaktadır. Bununla birlikte KTK’nin 98’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı belirtilmiştir. Bu itibarla somut uyuşmazlığın çözümü bakımından bu düzenlemenin de incelenmesi gerekmektedir. 5510 sayılı Kanunun 89’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında “Kurumun prim ve diğer alacakları süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, ödenmeyen kısmı sürenin bittiği tarihten itibaren ilk üç aylık sürede her bir ay için %3 (%2) oranında gecikme cezası uygulanarak artırılır. Ayrıca, her ay için bulunan tutarlara ödeme süresinin bittiği tarihten başlamak üzere borç ödeninceye kadar her ay için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait Yeni Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faizi bileşik bazda uygulanarak gecikme zammı hesaplanır. Ancak, ödemenin yapıldığı ay için gecikme zammı günlük hesaplanır. Cumhurbaşkanı, ilk üç ay için uygulanan gecikme cezası oranını iki katına kadar artırmaya veya bu oranı %1 oranına kadar indirmeye, yeniden kanunî oranına getirmeye ve uygulama tarihini belirlemeye yetkilidir. Dava ve icra takibi açılmış olsa bile, prim ve diğer Kurum alacaklarının ödenmemiş kısmı için gecikme cezası ve gecikme zammı tahsil edilir.” biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir. Yukarıda açıklanan KTK’nin 98’inci maddesinin 3’üncü fıkrası, gerek özel sigorta şirketlerinin gerekse Güvence Hesabının anılan maddenin 2’nci fıkrası uyarınca SGK’ye süresinde ödeme yapmamaları durumunda uygulanacak usulü belirlemektedir. Maddenin gönderme yaptığı 5510 sayılı Kanunun 89’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının SGK’ye vade tarihinde ödeme yapmamasının sonuçlarını düzenlemiş, bunun ötesinde alacağın AATUHK kapsamında takip ve tahsil edileceğine ilişkin düzenlemeye de yer vermemiştir. 5510 sayılı Kanunun 88’inci maddesinin 16’ncı fıkrasında ise, ödenmeyen prim ve diğer alacakların tahsilinde AATUHK’nin uygulanacağı hüküm altına alınmış olmakla birlikte, KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrası gereğince Güvence Hesabı ve sigorta şirketlerinin yapması gereken ödemeler, 5510 sayılı Kanunun 88’inci maddesinin 16’ncı fıkrasında öngörülen “prim borcu” ve “diğer alacaklar” kapsamında bulunmamaktadır. Zira “prim borcu”, 5510 sayılı Kanun uyarınca Sosyal Güvenlik Hukuku kapsamında sosyal sigorta kolları ve genel sağlık sigortası primlerine ilişkin borçları; “diğer alacaklar” ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna Göre Kullanılacak Yetkilere İlişkin Yönetmeliğin 3’üncü maddesinde tanımlanan alacakları kapsamaktadır. Özel sigortacılık faaliyetlerinden elde edilen ve KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrası gereğince Güvence Hesabı ile sigorta şirketlerinin SGK’ye yapması gereken ödemeler ise, yukarıda açıklanan “prim borcu” ve “diğer alacaklar” kapsamında bulunmadığından 5510 sayılı Kanunun 88’inci maddesi gereğince AATUHK’ye göre takip edilemeyecektir. Hemen belirtmek gerekir ki, KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrasından kaynaklanan borç, yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı gibi 5510 sayılı Kanunun 88’inci maddesinin 16’ncı fıkrasında öngörülen “prim borcu” ve “diğer alacaklar” kapsamında bulunmadığından, sigorta şirketinde genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak çalışan davacının 5510 sayılı Kanunun 88’inci maddesinin 20’nci fıkrası uyarınca sorumlu tutulamayacaktır. Yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, görülmekte olan davaya konu KTK’nin 98’inci maddesinin 2’nci fıkrasından kaynaklanan alacağın gerek doğrudan AATUHK kapsamında, gerekse 5510 sayılı Kanunun 88’inci maddesinin 16’ncı fıkrası kapsamında bulunmaması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Ancak, eldeki davanın davacı aleyhine AATUHK kapsamında takibe başlanmasından kaynaklandığının anlaşılması karşısında 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca, vekille temsil edilen davacı lehine vekâlet ücretine hükmolunması gerektiği gözetilmeden, nispi vekâlet ücretine karar verilmesi isabetsizdir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2’nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davanın kabulüne, davacının davalı SGK tarafından gönderilen 23/2/2017 gün ve 2017/01-E icra takip kart numaralı, 0001 takip kart numaralı 93153019-206-E.1022152 sayılı 83.395.293,89 TL bedelli ödeme emri nedeniyle davalı Kuruma borçlu olmadığının tespitine, 2-5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 36’ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca harçtan muaf olan davalı SGK’den harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından peşin ödenen 31,40 TL karar ve ilam harcının talep edilmesi durumunda geri verilmesine, 3-İlk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) uyarınca 4.080 TL maktu vekâlet ücretinin davalı SGK’den tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacıya verilmesine,4-Davacı tarafından sarf edilen 31,40 TL başvurma harcı, 4,60 TL vekâlet harcı ile 49,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 85,00 TL yargılama giderinin davalı kurumdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,5-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333/1’inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,
B-İstinaf incelemesi bakımından ;1-Davalı SGK, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 36’ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca harçtan muaf olduğundan, istinaf kanun yolu karar ve ilam harcı konusunda karar verilmesine yer olmadığına, 2-İstinaf aşamasında davalı SGK tarafından sarf edilen posta ve tebligat gideri 46,55 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı kuruma verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince, kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/12/2022