Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/150 E. 2023/197 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/150
KARAR NO: 2023/197
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2020
NUMARASI: 2017/1142 Esas – 2020/759 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Sebepsiz Zenginleşme Kapsamında)
KARAR TARİHİ: 31/01/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; tek taraflı kaza yapan aracın zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortacısı olan davacı tarafından, aracın ikinci sürücüsü (yaralanan)’ne sehven ödenen güç kaybı tazminatının, aracın ZMS sigortacısı olan davalıdan sebepsiz zenginleşme hukuksal olgusu kapsamında tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince 17/11/2020 tarihli kararıyla; “Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, icra dosyası içeriği ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan denetime elverişli rapor içeriğine göre, davacının taşıyıcı sigortası ile sigortaladığı … plakalı aracın 09/04/2015 tarihinde trafik kazası yaptığı, dava dışı …’ün söz konusu araçta 2. şoför olarak bulunduğu ve yaralandığı, davacıya yapılan başvuru kapsamında alınan aktüer raporu uyarınca anılan şahsa 63.847,00 TL sakatlık tazminatının ödendiği, dava dışı şahsın eksik ödeme sebebiyle davacı aleyhine sigorta tahkim kuruluna yapmış olduğu başvuruya istinaden verilen kararda dava dışı şahsın yolcu olmaması sebebiyle davacının sorumlu olmadığından bahisle talebin red edildiği, bu red kararına istinaden davacının daha önce yapmış olduğu ödeme tutarını sehven ödediğini belirterek; söz konusu aracın Karayolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olan davalıdan ödediği bedeli sorumluluk isnadıyla huzurdaki itirazın iptali davası ile talep ettiği, dosyaya sunulan deliller kapsamında dava dışı şahsın kollukta vermiş olduğu ifadesinde söz konusu araçta şoför olarak çalıştığı ancak aracı kaza esnasında kullanmadığını beyan ettiği, bu kapsamda kaza esnasında araçta yardımcı sürücü konumunda bulunduğu, 23/11/2012 tarihinde 28450 sayılı resmi gazetede yayınlanan Karayolu Yönetmeliği değişiklik yapılmasına ilişkin yönetmeliğin 16. maddesinde aynı yönetmeliğin 42. maddesinin 5 fıkrasının; “yolcu taşımacıları, duraklamalar dahil olmak üzere taşıtın kalkış noktasından varış noktasına kadar olan seyahati süresince meydana gelebilecek bir kaza nedeniyle yolcular ile sürücüler ve bunların yardımcılarının ölümü, yaralanması ya da eşyasının zarara uğramasından dolayı sorumludurlar” hükmü sebebiyle dava konusu kazada yaralanan dava dışı şahsa ödenen tazminat bedelinden söz konusu aracın taşımacılık mali sorumluluk sigorta poliçesini düzenleyen davacı sigortacının sorumlu olduğu, poliçe limitinin 290.000,00 TL olması karşısında ödenen bedelin teminat kapsamında kaldığı ve davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği kanaatine varılarak; açılan davanın reddine, şartları bulunmayan kötü niyet tazminatı isteminin de reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararına esas teşkil eden bilirkişi raporunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda, Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldığı ve bu nedenle sorumluluğun bulunmadığının iddia edildiğini, ancak bu iddianın hukuka aykırı olduğunu, Karayolu Taşıma Yönetmeliği ile yapılan değişiklikte düzenlenen 42. maddesinde; “Yolcu taşımacıları, duraklamalar dahil olmak üzere taşıtın kalkış noktasından varış noktasına kadar olan seyahati süresince meydana gelebilecek bir kaza nedeniyle yolcunun ölümü, yaralanması ya da eşyanın zarara uğramasından dolayı sorumludurlar.” şeklinde düzenleme getirdiğini ve bu düzenlemenin yolcu taşımacılarına ilişkin olduğunu, işbu madde ile düzenlenen yolcu taşımacıların sorumluluğu olup zorunlu karayolu taşımacılık sigortacısının sorumluluğu olmadığını, bu nedenle işbu Yönetmeliğin dayanak olarak gösterilmesinin hukuki olmadığını, ayrıca, zorunlu karayolu taşıma sigortası yapan sigorta şirketlerinin sorumluluğunun düzenlendiği Taşımacılık Sigortası Genel Şartları A.1. maddesinde açıkça görüleceği