Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/168 E. 2021/166 K. 09.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/168
KARAR NO: 2021/166
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2020
NUMARASI: 2018/1486 E – 2020/396 K
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07/04/2014 tarihinde, davalıya sigortalı dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araca ilk geçiş hakkını vermeyerek çarpması sonucunda müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, kaza sonrasında düzenlenen kaza tespit tutanağına göre her iki araç sürücüsünün de kusurlu bulunduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacı için 100,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden kusuru oranında tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iki yıllık zamanaşımı süresinin 07/04/2016 tarihi itibariyle dolduğunu, davacının müvekkili sigorta şirketine başvururken geçerli bir maluliyet raporu sunmadığını, bu nedenle başvuru ön koşulu yerine getirilmediğinden davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkilinin doğan zarardan sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, davacının ve sigortalı araç sürücüsünün kusurunun ve davacının işgöremezlik durumunun tespitinin gerektiğini, davacının koruyucu tedbirleri almayarak müterafik kusurlu olduğunu, ayrıca geçici iş göremezlik halinin teminat kapsamı dışında bırakıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince: “davacı tarafın cismani zarara dayalı tazminat talebi yönünden zararın olduğunu ispatlayabilmesi için maluliyet durumunu ve oranını kanıtlaması gerektiği, bu hususta davacının maluliyet raporunun aldırılmasına karar verildiği, davacının 2 kez Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığına sevkine yönelik ara karar oluşturulup randevu alındığı, ancak davacının randevulara gitmediği, 25/02/2020 tarihli celsede davacı vekiline müvekkilini randevu gününde hazır etmesi konusunda ihtarat yapıldığı, aksi halde mevcut dosya durumuna göre karar verileceğinin bildirildiği, buna rağmen davcının hazır olmadığı, davacı vekilinin 14/07/2020 tarihli 4. celsede: “biz müvekkilimiz ile iletişim kuramıyoruz, kendisini telefonla da aradık, ulaşamadık, telefonlarımıza da cevap vermemektedir,” şeklinde beyanda bulunduğu, davacının maluliyet raporunun aldırılamadığı, eksikliklerin giderilemediği ve davacının alacaklı olup olmadığının belirlenemediği anlaşıldığından, ispat edilemeyen davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerek 6100 sayılı HMK, gerekse 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca müvekkilini adli raporun alınması için hazır etme yükümlülüğü bulunmadığını, iddia ve savunma hakkının kullanılabilmesi için ve hak arama hürriyeti kapsamında davacı asile de ihtaratlı tebligat yapılması gerekirken yapılmadan mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, müvekkilinin Dr. Nafiz Körez Sincan Devlet Hastanesinde tedavi gördüğünü ve hastane tedavi evrakını delil olarak bildirdiği, mahkemece davacının tedavi gördüğü hastaneden tüm tıbbi belgelerin, radyoloji BT CD’si ve adli raporun dosyaya celbedildiği görülmüştür. Mahkemece 18/06/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında davacının maluliyet raporunun alınması için dosyanın Ankara Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığına gönderilmesine karar verildiği, H.Ü Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca cevabi yazıda davacının 09/08/2019 tarihindeki randevusuna gelmediğinden raporun hazırlanamadığının bildirildiği, 12/11/2019 tarihli 2. celsede dosyanın yeniden Ankara H.Ü Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığına gönderilmesine karar verildiği ve duruşmada davacı vekiline, davacı asile randevu saat ve gününde hazır etmesinin ihtar edildiği, H.Ü Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca davacının 11/12/2019 tarihindeki randevusuna gelmediğinden raporun hazırlanamadığının bildirildiği, 25/02/2020 tarihli celsede davacı vekiline davacının muayene gününün kurumca mahkemeye bildirilmesinden sonra muayene tarihinde kurumda hazır bulunmaması halinde dosyada toplanan deliller itibariyle karar verileceği hususunda ihtarat yapıldığı, ara karar gereği müzekkere yazılan H.Ü Adli Tıp ABD Başkanlığınca davacının 17/06/2020 tarihindeki randevusuna gelmediğinden raporun hazırlanamadığının bildirildiği, davacı vekilinin 14/07/2020 tarihli 4. celsede müvekkili ile iletişim kuramadığını, telefona da cevap vermediğini, son kez ATK’ya gönderilerek maluliyet raporu alınmasını talep ettiği, mahkemece, talebin bir önceki celse son kez değerlendirildiğinden bahisle reddine ve aynı tarihli duruşmada davanın da reddine karar verildiği görülmüştür. Ancak mahkemenin davanın ispat edemediğinden reddine ilişkin gerekçesinin ve vardığı sonucun dosya içeriği ile usul ve kanuna uygun olduğundan söz etme imkanı yoktur. Mahkemece davacının iddiasının ispatı için dayandığı delilleri sunması için verdiği ara kararlarında herhangi bir süre öngörülmeyip davacının maluliyet raporu için randevu gününde hazır edilmesi konusunda vekiline ihtarat yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle 6100 sayılı HMK’nın 94. maddesi uyarınca hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olacak şekilde davacı vekiline, iddia edilen maluliyetin belirlenmesi bakımından sağlık kurumuna sevki için kesin süre verilip kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçlar anlatılmalı, anlatılanlar tutanağa geçirilmeli, uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip gerektiğinde davanın reddedileceği açıkça bildirilmek suretiyle davacı taraf uyarılmalıdır. Bu şekilde verilen süreye rağmen ara karar gereğinin yerine getirilmemesi durumunda ise davacının delil olarak tedaviye ilişkin kayıtlara da dayandığı gözetildiğinde, şahıs muayene edilmeden/gönderilmeden yaralanmasına ilişkin dosyadaki tüm tıbbi belgeler, film, grafi vs. kapsamına göre rapor verilip verilemeyeceği hususunda H.Ü Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından bilgi istenilmesi ve yazı cevabına göre diğer deliller de değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekliliği göz önünde bulundurulmaksızın yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının isabetli olduğu değerlendirilerek yukarıda açıklandığı şekilde işlem yapılmak üzere kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/02/2021