Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/1347 E. 2023/246 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2021/1347
Karar No: 2023/246
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 21/01/2021
Numarası: 2019/233 (E) – 2021/63 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 9/2/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, kasko sigortacısı davacının, dava dışı sigortalısına ödediği araç hasar tazminatı zarar sorumlusunun adam çalıştıranından rücuen tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 22.350,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsil edilerek, davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 5/A maddesinde öngörülen arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden açılan davanın reddi gerektiğini; müvekkili şirketin dava konusu kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusurunun ve sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu kazanın oluşumunda davacıya sigortalı araç sürücüsünün ağır kusurunun bulunduğu, kaza tespit tutanağı ve bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacak derecede yetersiz olduğu, kusur iddialarını kabul etmemekle birlikte müvekkili şirketin %100 kusurlu olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ekspertiz raporunda gösterilen yedek parça listesinde kazayla ilgisi olmayan hususların bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Eldeki davanın, ticari davalarda arabuluculuk dava şartının uygulanmasına ilişkin 7155 sayılı Kanunun 20’nci maddesiyle eklenen TTK’nin 5/a maddesinin 19/12/2018 gün ve 30630 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinden önce 29/3/2016 günü açılması, böylece davanın açıldığı tarih itibarıyla ticari işlerde arabuluculuk dava şartını yürürlükte olmadığının anlaşılması karşısında, davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü bu konuya yönelen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Olaydan sonra, sigorta ekspertiz şirketi tarafından düzenlenen raporda kaza nedeniyle hasar gören davacıya kasko sigortalı aracın hasarına, değişmesi gereken parçalara ve yapılması gereken onarıma ilişkin bilgilere yer verilmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise hasar gören araca ait fotoğrafta dikkate alınarak, davaya konu aracın onarılması için gereken yedek parça bedeli ile işçilik bedelinin KDV dahil toplamı belirlenmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 22’nci maddesinin 17’nci bendi gereğince, maddî hasarla sonuçlanan trafik kazaları için yetkili sigorta eksperleri tarafından düzenlenmiş, örneği İçişleri Bakanlığınca tespit olunacak rapor, sigorta tazminatının ödenmesinde Karayolları Trafik Kanununun 99’uncu maddesindeki kaza ve zarara ilişkin kaza ve zarara ilişkin tespit tutanağı hükmündedir. Eksperler tarafından düzenlenen raporlar kanıt niteliğindedir. Makine Mühendisi Öğretim Üyesi bilirkişi ile hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda; … Caddesi üzerinde tehlike yaratacak biçimde, sürücüleri uyarıcı ve görünürlülüğü artırıcı herhangi bir önlem alınmaksızın yolun yatay ekseninde 35 cm yüksekte konumlandırıldığı belirtilen rögar kapağının davacıya sigortalı aracın alt kısımlarına çarpması sonucu meydana gelen olayda davacıya kasko poliçesiyle sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, rögar kapağından sorumlu davalının ise %100 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bu itibarla bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davacıya kasko poliçesiyle sigortalı otomobil ile sürücüsünün davranışları ve kazanın meydana geldiği yolun olay anındaki durumu, rögar kapağının yüksekliği gibi bulgular değerlendirilerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişinin kusura ilişkin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. Diğer yandan davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde müvekkili … İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’ye devredilen … Makine Sanayi Limited Şirketi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında akdedilen Asfalt Kaplama Yapılması İşine Ait Sözleşme uyarınca müvekkili şirketin üstlendiği edimlerin bir kısmını dava dışı … İnşaat’a, adı geçen firmanın da dava dışı … İnşaat’a taşere ettiğini, bu nedenle kaza mahallindeki önlemleri dava dışı … İnşaat Asfalt Yol Yapım Makine Sanayi ve Ticaret Şirketine ait olduğunu ileri sürmüştür. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 66’ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Aynı maddenin 2’nci fıkrası gereğince, adam çalıştıran çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz. Fakat, özeni göstermemede kusuru bulunmaması adam çalıştıranı sorumluluktan kurtarmaz. Zira kusur aranmayan bir sorumluluk söz konusudur. Aynı Kanununun 61’inci maddesi uyarınca birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri ve aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Anılan Kanunun 163’üncü maddesinin 1’inci fıkrası gereğince müteselsil borç ilişkisinde alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Adam çalıştıranın sorumluluğunun ortaya çıkması için üçüncü kişinin bir zarara uğraması, zararın çalıştırılanının hukuka aykırı fiilinden doğmuş olması, zarar ile çalıştırılanın fiili arasında uygun nedensellik bağının bulunması, fiilin de hukuka aykırı olması gerekmektedir. Çalıştırılan kişiyi, çalıştıranın işini görürken bir üçüncü kişiye hukuka aykırı bir fiille zarar vermesi, adam çalıştıranın bu kişiye karşı sorumlu olması için gerekli ve yeterlidir. Zira bu koşullar gerçekleşmişse TBK’nin 66’ncı maddesi adam çalıştıranın sorumluluğunu karine olarak kabul etmektedir. Ancak adam çalıştıran yukarıda açıklanan kurtuluş kanıtını çürütebilirse sorumluluktan kurtulabilecektir. Adam çalıştıran, işlerinin görülmesi için üçüncü bir kişinin hizmetine başvuran, onun hizmetinden yararlanan, onun üzerinde denetim ve gözetim yetkisi olan kişidir. İşveren kavramından daha geniş kapsamlıdır. Gördürülecek işin geçici veya sürekli ücret karşılığı yahut karşılıksız olması mümkündür. Adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile çalışanın eylemi arasında uygun nedensellik bağının bulunması yeterlidir. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 138 vd.) Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, hasar gören otomobile ait onarım bedelinin 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 22’nci maddesinin 17’nci bendi uyarınca kazaya ve zarara ilişkin kanıt niteliğini taşıyan sigorta eksperi raporuna göre düzenlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesinde öngörülen biçimde düzenlenen, dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan kazanın meydana geldiği yerde yol onarımını üstlenen ve kurtuluş kanıtı getirmeyen davalının, TBK’nin 66’ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca adam çalıştıranın sorumluluğuna dayalı olarak davacının uğradığı zarardan sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.526,72 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 381,68 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.145,04 TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 9/2/2023