Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/1422 E. 2022/250 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/1422
KARAR NO: 2022/250
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/03/2021
NUMARASI: 2016/1475 (E) 2021/210 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 15/02/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 06/12/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, davalıların sürücüsü işleteni ve trafik sigortacısı oldukları … plaka sayılı aracın yaya olan müvekkiline çarparak yaralanmasına ve sürekli işgöremezliğe uğramasına sebep olduğunu belirterek şimdilik 100,00 TL maddi tazminat ile 15.000,00 TL manevi tazminatın avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (sigorta şirketi poliçe teminatı ile sınırlı olmak üzere) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, kazanın gerçekleşmesinde davacının asli kusurlu olduğunu; Davalı … vekili, müvekkiline ait aracın, ihtiyacına binaen kullanması için diğer davalıya verildiği süre zarfında kazanın meydana geldiğini, kendisine izafe edilebilecek bir kusur bulunmadığını; Davalı sigorta şirketi vekili de davacının asli kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, maddi tazminat davasının kabulü ile 28.141,24 TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen; manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 3.000,00 TL manevi tazminatın da sigorta şirketi haricinde kalan davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalılar … ve … vekili, müvekkilinin kusursuzluğuna ilişkin kaza tespit tutanağının gözetilmediğini, kazanın, davacının ağır kusurundan meydana gelmiş olması nedeniyle, müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, araç sahibi olan müvekkiline izafe edilecek bir kusur bulunmadığı halde sorumluluğuna gidilmiş olmasının doğru olmadığını, davacının maluliyet oranına ilişkin çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, maddi tazminat hesabının yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun yapılmadığını, davacının ağır kusurunun illiyet bağını kesiyor olması nedeniyle manevi tazminat takdirinin hatalı olduğunu, dava ve ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken faiz başlangıç tarihinde hata edildiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı sigorta şirketi vekili ise; faiz başlangıç tarihinin ıslah tarihinden itibaren başlatılmamasının doğru olmadığını, zira davanın kısmi dava niteliğinde olduğunu, reddedilen manevi tazminat yönünden müvekkili lehine vekalet ücreti hükmedilmediğini, maluliyet raporunun açık çelişkiler barındırdığını, raporlar arasında %7 gibi bir fark olduğunu, raporun, ATK tarafından düzenlenmesi gerektiğini, kendilerince bu konuda sunulan uzman raporu dikkate alınmadan ve aralarındaki çelişki giderilmeden karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkinidir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre; İstanbul Anadolu 47. ASCM’nin 2015/194 Esas – 2015/731 Karar sayılı kararı ile davalı araç sürücüsü …’ın davaya konu trafik kazası nedeniyle, taksirle yaralama eyleminden cezalandırılmasına karar verilip hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, hükme esas alınan keşif neticesi tanzim edilen 19/10/2015 tarihli bilirkişi raporunda, davalı araç sürücüsü tali, davacı yayanın ise asli kusurlu olduğu kanaatinin bildirildiği, dosya üzerinden alınan 12/12/2018 tarihli ATK raporunda da kaza tespit tutanağı göz önünde bulundurularak aynı şekilde mütalaada bulunulduğu anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince kusura dair yapılan araştırma yeterli olup benimsenen kusur durumunda oluş, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı değerlendirilmiştir. Dosyaya kazandırılan 15/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda da Yargıtay içtihatlarına uygun bir şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve iskontolama yöntemiyle asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamada usul ve yasaya aykırılık yoktur. Yine kaza tarihinde geçerli yönetmelik hükümlerine dayalı olarak rapor vermek konusunda yetkinliği bulunan Marmara Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalında görev yapan adli tıp uzmanı bilirkişi heyeti tarafından Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenen 10/09/2019 tarihli ek rapor hüküm vermek bakımından yeterli olup davalı tarafından sunulan uzman raporu sözü geçen yönetmeliğe göre düzenlenmemiş olması nedeniyle, çelişki oluşturacak nitelikte değildir. Diğer yandan; manevi tazminat tutarının istinaf edenin sıfatına göre yüksek takdir edilmediği, haksız fiil teşkil eden eylemlerde zarar, haksız fiilin işlendiği tarihte vuku bulacağından (ıslahla artırılan kısım bakımından da) temerrüt halinin eylemin işlendiği tarihte gerçekleşeceği (TBK 117/2), faiz başlangıç tarihinin ıslah tarihi değil, temerrüt tarihi olarak alınmasının usule uygun olduğu, davalıların bu hususlara ilişkin istinaf iddia ve itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Son olarak, davacı vekilinin dava dilekçesinde sigorta poliçe teminatıyla sınırlı olmak üzere talepte bulunduğu, esasen dava dilekçe içeriğinden davalı sigorta şirketinden de manevi tazminat istenip istenmediği hususunun anlaşılamadığı, ıslah dilekçesinde de davacı vekilinin dilekçesine açıklık getirerek sigorta şirketinden manevi tazminat talebinde bulunmadığını ifade ettiği, davacının manevi tazminatın poliçe teminatı kapsamında olduğuna dair ne dava dilekçesinde ne de aşamalarda bir beyan ve iddiasının bulunduğu göz önüne alındığında, reddedilen manevi tazminat yönünden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin istinaf itirazında da isabet bulunmamaktadır. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 3-Maddi tazminat davasında alınması gereken 1.922,32 TL istinaf karar harcından peşin alınan 429,00 TL + 481,00 TL = 910,00 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 1.012,32 TL istinaf karar harcının, istinafa başvuran davalılar …, … ve sigorta şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 4-Manevi tazminat davasında alınması gereken 204,93 TL harçtan peşin alınan 52,00 TL harcın mahsubundan sonra kalan 157,93 TL harcın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 5-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, maddi ve manevi tazminat davası değerleri (28.141,24 TL maddi tazminat; 3.000,00 TL manevi tazminat) göz önünde bulundurularak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 15/02/2022