üzere, işbu sigortanın, sigortalanan araçta bulunan yolcuların zararınını teminat altına aldığını, kaldı ki bu hususun, 4925 Sayılı Taşıma Kanunu ile de sabit olduğunu, 4925 Sayılı Taşıma Kanunu’nun 18. ve 17. maddelerinde bu hususların açıkça düzenlendiğini, ayrıca Genel Şartlar A.5.b maddesinde; “Sürücü, hizmetle ve sigortalının eylemlerinden sorumlu tutulduğu diğer kişiler ile yolcu bileti olmayan kişilerin talepleri” hükmü gereğince, hizmetlilerin taleplerin teminat dışı olduğunu dolayısıyla meydana gelen zarardan davalının sorumlu olduğunu, kararın bu nedenle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 09/04/2015 tarihinde, davalının ZMS sigortacısı ve davacının ise zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortacısı olduğu … plakalı aracın tek taraflı kaza yapması neticesinde, aracın ikinci sürücüsü konumundaki dava dışı …’ün yaralandığı; yaralanan ikinci sürücü …’ün, aracın zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortacısı davacı sigorta şirketine, kendisini yolcu olarak belirtip güç kaybı tazminatının ödenmesi için başvuruda bulunması üzerine, davacı Sigorta Şirketi tarafından 17/08/2016 tarihinde 63.847 TL maluliyet tazminatı ödendiği; sonrasında dava dışı …’ün bu ödemeyi yetersiz görerek Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurduğu, Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından yapılan inceleme sonucunda, yaralanan …’ün araçta yolcu olmayıp aracın ikinci sürücüsü olduğu ve talebinin zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası teminatı dışında kaldığı gerekçesiyle talebinin reddine karar verildiği; yaralanan …’ün araçta yolcu olmayıp aracın ikinci sürücüsü olduğunun, davacı tarafça ilk defa bu aşamada öğrenildiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince her ne kadar yukarıda alıntılanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de; Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun “Sorumluluk ve Sigorta” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olup; Kanunun 17. maddesinde: “Şehirlerarası ve Uluslararası yolcu taşımacıları, duraklamalar dahil olmak üzere kalkış noktasından, varış noktasına kadar geçecek süre içinde meydana gelecek bir kaza nedeniyle yolcunun ölümü, yaralanması ya da eşyanın zarara uğramasından dolayı sorumludurlar” açıklaması yapıldıktan sonra, 18. maddesinde: “Taşımacılar, yolcuya gelebilecek bedeni zararlar için bu Kanunun 17. maddesinden doğan sorumluluklarını sigorta ettirmek zorundadırlar” denilmiştir. Bu düzenlemeye göre, yaralanan ve davacı tarafça kendisine sehven yolcu olduğu varsayılarak ödeme yapılan … yolcu olmadığından, bir başka deyişle aracın ikinci sürücüsü olduğundan, maluliyet zararından zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortacısı olan davacı sorumlu değildir. Bir başka deyişle, aracın ZMS sigortacısı olan davalı sorumludur. TBK’nın “Borçlanılmamış edimin ifası” başlıklı 78. maddesinde; “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse ger isteyebilir.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere, davacı Sigorta Şirketi, kendisine yolcu olarak başvuran dava dışı …’e, kendisini yolcu sanarak maluliyet tazminatı ödemiştir. Ayrıca, davacı Sigorta Şirketi’nin, araçta servis elamanı olarak görev yapan Hasar Koçbey’in başvurusunu Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumlu Sigortası Genel Şartları A.5.b maddesi gereğince reddetmesi de, …’e yapılan ödemeyi, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat etmektedir. Bu nedenle, ödediği tazminatı davalıdan talep etmeye hakkı bulunmaktadır. O halde Mahkemece, dosyada bulunan bilirkişi raporunda gerçek zarar miktarı yönünden bir hesaplama yapılmadığından; davacının, davalıdan talep edebileceği gerçek zarar (icra takibine konu edilen alacak ve işlemiş faiz) miktarının tespiti açısından, bilirkişiden ek rapor alınarak nihai bir karar verilmesi gerekmektedir. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, Dairemizce aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacının vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.31/01/2023