Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/1534 E. 2021/1882 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/1534
KARAR NO: 2021/1882
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2018
NUMARASI: 2018/274 (E) 2018/312 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 9/12/2021
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davaya bakma görevinin idari yargıya ait olduğu gerekçesiyle, yargı yolunun caiz olmamasına ilişkin dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; verilen kararın isabetli olmadığını, ayrıca davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125’inci maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 2’nci maddesinin, 1’inci fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır. İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idarî eylem ve işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Davacı vekili dava dilekçesinde, A Grubu Seyahat Acentası İşletme Belgesi sahibi ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği üyesi olan müvekkili şirketin şoför olarak istihdam ettiği davalı … işe alınırken İçişleri Bakanlığına ait “türkiye.gov.tr” internet adresinden alınan belgede adı geçenin sürücü belgesine ilişkin iptal kaydının bulunmadığına dair bilginin yer aldığını, 1/1/2016 günü saat 06:40 sıralarında E-80 TEM Otoyolunda seyir halinde bulunan adı geçen kişinin, Karayolları Genel Müdürlüğüne ait Emniyet Şeridinden yola taşmış halde bulunan araçlara çarpması nedeniyle trafik kazası meydana geldiği, yapılan araştırmada ise sürücü belgesine ilişkin iptal kaydı bulunmadığına dair belgeye dayanılarak şoför olarak istihdam edilmeye başlanan …’un işe alındığı 3/10/2015 tarihinden kısa süre önce alkollü araç kullanmaktan ötürü sürücü belgesine el konulduğunun tespit edildiğini, işe alınmadan önce bu kaydın bulunması durumunda adı geçen kişinin istihdam edilmeyeceğini, bu nedenle davanın İçişleri Bakanlığının trafik kazasından kaynaklanan zarar ve hasardan sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürmüştür. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, davalı … Bakanlığının hizmet kusuru nedeniyle zarara uğradığının ileri sürülmesi karşısında, eldeki dava 2577 sayılı İYUK’un 2’nci maddesi kapsamında bulunan tam yargı davası niteliğinin taşıdığının anlaşılması karşısında yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Diğer yandan ilk derece mahkemesince HMK’nin 114/1-b maddesi uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, dava dosyasının görevli idari yargı yerine gönderilmesine karar verilmesine yasal olanak bulunmadığı gözetildiğinde davalı idare yararına vekâlet ücretine hükmolunmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle sarfettikleri yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 361’nci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 9/12/2021